Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Nisan '11

 
Kategori
Kişisel Gelişim
 

Hata ve yanlış yapmak

Ne kadar korkarız oysa onları yapmaktan ve ne gariptir ki yapmaktan korktukça ne kadar çok yaparız! Sahiden hata yapmamak imkansız mıdır? Hatasız kul olur mu? Yoksa insanlar üretim hatası mı? (Rock şarkısını kastetmiyorum tabi ki ). Yani külliyen hata mı? 

 

 

Soru şu: Ne önemi var? 

Neyin? 

Hata yapmanın ne önemi var? Hata yapsak da, yapmasak da yaşayıp gidiyoruz diyebiliriz. Ve işin garibi çoğumuz da bilinçli veya bilinçsiz böyle yaşıyoruz... Fakat bu durum doğru olan mı? Doğrunun ne önemi var? Hem sonra doğruyu kim yaratmış yine ölümlü insanlar, nitekim yine onlar değiştirebilirler. Tıpkı yasaları değiştirmek gibi birşey. Haklısınız doğruyu en fazla çoğunluk belirler. Demokrasilerde bu böyle gelişir. Tekil düşünceler genelde çoğul düşünce altında ezilirler. Oysa düşünürler hep tekildir yarattıkları ve değiştirdikleri düşüncede. Ama bu eşyanın tabiatına aykırı, peki nasıl yapabiliyorlar bunu? İşte tam bu noktada bilim ve bilimsel metod devreye giriyor. Kısacası bilimin demokrasiyle bir alakası yok ve böyle bir kaygısı da yok. Amaç anlık doğruları bulmak ve bunu sistematik hale getirmek. Yani iktidarın düşündüğü gibi aklın yolu bir değil ancak doğrunun yolu tek , o da bilimsel yaklaşım. 

 

Hataya geri dönersek, onu da ikiye ayırmak gerekir: anlık hatalar ve sistematik yapılan hatalar. Anlık hatalarda problem yok. Zaten ad-hoc olarak karşımıza çıkyor ve bilgi, dikkat ve beceri yetersizliğinden kaynaklanıyor. Ve bu hatayı yapmak son derece doğal ve herkese yönelik. Ancak sistematik hatalar karaktere yönelik ve karakterin yaşamını bozuyor. İşte bu durum çok tehlikeli ve gerçekten yaygın. Filmi hatırlmamakla beraber bir Kate Winset filmiydi, orda bir tecavüzcü annesinin ölüm döşeğinde ona bir daha yapmayacağım sözünü verdikten sonra erkeklik uzvunu kesmişti. Hayatımda beni en çok etkileyen sahnelerden biridir o. Sorunun kökünü kazımıştı kendi düşünce sistemince. Peki buna gerek var mıydı gerçekten, iyileşmek için kan mı akıtmalıydı? İşte burada tam düşünce gücü devreye giriyor. Ben buna basitçe filozof gücü diyeceğim. Bu güç fiziksel her eylemden daha fazla sonuç getiren bir güçtür. Lise 1'de okurken bir gün kardeşim ağlayarak yanıma geldi ve bir çocuğun sistematik olarak ailemize küfrettiğinden bahsetti. Devreye ben girdim ama baktım küfürün ardısı kesilmiyor. Çocuğu yakalayıp fırlatmaya başladım ve en sonunda tıpkı çizgi filmlerde olduğu gibi çocuk ağaca yapışıp yere düştü. Yumruğumu yay gibi kaldırdım. "Bak küfretme yoksa vururum?". Cenk arkadaşım uçan tekmeyle benim dengemi sarsıp yere vurmamı sağladı ve ben o gün ona çok teşekkür ettim. Ya çocuk ölseydi çünkü o kadar sinirliydim ki o yumruktaki gücü hesaplıyamıyordum bile. O gün bugündür, fiziksel kavga etmeden problemlerimi çözüyorum insanlarla. Ve bugüne kadar bir durum hariç fizksel kavga edecek duruma düşmedim. Nasıl? Düşünce gücüyle... 

 

Leo Buscaglia isimli intihar eden Üstün Dökmen tarzı ders veren bir üniversite hocası vardı Amerikada ve en meşhur kitabı "yaşamak, öğrenmek ve sevmek"di. Bu elime geçtiğinde bunalımdaydım gerçekten. Hayata dair tutunacak dal arıyor ve bulamıyordum. Trafik kazasıyla bir adam öldürmüştüm (21 gram filmini ben gerçekten yaşadım); bu olayla başlayarak ameliyat masrafları derken fakirleşmiş ve üstüne üstelk gizli sevgilimle vakit geçirebilmek için master sınavını unutup, ondan da ayrılıp askere gitmek zorunda kalmıştım. Hayatımda herşey boktan gidiyordu. Ve bütün bunlar olurken ben henüz 21 yaşındaydım. Yani kısacası hayatımın baharında. Bu kitabı okurken 2 şey dikkatimi çekti: Kendinizi çekiç olarak düşünrseniz etrafınızı doğal olarak çivi olarak görürsünüz. İkincisi ise ben öğrendiklerimi 38 saatte herhangi bir insana anlatabilirim. 

 

Yıllarca bu olayın niye benim başıma geldiğini düşünüp durdum çünkü hayatta sadece tek bir korkum vardı, o da bir trafik kazasında can almak ve Allah bana bunu vermişti. Oysa o güne değin birkaç küçük hata hariç büyük bir yanlışım da olmamıştı hayatımda. Mükemmel öğretim, iyi arkadaşlar, dostlar, iyi bir iş, para, ve hem sonra aşık da olmuştum ilk defa? Bütün bunların öğretimim dışında hiç birini elimde tutamadım. Çünkü şayet bütün bunlar doğru olsaydı, niye bu olanlar başıma gelmişit? Yıllar sonra anladım ki bütün bu olanların başka bir şeyle ilgisi vardı. Allah diyordu ki iyi insan olmak, herşey güzel giderken kolaydır. Ama gerçekten iyi insan olmak için herşey kötü giderken, sen hala iyi kalabiliyormusun bu önemli dedi bana. Bunu keşefedebilmek için 35 yaşıma gelmem gerekti. Gördüğünüz üzere bu benim hikayem ve hiç de kolay bir hikaye değil. Bu tabi ki yaşadıklarımın özeti ve detaylarda birçok daha kötü şeyler var. Ancak ben sınavımı vermeyi başardım ki bugün tüm bu olanları hepinize anlatabilecek kadar şeffaflaşmışım. 

 

Evet göründüğün gibi ol, olduğun gibi görün. Kendinden başka kimseye yalakalık yapma. Kendine yapacaksan da abartma. İyi insan ol; olmakla hiç bir şey kaybetmezsin. iyi insan olmak tüm dinler ve öğretiler için evrensel: Yalan söyleme, başkasına yüksünme, kıskanma, hasetlik yapma, çalma, başakasının namusuna, parasına ve en önemlisi hakkına tecavüz etme yani bildiğimiz son derece basit, uygulaması son derece zor olan mevzular. 

 

Düşünce gücü iyi insan olma gücü ve güdüsüdür. Hüsnü niyettir. İyi ahlaktır. Düzgün yaşamaktır. İyi yaşamak parayla olmaz, belki de tam tersine parasız daha kolayolur. Nitekim fazla para her türlü kötülüğün anasıdır. Bizi biz yapan paramız değil değerlerimizdir, ilkeli yaşamamızdır, prensiplerimizdir, ben olma felsefemizdir. Para sahibi olmak kötü değildir, onu paylaşmamak kötüdür. Ferrarisini satıp 1000 tane Ferrari almakla sorun çözülmez. Sorun işte o an başlar; ben 1000 tane Ferrari'yi ne yapacağım? 

 

Anlatabileceğim milyonlarca konudan bugün bunları anlatmak istedim. Yaşadıklarımdan öğrendiklerimi, kıssadan hisse yapmadan, direk paylaşmak istedim. Haddimi aştıysam üzgünüm. Yine de umarım anlattıklarımdan bir pay çıkartabilirsiniz... 

Kalın Salıcakla,  

 

 
Toplam blog
: 631
: 293
Kayıt tarihi
: 10.04.11
 
 

Eric'i külden yarattım. Tamamıyla benim eserim. Söyleyeceği çok sözü, söylemek istediği az sözü. ..