Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Ocak '07

 
Kategori
Mizah
 

Hatasız dul olmaz

Hatasız dul olmaz
 

Hayatta ilk kez şans gülmüştü bana. Bir televizyon yarışmasından para kazanacaktım. TV'de izlemişsinizdir. Hani şu, "Yarım saat içinde iki su tesisatçısı getirin beş bin YTL'yi götürün" ya da "Yarım saat içinde buraya göbeğinde dövme olan bir kız arkadaşınızı getirin beş bin YTL kazanın" şeklindeki garip yarışma var ya. İşte o.

Cebimde beş kuruşsuz dolaştığım sıradan bir gündü. Cebimde para olması sıradışıdır bu arada. Ben büyükçe bir alış veriş merkezinde almayış vermeyiş yaparken sunucu mikrofonu uzatıverdi. "Bizimle yarışır mısınız? Yarım saat içinde tam beş bin YTL kazanabilirsiniz. " Düşündüm. "Olur" dedim. Heyecanlandım. "Ne yapacağım? " diye sordum.

"Yarım saat içinde buraya tanıdığınız evli bir çift getireceksiniz. Nikah cüzdanları yanlarında olacak"

"O kadar mı? " dedim.

"Evet"dedi sunucu.

"Ya evli çiftin lafı mı olur. Ben o paraya yarım saat içinde evlenirim" dedim.

Sunucu elime cep telefonunu tutuşturdu.

"Süre başlıyor arayın" dedi.

Hemen kızkardeşimi aradım. Ararken de yarışmadan alacağım beş bin YTL'yi nasıl yiyeceğimin planlarını yapıyordum. Ev sahibime ilk kez kirayı erken ödeyecektim mesela. Çünkü beyefendi her ay bir iki hafta geciken kirayı alırken, "Ulan şu kirayı bir de zamanında ver ben de çatıya çıkıp ben eşeğim diye bağıracağım" diyordu. Çatıda bağırtacaktım onu. Aslında bir eşeğin çatıya çıkıp "Ben eşeğim" diye bağırmasının da bir esprisi yoktu ama yinede yapacaktım bunu.

Sonra apartmana yeni bir ortak uydu anten almam gerekiyordu. Eski uydu antenini birayı fazla kaçırdığım bir gece uçan daire sanıp uçurmaya kalktığım için uçurmuştum çünkü.

Bir de annemi unutmamalıydım tabii. İki gece evvel sinirlenip kadının çiğneyip çiğneyip mutfağa bıraktığı sakızını pencereden aşağı atmıştım. Detay olarak belirteyim annem ağzındaki sakızı çiğneme eylemi sürerken takma dişleriyle birlikte mutfağa bırakmıştı. Kısacası anneme de takma diş borcum vardı.

Kısacası deli gibi paraya ihtiyacım vardı. Ve bu yarışma benim için bulunmaz şanstı. Yarım saat içinde evli bir çift bulup beş bin YTL'yi kazanacaktım.

Hemen kız kardeşimi aradım. Bir yıldır görüşmüyorduk. İki ablam evliliklerini sürdürememiş boşanmışlardı. Küçük kız kardeşim ise tam bir evlilik abidesiydi.

"Alo Semra. "

"Abi. Nerelerdesin hayırsız. Niye aramıyorsun? "

"Sorma. Kocanı al hemen vereceğim adrese gel. "

"Kocasız gelsem olmuyor mu? "

"Olmuyor kızım. "

"Abi benim artık kocam yok. Geçen ay boşandık. "

"Hay aksi. " dedim kapattım.

Ardı ardına evli arkadaşlarımı aradım

"Nuri. Aile babası ne haber? "

"Ne ailesi be abi. Aile mi kaldı? "

"Niye ya? "

"Boşandım abi ben. "

. . .

"Tacettin. Ulan evlendin unuttun bizi ne haber? "

"Ulan içine mi doğdu. Ben de az önce boşandım adliyeden çıkıyorum. "

. . .

"Naciye nasılsın ya. Nasıl gidiyor evlilik? "

"Gitmiyor. Biz onu altı ay önce bıraktık orada kaldı. Biz şimdi ayrı ayrı gidiyoruz. "

. . .

Göz göre göre gidiyordu beşbin YTL.

Bendeki şansa bakın. Bütün kadınların erkeklerin birer birer dul olduğu günlerdi. Herkes boşanıyor ve dul oluyordu. Dullar her tarafı sarmışlardı. Bizim aileyi de tabii. Mesela şimdi benim üç kız kardeşim de ardı ardına boşanmışlardı. Bir salgın gibiydi bu. Yayılıyordu.

Bizim ailede bir anda herkes dul kalmıştı. Kızkardeşlerim boşandıkları için annem de babam öldüğü için duldu. Her ne kadar babam anneme açtığı boşanma davasının ilk duruşmasında adliyede ölmüş olsa da sonuçta onlar boşanmamışlardı.

Evliliklerde her iki taraf da hatalar yapqıyordu. Kadınların açısından bakarsak onlar haklıydı. Boşanmasalar da ne yapsalardı. Erkek milleti evlendikten sonra değişiyordu. İçki gibi yani. İçki şişede durduğu gibi durmaz ya, erkek milleti de flörtte durduğu gibi durmuyordu.

Erkek açısından ise başka sorunlar vardı. Kadınlar aslında değişmiyorlardı. Flörtte de evlilikte de değişmiyorlardı. Ama soruları değişiyordu.

Flörtte, "Saçlarımı karıştırır mısın? Doğum günümü yine mi unuttun? Beni öpmeyecek misin? " gibi sorular sorarlarken evlilikte, "Ne halt karıştırıyorsun gene? ", "Faturaları gene mi unuttun? ", "Yatıp zıbarmayacak mısın? " gibi sorular soruyorlardı.

Sunucu, "Son on dakika" dedi.

"Nasıl da düşünemedim? " deyip telefona sarıldım.

Dedemi aradım.

O dedem ki, ölür de boşanmazdı babaannemden.

Onlarda nikah mezara kadardı.

Dedemle daha iki gün önce konuşmuştum.

Şansızım ya bir korku sardı beni numaraları tuşlarken. Şundan korkuyordum.

"Alo dede. "

Dedem biraz lafları uzatır.

"Efendim Kemaaaaaal. Torunuuuuuuuuuuuum. "

"Dede sen boşanmadın değil miiiiiiiiiiiiii? "

"O nasıl laf toruuuuuuuuuuuuuuuuuuun? Olurmu öyle şey elbette hayııııııııııııır. "

"O zaman babaannemi alıp hemen buraya gelmen lazııııııııııııııııım. "

"Gelemeeeeem. "

"Niyeeeee. "

"Çünkü ben öldüüüüüüüüüüm. "

Allah korusun. Ya dedem öldüyse diye korktum. Bizde bu şans varken.

Neyse aradım dedemi.

Açtı telefonu. Yaşıyordu.

"Dedeeeeeeee? "

"Neeeeeeeeeeeeeee? "

"Babannemi alıp hemen on dakika içinde vereceğim adrese gelebilir misin? "

"Gelemeeeeeeeem. "

"Niyeeeeee? "

"Niye olacak a benim salak torunuuuuum. Çünkü sen İstanbul'dasın ben Trabzon'dayııııııııım. "

 
Toplam blog
: 179
: 2576
Kayıt tarihi
: 21.01.07
 
 

Barışa ve kardeşliğe inanıyorum. Türkiye'nin yaşadığı tüm sorunların kardeşlikle çözümlenebileceğ..