Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Mayıs '12

 
Kategori
Sağlıklı Yaşam
 

Hastane

Hastane
 

Bir Eğitim ve Araştırma hastanesi.. Devlet hastanesi yani. Hani bazılarının hem muayene olduğu, hem de güvenemediği, küçümsediği sağlık kuruluşu.

Prostat şikayeti için kapısını çaldığım genç doktorum şüphelerinde haklı çıkıyor ve birkaç test sonucu biyopsinin adresini tarif ediyor. Biyopsi sonucu bu kez açık ameliyat diyor. ‘’Anestezi raporlarını al gel, ana binaya git ve gününü al’’

Hayatında ameliyat olmamış biri için, ürkütücü geliyor bu sözler..

Nasıl yani? Diye soruyorum?

Başka çaren yok diyor. Zamanında gelmişsin ve benim meslekdaşlarım da biyopside olayı başarıyla yakalamışlar. Tuhaf duygu ve bir düşünce yumağıyla çıkıyorum. Aklıma biraz önce bir hastayla yaptığımız sohbet var. Muayeneden önce, sıra beklerken. Ameliyat riskim var dediğimde ‘’burada mı olacaksın?’’ Diye umursamazca sormuştu.. Kafamıza fena takıldı.

Birkaç gün sonra bu genç doktorla açık açık konuştuk.

‘’Bir hasta vardı oğlum sırada. Bize umursamaz bir şekilde ‘’burada mı olacaksınız?’’ Diye sordu. Sen ne dersin? Biz sana güvendik hep. Sen ne dersen öyle yapacağız!’’..

Genç doktor kızar gibi oluyor o hastaya. Gelir burada muayene olur, şifa ararlar ama ameliyat dedin mi buraya güvenmezler.. Onlar 5 yıldızlı otel ararlar. Özel odalar falan. Donanımı olmayan yerlere dünya kadar para verirler. Size şunu söylüyorum. Benim ve hiçbir doktorun sizin burada ameliyat olmanızdan bir çıkarı yoktur. Ne kadar çok hastaya bakıp, ne kadar çok ameliyat yaparsak o kadar para alırız diye de bir kazancı yok kimsenin ama şunu ifade edeyim ki burası şehrin en donanımlı hastanesidir, hocalarımız en deyimli hocalardır ve ben ekibime güveniyorum. Kararınızı siz kendiniz verin.

Verilen günde teslim olup, kaydımızı yaptırıyoruz. Bir prostat ve ultrason muayenesi daha geçiyoruz ve yarını beklemeye başlıyoruz. Sonra hastane dostluğunun ne olduğunu yaşamaya başlıyoruz. İnsanlar çabucak kaynaşıyor, olanca güçleriyle birbirlerine yardıma çalışıyorlar.

Karşımdaki yatağın üzerinde 4 yaşında sevimli mi sevimli bir erkek çocuğu saatlerdir, bıkmadan arabaları ile oynuyor. Ya annesi, ya babası veya ikisi birden yanıbaşında.

Gidip oyununa eşlik ediyorum. Arkadaş oluyoruz. Adının Yunus olduğunu öğreniyorum.

Dede diyor bana. Zaten bizim torunla yaşıt aşağı yukarı. Sevginin yaşı yok.

Karadenizli bir ailenin çocuğu, munis, sessiz ve dost. Yeter Yunus bırak arabaları artık gel dolaşalım diyorum. Gece upuzun, geçmiyor zaman . Servisin bekleme salonuna geçiyoruz. Orası geniş. ve boş. Orada biraz koşuyor, oynuyor, yerimize dönüyoruz. Artık bir arkadaşım da var. Mesanesinde tıkanıklık olduğunu öğreniyorum. Ameliyat olacak. Tekrar arabaları ile oynuyoruz. Doktorlar geliyor. Pipisini göstermiyor. Onlar da seviyor onu. Bilhassa üstüne gidiyorlar.


Bir diğer yaşlı hasta Yunus’a bakıyor…O bayağı hasta. Başka bir odaya taşınıyor ve giderken Yunus’a bakıyor. ‘’Sen bu yaşta derman arıyorsan, bizim yaşamaya hakkımız yok’’ dediğini duyuyorum. Yunus bütün sevimliği ve sabrıyla arabaları ile oynamaya devam ediyor. Yanına gidip sarsılıp öpüyorum küçük arkadaşımı. Bir diğer yataktaki demirci ustası muzip ve iştahlı. Ben yaşlarda. O kapalı ameliyat olmuş. Yarın çıkıyorum derken bir yandan da sürekli ceviz ve fındık ikram ediyor. ‘’Enişte’’ diyor bana.

Yarını bekliyoruz.

Hastaları ameliyat odasına taşımakla görevli doktorların teftişinden sonra Yunus’la benim ameliyat önlüklerimi yatağa bırakıyor. Bu hazır olun demek. Birazdan Yunus’u alıp gidiyorlar. Babası da beraber. Sıra bana geliyor. Demirci ustası moral veriyor durmadan

‘’enişte heyecan yok ha. Bak ben 7 tane ameliyat oldum, rahat ol’’ ameliyathane neşeli yerdir. Her tür müzik var orada!..


Gidiyorum. Demirci ustası ile vedalaşıyoruz. Taburcu olduğu halde gitmeyip, ameliyat çıkışımı beklediğini söylüyorlar ısrarla. Asansör -1 kata geliyor. 2 genç görevi beni bir başka yatağa alırken moral veriyor. Önce çak, çak yapıyorlar, sonra da amca bu ne güzel isim, soyad, sen şair falan mısın diye soruyorlar. İçerde tatlı bir serinlik var. Üşütmüyor.

Yunus’u soruyorum. Küçük arkadaşımı onlara. Çıktı mı o diyorum. Ameliyathaneyi birbirine katan o çocuk mu diyorlar, çıktığını söylüyorlar.


Bir ara hocalardan biri geliyor yanıma ‘’yaş kaçtı’’ diye soruyor ve ameliyat masasına alınıyorum. Resimlerde ve filmlerdekinin aynı. Tepemde dev spotlar. Demirci ustası. demişti ki; 1 den 10 a kadar saydırırlar, 8 de gidersin narkozdan. Bana öyle yapmadılar. Kollarımı kelepçelerken sol taraftaki ekran için bunda temassızlık mı var gibi bir şeyler konuştular, ben oraya bakarken gitmişim. Ne yaptılar bilmem, ‘’Nadir bey ameliyatınız bitmiştir ‘’ sesiyle uyanırken,. 3 saat sanki 3 saniye kadar kısa geldiğini anlıyorum.

Ölüm de böyle bir şey demek ki


Yatağıma getiriliyorum. Biraz ağrım var. Bakıyorum karşıya. Yunus orada. O da iyi. Birbirimize el sallıyoruz. Parmaklarımızla ateş ediyoruz, öpücük gönderiyoruz. Doktorlara posta koymaya devam ediyor ve ertesi gün taburcu oluyor. Muzip demirci ustası da gitmiş. Gidenlerin yerine başkaları geliyor. Hastane odaları boş kalmıyor. Gelenlerle yeni dostluklar kuruluyor. Yardımlaşma, moral, destek ise hiç değişmiyor.


Bu günlerde sık sık şiddete maruz kalan doktorların orada ne kadar özveriyle çalıştıklarını, herkese nasıl yetişmeye çalıştıklarını görüyorüm. Üzülüyorum. Hiçbir hizmeti aksatmıyorlar çünkü.


Bir üroloji servisinde 20 liralık bir sondanın dahi nasıl altın kıymetinde olduğunu görüyorum.

Hiçbir yakını olmayan bunu alacak parası olmayan insanların ihtiyacının dahi diğer hastalar tarafında karşılanması, doktoru bile duygulandırıyor. Eğitim ve Araştırma hastanelerinin yardım ve bağışlara büyük ihtiyacı olduğunu fark ediyorum. Ne kadar güçlü olurlarsa, o kadar kaliteli hizmet verecekleri düşünerek, kapsamlı bir kampanya için ne beklediklerini merak ediyorum..

Çünkü ;

Tüm personeli ile özellikle Göztepe Eğitim ve Araştırma Hastanesi benim gördüğüm kadarıyla bu şartlarda dahi övgüyü sonuna kadar hak ediyor.

4 gün sonra buradan ayrılırken, okul, askerlik ve iş hayatındaki anılarımdaki dostluklara bir de, bir daha hiçbir zaman göremeyeceğim hastane dostları eklenmişti hafızama.


 

 
Toplam blog
: 465
: 918
Kayıt tarihi
: 15.01.09
 
 

İstanbul doğumluyum.. İstanbul'un  tramvaylı döneminden bu şehirde yaşıyorum. Gençlik yıllarında ..