Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Eylül '20

 
Kategori
Genel Sağlık
 

Hastaneler

Hastaneden evimize dönerken “birazcık daha yaşayacakmışız” dedi. Bende gülerek onayladım.

Bu sözü söylerken akşam saatlerinde fenalaşıp ambulansla tekrar acile gideceğimizi hiç düşünmemiştim.

Ambulansla; önce en yakın küçük (ilçede küçücük bir hastane) bir hastane, sonra  orta büyüklükte 60 km uzaklıktaki hastaneye sevk edildik.

Küçük ve imkanı kısıtlı yerler. "İl merkezine götürün bizi" diyorum. Fakat önce en yakın hastaneye gidilecekmiş. Anlamadım ama ...

Tahliller vb. Durum kötü. Ertesi gün tahliller toparlandı, doktorlar görüştü ama “biz dedi küçük hastaneyiz. İmkanlar kısıtlı. Siz büyük bir hastaneye Üniversite hastanesine gidin”

"Tamam kardeşim gidelim de neden akşama kadar bizi beklettiniz? Madem imkanlarınız kısıtlı...

Ne ambulans ne sevk. Özel aracımızla yola koyulduk. Acaba hastane bizi kabul edermi?

Tekrar hastanın başından geçenleri anlattım. 3. Kez oldu. Bir çok tahlil. Daha yeni başka bir hastaneden gelmiştik. Birçok kan tahlili, tomografi, elektro vb.

Üniversite hastanesine gelene kadar bulunduğumuz yerde kan tahlilleri, elektro,  karaciğer enzimleri tam 3 kez kan alındı. Sonunda sevk yapıldı. Gece gittiğimiz hastanede hastanın başından geçenleri tekrar anlattım. Gündüz kan tahlilleri, elektro ve karaciğer akciğer röntgen vb. Önceki gün ise başka bir hastanede hastanın  başından geçenler, tahliller, görüntüler, üst abondomen vb.

Şimdi üniversite hastanesindeyiz artık. Herhalde bir teşhis koyarlar. Her türlü tahlil yapıldı.

İşte bir öğrenci geldi. Tekrar hastanın başından geçenler. Burası “sarı alanmış” Dr zannettiğim birisi. O da sordu hastanın başından geçenleri ona da anlattım. Bir dizi tahlil. En çok elektroya kızdım. 5. Kez, 2 gün içinde 5 kez elektro, abartmıyorum belki 8-10 kez kan tahlili. Yapmayın diyorum ama nafile. Saatlik değişiyormuş. Kan zaten yoktu. Kasıktan alıyorlar. Hastam Buz gibi.

Sonra aldılar “Yeşil Alana” götürdüler. Baktım yine bir elektro. 6. Kez dedim. Artık gülüyordum. Hastanın başından geçenleri bir kez daha anlattım. Fenalık geçiriyorum ama umutluyum. Burası Üniversite hastanesi. Araştırıp bulacaklar varsa tedavi edecekler. Umutluyum. Kızıp sinirlenip çalışanları rahatsız etmenin anlamı yok diyorum kendi kendime.

2-3 saat gözetimden sonra karar verildi. Teşhis için yoğun bakıma yatırılacak. Çaresiz…

Hastam yoğun bakıma çıkarılırken, "nasıl haber alacağız. Biz 150 km uzakta oturuyoruz."

Doktoru “eğer saat …olursanız bilgi veririz. Telefonla veya başka bir kanalla bilgi vermeyiz” dedi.

Ne yapacağımı şaşırdım. Tabi corana vb var. Yoğun bakım. Kabul. Bir ton anlayışsız insan var. Kavga edenler var. Doktor hırpalayanlar var. Doğru. Anlayışsız insanlarız.

Ama bilgiyi telefonla mesela her gün belli bir saatte bir öğrenciye bıraksanız o bile verebilir değil mi? İnsan duymak istiyor. Tamam siz “kötü bir durum olursa nasılsa haberiniz olur veririz “diyorlar ama biz yine de hastamızın iyi olduğunu en azından telefonla bilgilendirilmeyi bekliyoruz. Herkesin evi hastane yakınında değil ki?

Şimdi artık mecburen parasıyla bir kişi bulup haber almaya çalışacağız.

Hastam zaten kötü. Perişanız. Teşhis koyulamıyor. Çaresiz. Hastaya üzüleceğimize sisteme sinirleniyorum.

İki gün sonra "anjiyo" kararı vermişler kardeşim izin vermediği için yapamıyorlar. Kasıktan gireceklermiş.

Kardeşimle konuştum. "Beni buradan götür 2 gündür hiç birşey yapmadılar bana" dedi.

...

 

 
Toplam blog
: 144
: 899
Kayıt tarihi
: 06.02.07
 
 

Gazete ve kitaplara hep tersten göz atar, daha sonra okumaya başlarım. Bu özelliğim devrik cümlel..