Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Kasım '14

 
Kategori
Tıp
 

Hasta "müşteri" ise, özgür hekim mi. hekim seçme özgürlüğü mü?

Hasta "müşteri" ise, özgür hekim mi. hekim seçme özgürlüğü mü?
 

Doksanlı yıllardan bu yana küresel ölçekte uygulanagelmekte olan neoliberal politikalar, hayatımızın hemen tüm alanlarını etkilediği gibi, tıp alanında da yaygın terminolojik ve tıp mesleğinin ruhuyla çelişik bir takım etkilere ve kavram değişikliğine yol açtı. Yaşamın her alanına hakim olmaya başlayan kapitalist düzen, tıp alanında da önceleri istediğiniz hekime muayene olma, ilaçlarınızı istediğiniz eczaneden alma, istediğiniz özel hastanede tedavi olma gibi gerçekten başta herkese hoş ve kabul edilebilir gelen bayram şekeri dağıtımlarıyla beğeni topladı. Hekimleri ve sağlık çalışanlarını kötüleme kampanyaları arkasında hastayı "müşteri" olarak ilan edenler, tedaviyi bir müşteri memnuniyeti sananlardı. Hasta hekim arasında parasal ilişkiyi ortadan kaldırmak gibi zaten olması gerekli bir durumu, vergi müfettişi havasında sunanlar, tıp alanını bir ticaret alanına, hasta hekim ilişkisini bir alışverişe çevirenlerdi. Şimdilerde müşteri olan hastalar eczanelerde, hastanelerde giderek fazla olarak ödedikleri katkı paylarını düşünür, emekliler maaşlarından sağlık için yapılan kesintilerin hesabını yaparken, sorumlular her yıl giderek artan sağlık harcamaları karşısında çözümler aramaktalar.
 
Sosyal bir devlet olmanın gereği olarak sağlık hizmetlerinin sunumu devlet tarafından yapılması gerekirken, yapılan bir yetki devri idi oysa. Yetkinin devri sorumluluğu ortadan kaldıramayacağına göre. koruyucu sağlık hizmetlerini arka plana iterek, tedavi edici sağlık hizmetini önceleyenler , önce hasta olun gelin, biz tedavi ederiz sistemsel anlayışı dayatıcılarının isteğini yerine getirmiş oldular. Görünen o ki, yaldızları giderek dökülen memnuyetin altında ortaya çıkan "paran kadar sağlık" tır. Tıp fakültesi ve devlet hastaneleri giderek artan maddi sorunlarla başetmek zorunda ve mesleki  uygulama alanlarında ki özgürlükleri de bu sorun karşısında giderek daralmaktadır.
 
Kuşkusuz özgür düşüncenin olmadığı yerde özgür insandan, özgür insanın olmadığı yerde de özgür hekimden söz edilemez. Günümüzün geriye saran değer ölçüleri içinde, tek hedefin para kazanmak olduğu bir ortamda; ne yazık ki hekim de, tıp da yaralıdır. Kendi içlerinde özgür olmayan insanların, seçme özgürlüklerinden veya seçilme özgürlüklerinden söz edebilmek  olası  mıdır?  Kaldı  ki;  bilgi açısından  büyük  bir  asimetri yaşanan hasta hekim ilişkisinde, hele bir taraf da “müşteri” iken, özgürlük ne derece geçerlidir? Diğer taraftan hastaya “müşteri” olarak yaklaşmak, gerçekte  var olan bu asimetriyi,  özde hedeflenen eşitlik ve özgürlük alanını örseler bir durum haline getirmeyecek midir?
Sağlık  hizmetlerinin sunumu  ve alımı yönüyle hekimlerin  bilgi, birikim ve etik değerleri sahiplenmesi, eğitimleri ve öğrenimlerindeki yadsınamaz noksanlıklar yönüyle giderek topallayan tıp, ne hekimlerin, ne de insanların beklentilerini karşılar durumda değildir. Ve ne hekimlerimiz, ne de insanlarımız bu duruma mahkum edilemez.
 
Hekimlik bir temiz ahlaklı olma sanatıdır. Ve “Ahlakta ısrar etmek kolay, ahlakı temellendirmek zordur”. Bilinen ve şekillenenin, günümüzde giderek değişen, hedefi maddi yönde daha belirginleşen  tıp alanı içerisinde, gerçek hekimlik değerlerine sahip çıkılması çabalarının dayanılması zor bir gerilim yaratıyor olmasıdır. Ya da “Tıpta değer sorularının tartışılması,  bir topluluğun norm dokusunun kültürel arka planı göz önünde bulundurulmadan yapılamaz” gerçeğinin belirginleşmesidir.
 
Birikimlerinin gölgesinde, büyük bir vurdumduymazlıkla; bilgi ve becerilerini yalnız kendi çıkarları ve bencillikleri yönünde kullananlar, etraflarında olup bitene sessiz kalıp, haksızlıklara sırtlarını dönenler hekim olabilirler mi? Soğuk, bir kırılgan cam fanus içerisinde, insan sıcaklığının giderek ıraksadığı mekanikleşen bir ilişkiler karmaşasında, yalnızca tıp bilgileriyle hekimlik yapabilirler mi? Yapılırsa bunun adı teknisyenlik olmaz mı?
 
Hekimin özgür olmadığı bir çalışma ortamında, hastanın özgürce hekim  seçmesi  beklenebilir  mi?  Her hasta  başvurduğu hekimin, en azından bilimsel yetkinliğinden kuşku duymamak hakkına sahip olmamalı mıdır? İşte hekim özgürlüğünün veya özgürce hekim  seçebilmenin kaynağı tam da burasıdır. Bu; devletin sağlık alanındaki görevlerinden yalnızca birisi, belki de çıkış noktasıdır. Ve yetersiz eğitim alma, bilimsel donanım açısından yetersizlik, hekim özgürlüğünü kısıtlama olgusunun başlangıç yeridir. Kendisini bilimsel olarak yetersiz hisseden, kendisine güveni olmayan bir hekimin dayatmalara ne ölçüde karşı koyabileceği şüphe götürür. Ve böyle bir hekim, kendisine emanet edilmiş çok yüksek bir değer olan insan sağlığını ne ölçüde koruyabilir?
 
Tıp ahlakı ancak kendi toprağında yetişen, serpilen, gelişen bir felsefedir. Onu değişik alanlara, iklimlere, toprağa çekmeye çalışırsanız örselenir, solar ve giderek verimi azalır. Toplumsal konumumuzun, değer ölçülerimizin, davranışlarımızın, hekimlik mesleğini ve tıp ahlakını yakından etkiler oluşu da, kaçınılmaz bir gerçek olarak karşımızda durmaktadır. Hastayı “müşteri” olarak görmek, hekimi tüccar, hastaneleri ticarethane olarak kabullenmek demek değil midir? Bu düzeydeki bir yaklaşımla, bir ülkenin sağlık sorunlarını çözmek olası mı? Bir duygu sanatının temsilcileri olan hekimler bu yaklaşımı kabullenebilirler mi? Nasıl “hasta, hekim ile birlikte hastalığa karşı koymak” zorunda ise, hekimlerimiz de, insanlarımızla  birlikte  toplumsal  hastalıklara  karşı durmak zorundadırlar. Hekim andı, yalnızca fakülte bitirilirken topluca okunan törensel bir zorunluluk değildir. Bir hekimin ölümüne kadar tüm hayatını kapsamalıdır. İnsanlığın ortak birikimi olan geçmişin bir çok değerleri günümüzde de geçerliliğini korumaktadır. Onları koruyarak güncele bakış, geleceğe bakışın ortak çıkış noktasıdır. Hekimin duruşu, toplumsal  gerçeklerden, değişik inanışlardan,  farklı siyasal görüşlerden soyutlanarak farklı davranışlar sergilemek olamaz. Koşullar ne kadar olumsuz olursa olsun, hekim; yalnızca acı çeken insanın yanında değil, onuru kırılan, özgürlüğü zedelenen tümünün yanında olmak zorundadır. Ve bir hekim, kendine yabancılaşan en son insan olmak durumundadır.
Hekimlik bir sevgi sanatıdır ve “sevmek  bir başkasının hayatını yaşamaktır”.
 
 
Akın Yazıcı
9 OCAK 2015
 
 
Toplam blog
: 190
: 391
Kayıt tarihi
: 07.05.14
 
 

1965 Ankara Üniversitesi Tıp fakültesinden asker hekim olarak mezun oldum. Gülhane Askeri Tıp Aka..