Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Ağustos '10

 
Kategori
Siyaset
 

Hasena ananın feryadı

Güneşten kavrulmuş yüzünde kaybolmuş gözlerinden akan yaşları gizlemeye çalışıyordu. Her iki oğlu da sıkı sıkıya tembihlemişlerdi, arkamızdan ağlama diye. Her gün gelen çatışma haberlerine rağmen nasıl üzülmesin, nasıl ağlamasın Hasena Ana.

Canından çok sevdiği iki yavrusunun biri askerdeydi, bir diğeri dağa çıkmıştı. Gözlerine uyku girmez olmuş, aklını yitirmekten korkar olmuştu. Ya bir çatışmada karşı karşıya gelirler de oğullarından biri, diğerini vurursa? Kaç zamandır hep buna benzer kabuslar görüp, bağırarak uyanıyordu.

Kendinin aklı pek ermiyordu da, köydeki okumuşlara, muhtara, bazen da köye gelen jandarma onbaşıya soruyordu.” Niye öldürür birbirlerini, hepsi de bu ülkenin vatandaşı bildiğimiz gencecik insanlar? Büyükleri, ağabeyleri, komutanları hiç mi akıl vermez bunlara?”

Köyün alt başında kayalıklara oturmuş, uzaklara bakıyordu yine Hasena Ana. Sanki derenin öte yüzünden çıkıp geliverecekler gibi. Nasılda özlemiş, gözünde tüter olmuştu ikisi de. Dağdaki eskiden beri biraz haylazdı ama yüreği tertemizdi, ev işlerinde en çok da o yardım ederdi. Askere gittiğinden beri yüreğinin orta yerinde bir kor yanan oğlu daha bir uysal, biraz içine kapanıktı, abisini de çok severdi.

Tam da barış ümitlerinin arttığı, günlerdir ölüm haberlerinin gelmediği şu günlerde bir haller oldu Hasena Anaya. Bazen çatlayacak gibi ağrıyordu başı, ayakları vücudunu taşıyamaz oluyor, sanki tonlarca ağırlık gelip göğsünün üzerine oturuyordu. Nefes alamıyor, nabız atışları azalıyor, uzaklara dalıyor gözleri ve hıçkırarak ağlamak geliyor içinden. Ama oğullarına söz vermişti, ağlamayacaktı, içine akıtacaktı gözyaşlarını.

Son mektubunda “üzülme anam, bu günler de geçecek, mutlak bir gün barış gelecek, bitecek kardeşin kardeşe düşmanlığı, dinecek anaların gözyaşları!” demişti askerdeki oğlu. Daha nice Hasena Anaların barışa olan umudu, özlemi, içlerine akıttıkları gözyaşları ortada dururken ve cılız da olsa bir ateşkes, silahların susması ihtimali varken; referandum öncesi siyasilerin bu düzeysiz, saldırgan, anlamsız konuşmaları daha bir derinden yaralıyor hasretle çocuklarını bekleyen anaları.

Ahırdan bozma bir kerpiç evde yaşayan Hasena Anayı hiç ilgilendirmiyor sizin havuzlu villalarınız!

Daha özgür, daha demokratik bir Türkiye için; geçmişin tüm karanlık ilişkilerinden arınmak, geleceğe güvenle bakabileceğimiz, sivil, çağdaş, demokratik, yeni bir anayasaya kavuşmak için, eksik ve yetmez de olsa atılan her adım önemlidir, anlamlıdır, değerlidir.

Nasıl 12 Eylülde yapılan zulüm, işkence, insanlık dışı uygulamalar konusunda ulusça hemfikir olabilmişsek, Dersim de yaşananlar konusunda da, Kahramanmaraş, Çorum, Sivas olayları, 1 Mayıs toplu katliamı ve ardı ardına açığa çıkmaya başlayan tüm faili meçhuller konusunda da tarihe not düşmek zorundayız.

Amaç, Dersim’ de insanların mağaralarda zehirli gazlarla öldürülmesi sırasında ülkeyi yöneten İsmet İnönü’ den hesap sormak, 12 Eylülü yapan generalleri hapse tıkmak falan değil. Bu tür insanlık suçlarını mahkeme tutanaklarına geçirmek, tarihe not düşmektir.

Bu ülkede bir daha bu tür insanlık suçları işlenmesin, darbeler olmasın, demokratik halk iradesi egemen olsun diyedir tüm çabalarımız. Bir küçük umut da olsa barışa giden yola kimse mayın döşemesin, Hasena Ana’ nın yüreğindeki yangın sönsün, kavruk yüzünde bir gülümseme, oğullarına sarılıp sevinçten ağlayacağı günleri yakın edelim.

Siz de gidin villalarınızın havuz başlarında güneşlenin…

ayhanongun@gmail.com

 
Toplam blog
: 396
: 168
Kayıt tarihi
: 13.01.10
 
 

Barış içinde, birlikte yaşayabilmek adına insan ve emek odaklı paylaşımlardan yanayım.   Öğretmen..