Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Mart '09

     
    Kategori
    Doğal Hayat / Çevre
     

    Hastamıyız susuz mu?

    Düşünüyorum da sanırım bizler cömert olduğumuz için evren de aynı şekilde cömertmiş ve esirgemiyormuş rahmetini bizden.

    Kıymetini bilmediğimiz su , kendi gizemini insanoğluna vermek istemese de, yine de mucizesini yaşamın her anında ve alanında bize gösteriyor. Ve bizler de bu sekilde varlığımızı sürdürebiliyoruz. Hücre dediğimiz milyarlarca sıvı dolu odacıktan oluşan bedenimizin, yani yaşamımızın kalitesi, sıvının miktarı ve kalitesiyle doğrudan bağlantı halinde. Bedenimizde bulunan su, söylediklerimiz ve düşündüklerimizin enerjisini alarak hücrelere dağıtıp bizi hissettiğimiz ve konuştuğumuz kişi yapıyor.

    Somut bir kanıt sunmak gerekirse, japon bir bilim adamı olan Dr. Emoto çalışmasında insanın titreşimsel enerjisinin, düşüncesinin, kelimelerin, suyun moleküler yapısını etkilediğini ispat etmiştir. Fiziksel şeklin kolayca bulunduğu ortama adapte olduğunu, fakat değişenin sadece fiziksel şekil olmadığını, çevreden aldığı enerji veya titreşimlerin suyun moleküler şeklini değiştirdiğini görsel anlamda belgeleyip, dünyanın değişik kaynaklarından alınan ve değişik durumlarda olan suyun kristalize şekillerinde birçok büyüleyici farklılıklarını bize gösterdi. Sıvı nötr suya bilgiyi yükleyip -4 derecede dondurup elektron mikroskobu ile fotoğraflarını çektiğinde, beni hasta ediyorsun mesajı, suyun görüntüsünün kanserli hücre yapısını nasıl ortaya koyduğunu gördük.

    Suya okunan olumlu, teşvik edici kelimelerden çıkan titreşimin olumlu ve olumsuz etkileri hayatımızı nasıl paramparça etme gücüne sahip olduğunu artık biliyoruz. Sözcüklerin gücünü bir düşünün! Su olan şişenin üstüne yazdıklarımız, sözel söylediklerimiz veya düşüncelerimiz, hatta izlediğimiz film ve dinlettiğimiz müzik suyun yapısal özelliğini değiştiriyor ise ortalama olarak 40-50 lt arasında su kütlesi olan bedenimize neler yaptığımızı bir düşünelim.

    Bunlarla düzen veya kaos yaratabilir kendinize aşırı canlılık duygusu, yaşama sevinci veya uyuyamayacak kadar korku verebiliriz. Sadece söylediklerimizle.

    Kelimelerin enerjisel frekansları suyun moleküler yapısını değiştirdiğine göre en azından şekil bozukluğu yaratan negatif düşünceler yaratmamanızı, sizde bu düşünceleri yaratan yaşlılık, hastalık, yalnızlık, mutsuzluk vs. gibi düşüncelerden kurtulmanızı, korku ve şiddet içeren filmleri ise özellikle yatmadan önce seyretmemenizi öneririm. Uykudan hemen önce yaptığınız herşey bilinçaltını daha çok etkilediği de artık bilinmekte.

    Sevgiyle, Tanrının adı ile birşeye yaklaştığımızda içimizdeki suyun bize nasıl cevap verdiğini görerek, hepimiz bu mucizenin farkına varmalıyız diyorum. Kendimize ‘ biz ne yapabiliriz ki?’ diye sormak yerine, düşüncelerimizle dünyayı değiştirebileceğimizin farkında olalım. Sevgi ve huzurun iyileştirici gücünden daha üstün birşey olmadığı ortada. Cansız ve şuuru olmadığına inandığımız nesnelerin kendilerine has bir şuuru olduğunu bize ispatlayan, Fransız bilim adamı Dr. Jacques Benveniste ise 1980' lerde başlattığı çalışmalarında suyun hafızası olduğunu anlamış. Suya bir madde ekleyerek bunu 1 milyon kez sulandırmış ve özel bir alet ile aşırı hızda karıştırarak o maddeyi yokedeceğini düşünmüş ama hala maddenin suda mevcut olduğunu görünce deneylere suyu milyonlarca kez daha sulandırarak devam etmiş. Ancak ne kadar sulandırsa da, suyun içine en başta eklenmiş olan maddenin yok olmadığını görmüş. O zaman suyun yüklenen maddeyi bir şekilde hafızaya kaydettiğini anlamış. Daha ilginç olanı ise, bir başka deneyinde suya bir zehir yerine sadece zehirin frekansını yüklemiş ve aynen zehirin kendisi eklenmiş gibi, içine koyulan sinekleri öldürdüğünü tespit etmiş.

    Yine başka bir araştırma sonucunca Prof. Carol ise insan hücresinin ölümsüz olduğunu bize kanıtlamış ve bunun için Nobel ödülü almıştır. Fakat buna rağmen yaşlanma sürecine tabiyiz. Yaşlanıyoruz ve hastalanıyoruz. Peki bu neden oluyor? Bu hücreden mi yoksa hücreyi çevreleyen sudan mı kaynaklanıyor? Şimdi bir örnekle bunu çok hızlı anlayacağız. Prof. Carol yine aynı şekilde bize okulda öğretildiği gibi kalbimizinde kendi motoru ile çalışan bir pompa olmadığını kanıtladı. Ve aynı zamanda kalbin tam olarak bir tribün olduğunu ve canlı bir güç tarafından yani bedenimizdeki sıvı tarafından işletildiğini, ve bu tribünün bir ritim, sağladığı bu ritmin de kalp atışımız olduğundan bahsetti . Bu kalp atışının da, beyin akışımızın da bağımlı olduğu elektriği ürettiğini. Beyin akışımızın gezegenimizdeki atmosfer değeri ile karşılaştırıldığını biliyor muydunuz? Dünyamızın kalp atışı dediğimiz schumann-Rezonans 8 Hertzlik bir direnç değeridir. Beynin de aynı değeri ortaya koyması inanılmaz. Prof. Carol aksini iddia edenlerin bir doktora gidip EEG cihazıyla ölçtürdüklerinde, beyin akımımızın doğa ile aynı frekansta olduğunu göreceğimizi söylüyor. Eğer bu ahengi terkedersek, o zaman suda bulunan önemli yasaları da terk etmiş olmaz mıyız? Su sarmal şekilde haraket eder ve hiçbir zaman lineer değildir. Banyoda baktığımızda hepimiz görürüz ki su girdap formuna girer. DNA ile tam olarak aynı olması , sizce de Tanrı’ nın herşeyi kusursuz bir tasarımla yarattığının delili değil midir?

    Su gibi aziz olun!

    Asu Mansur

    asumansur@yahoo.com

    Alıntıdır.

     
    Kayıt tarihi
    : 20.03.09
     
     

    Düş var olan en gerçektir........