Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Erdoğan Özgenç DOST MECLİSİ

http://blog.milliyet.com.tr/erdoganozgenc

31 Ocak '13

 
Kategori
Kişisel Gelişim
 

Hatalı limanlarda (Kendimizi kandırıyoruz)

Hatalı limanlarda (Kendimizi kandırıyoruz)
 

“Kimi kandırıyorsunuz”

Bu lafı ne kadar çok duymuşsunuzdur, ya da size yazıldığında çabucak okumuşsunuzdur. Kandırılmak; Birine gerçeğin dışında ya da onun bilemeyeceği anlamayacağı tarzda yanıt vermek “kandırılmak” olarak algılanmaktadır. Oysa insan en çok ve en rahat “kendini kandırır.”

Beğenmediğiniz kaç nesneyi beğendiğiniz beğenmediğiniz kaç maça kaç sporcuya harika dediğinizi hatırladınız mı?

Ya da çok beğendiğiniz halde hiç beğenmediğinizi söylemişsinizdir, olabilir söylersiniz ama her iki halde de kendinizi kandırıyorsunuz başka bir şey değil…

Karşınızdaki “aldatıldığının” farkına vardığında ne kadar üzülecektir aklınıza bile gelmez, oysa kandırmak en az yalan söylemek kadar kötü bir davranış hatta kalıcı bir huydur…

Benim hayatımda yalan söylenmesinden ya da kandırılmaktan hoşlanmadığım iki konu vardı;  birincisi “sevmek” üzerine söylenen yalanlar diğeri ise bedenimiz üzerine söylenen yalanlar tabi ki “kandırmacalar.”

Sevmediği halde sevdiğini söylemek insanın yüreğine konulan ve en ağır en fazla tahrifat yapan acı veren yıkan bir patlayıcıdır.

Sevgi, sevmek sevilmek üzerine bazılarının dediği gibi masum olan yalanları bile kabul etmiyorum, hiç hafife alınacak hiç küçümsenecek bir durum değildir. Zira insanlar için sevmek başlı başına bir yaşam değişikliğidir, gelecektir umuttur bekleyiştir hasret özlemdir…

Farklı olmak isteği ya da kimlik arayışı diyebilirsiniz ama yalan söylemek ya da kandırmaların ardına saklamakla emin olun en çok “kendimizi kandırıyoruz”

Hadi gençleri anlıyorum, kimlik oluşturma çabası, kendini kanıtlama ya da başka bir duyguları yaşama isteğidir ama ne acıdır ki yaşı ilerlemiş kişiler olarak bizlerde kendimizi kandırıyoruz, oysa yaşamın bu safhalarında kaybedeceğimiz neredeyse hiçbir şeyimiz kalmamıştır. Kimlik meselesi demek çok doğru olmayacak zira hala bu yaşa kadar kimliği oturmamışsa insanın çok daha iyi düşünmesi lazım kandırmak yerine…

Daha doğru daha sağlam daha gerçek duygularımızı açıklamanın en uygun zamanıdır bu zamanlar. Bizlere daha fazla güven duyulması daha çok huzur verirken “kendimizi kandırmak” bunların üzerini örtmek ve mutsuzluğa hastalıklara davetiye çıkarmaktır. Aksini yaptığımız zaman gerçek özgürlüğü yakalamış olacağız bence…

Bilim adamlarımız yalan söylemeye ya da kandırmaya ne zaman başladığımız üzerine araştırma yaparlarken en fazla kimleri kandırdığımıza bakmışlar ve görmüşler ki daha küçücük yaştan itibaren en fazla kandırdıklarımız “anne ve babalarımız” olmuş…

Nedeni olarak onların geniş kabul etme duygularının ve çocuklarının hata yapmayacağını olan inançlarıdır. Çocuklar bunları bildiğinden anne ve babalarını kandırma bombardımanına tutarlar yaşamları boyunca…

Hatırlıyorum da rahmetli annem hiç sevmediğim lahana yemeklerini yaptığında zorla ve bir parça yer sonra ellerine sağlık harika olmuş deyip sofradan kaçardım. Mahallemizin Sevim Ablası çok güzel yemek yapardı, oğlu Hasan’la birlikte onun yaptığı yemekleri yerdik. Saygısızlık etmeyeyim sevmediğim zamanlarda kaçıp yediğim için değil her zaman güzel yemek yaptığı ve orada olmaktan büyük zevk duyduğum için yerdim yemeklerini.

Annemi bu şekilde kandırmasak belki de annem sevmediğimiz düşünerek o hala sevmediğim yemeği hiç yapmayacaktı, çünkü anneciğim her zaman bizlerin sevdiği yemekleri yapmak için uğraşırdı…

Ya babamı ne kadar çok kandırmaya kalkmıştım, beni çırak olarak verdiği “kaynakçının” yanından sık sık kaçar futbol oynamaya giderdim, eve erken dönünce babam sorardı “hayırdır?”

Zaten yalan söyleyenin bahanesi de hazırdır derler ya el cevap “erken kapattık ustanın işi varmış…”

Ya da futbol oynamamı istemiyordu babam, annemin zaten haberi bile yoktu, saatlerce oynardık, nereden geldiğimi sorduğunda “Hasan Ali ve Ben ders çalışıyorduk” derdim. Masum gibi ama değil işte…

Hem annem hem babam beni hoş sadece beni değil tüm kardeşlerimi canları gibi severlerdi, galiba bizim sığındığımız tek liman onların sevgi limanıydı ve o yüzden rahatlıkla onları kandırmayı becerebiliyorduk. Ya da kandırdığımız sanıyorduk…

Bazı yalanlarımız bazı kandırmacalarımız aslında bir saklama bir erteleme aracıydı fakat masum da olsa bazı zamanlarda çoğumuz da “sevgisizliği” tetiklediğini bilemedik. Çünkü anladım ki kandırmaya başlamak veya yalanlara sığınmak aslında kendimiz sevmemekmiş...

Bunların kabul gördüğünde rahatladığımızı ya da mutlu olduğumuzu düşünmek son derece hataydı, zira kendimize olan güvenimizin kaybolmasına hayatımız boyunca tedirginlik içinde yaşamamıza ve zor zamanlarda mutlaka bir liman arama zorunluğunu duyma alışkanlığına sebep oldu.

Oysa hayat özgürlükleri doya doya yaşama sanatıdır, sevmek sevilmek âşık olmak, başarmak ya da aksi olanların hemen hepsini yaşamak ve bunları doğru olduğu şekilde alnını gere gere anlatabilmektir. Yalanların boğazımızı dev bir yılan gibi sıkmasına izin verdiğimiz sürece başında veya sonunda boğazımızı sıkacaktır. Özgürlük sandığımız bile gerçek özgürlük değildir.

Oysa doğruyu söylemek olduğumuz gibi olmak düşündüklerimizle sahip olduklarımızla yetinmek ve bunların getirisi olan muhteşem özgürlüğü yaşamak kadar güzel bir şey var mı bu dünya da?

İsterseniz şöyle yapalım; Başta, kendimizi kandırmaktan vazgeçelim,

Kendi özgür irademiz ile doğru ve isabetli kararlar alıp uygulayalım,

Özgürlüğümüz için başkalarının özgürlüğüne de saygı duyalım

Yaşamın güzelliklerle dolu olduğunu bilip daha mutlu daha başarılı daha huzurlu yaşamayı arzulayalım, kısaca yaşamın tüm güzelliğini “kendimizi kandırmadan” keşfedelim…

Yalan ve kandırmacalar “kendisini sevmeyenlerin kendinden hoşnut olmayanların, kendine güvenmeyenlerin sığındığı ve sürekli tedirgin bir şekilde yaşadığı sığ bir limandır…”

Gelin el ele gönül gönüle özgürlük limanına ulaşmak için paslanmış tüm demirleri denize okyanusların dibine atalım ve dostluğa sevgiye aşka barışa yelken açalım…

Yoksa hangi yaşta olursanız olun hayat başka türlü çekilmiyor dostlarım.

Sevgiyle ama daima severek sevilerek kalın…

 

İyi akşamlar!

 

Erdoğan Özgenç

 

 
Toplam blog
: 846
: 425
Kayıt tarihi
: 26.06.12
 
 

Emekli banka müdürüyüm ama kart vizitimde "insan" yazıyor. Adana'da ikamet ediyorum. Herk..