Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Ekim '08

 
Kategori
Öykü
 

Hatice nine ve Mustafa Ali

Hatice nine ve Mustafa Ali
 

Bazı öyküler hüzünlü. "Yine hazan mevsimi geldi,yine yapraklar rüzgarların peşi sıra gidecek..."mi?


Balkan savaşlarından itibaren 1930'lara kadar başta Yunanistan olmak üzere Bulgaristan, Arnavutluk ve o zamanki adıyla Yugoslavya'dan bir çok Türk mübadele ile ülkemize gelmişlerdir. Başta Trakya, Marmara ve Ege'yi kendilerine yeni yaşam yerleri edinen soydaşlarımız varlıklarını geldikleri ülkelerde bırakarak Türkiye'de yeni bir düzen ve yeni bir hayata yeniden "Merhaba" demişlerdir. Bu insanlar her türlü geleneksel alışkanlıklarını ve anlayışı Türkiye'ye getirmişler, çalışkanlıkları ile büyük takdir toplayarak birçok alanda öncü ve başarılı olmuşlardır.

Hepsinin anlatacak o kadar çok öyküleri var ki ... bir çoğu da hüzünlü.

Bunlardan birisi de Hatice ninenin öyküsü.

Hatice nereden bilsin ki günün birinde bilmediği ama adını hep duyduğu bu güzel ülkeye gidip, yeni acılar, yeni mutluluklar, yeni bir hayat yaşacağını... Kimse bilemezdi.

Anne ve babası ile bu güzel kente geldiklerinde gencecik bir kızdı. Geldikleri ülkedeki akraba, eş-dost ve arkadaşları şimdi kimbilir neredeydiler?

Mustafa Ali'de ailesi ile birlikte Türkiye'ye göç edenlerdendi. Okumuş, tahsilli bir gençti. Ülkesinde madenlerde çalıştığı için Türkiye'de hemen iş bulmuş, Soma Kömür İşletmesi'nde çalışmaya başlamıştı. Anne-babasını ziyarete gittiği Bursa'da Hatice'yi görmüş ve hemen vurulmuştu.

...

Çok geçmeden evlendiler ve Soma'ya yerleştiler.

Hatice ilk çocuğunu Soma'da dünyaya getirdi. Adını Hasan koydular. Mustafa'nın babasının adıydı. Hasan 3 yaşına geldiğinde Hatice ikizlerine hamileydi. Hayat bir ırmak gibi akıyordu. Ancak...

Bir gün Mustafa'nın madende bir kaza sonucu hayatını kaybettiği haberi gelince dünyaları başına yıkılmıştı Hatice'nin. Henüz 24'ündeydi Hatice. Oğlu Hasan ve doğacak ikizleri ile birlikte Bursa'ya geri döndüler.

Hatice eşinden kalan maaş ve diğer paralarla kendine küçük bir ev aldı. İkizlerine Aycan ve Nurcan adını verecekti. İlkin doğan Nurcan kısa bir süre sonra öldü. Diğeri, Aycan yaşadı.

Hatice, oğlu Hasan ve kızı Aycan'la beraberdi artık.

Hatice çocuklarını büyüttü. Oğlunu askerî okula gönderdi.

...

Bir gün Hasan çocukluk arkadaşı Kemal'i eve davet ettiğinde, Kemal Aycan'ı görür görmez abayı yakmıştı.

...

Ali ve Aycan'ın evliliklerinden Mustafa dünyaya gelmişti. Ailedeki ilk erkek toruna dedenin adının verilmesi en çok Hatice nineyi mutlu etmişti. Bu mutluluğunu hiç bir zaman saklayamadı.

Yıllar yılları kovaladı.

....

Mustafa eğitimini Devlet Konservatuvarı'nda, Ankara'da sürdürecekti. Küçüklüğünden beri müziğe karşı ilgisi vardı. Mustafa'ya güzel bir keman aldı ninesi. Oldukça pahalıydı.

...

İki yıl sonra nine Ankara'ya torununu ziyaret geldi. Torunundan bir kaç gün birlikte olmalarını, bu güzel şehri birlikte gezip dolaşmalarını istedi. Nine yaşlı ve yorgundu. Mustafa olacakları hissetmiş, ninesini son kez göreceği içine doğmuştu. Bir dediğini iki etmedi, elinde avucunda ne varsa harcadı. Gezdiler, yediler, içtiler. Sonra nine Ankara'dan, Mustafa'dan ayrılıp evine döndü. Bir süre sonra da hayata gözlerini yumdu.

Nustafa, ninesinin cenazesinden sonra bir daha Ankara'ya ve okuluna gitmek istemedi. Gitmedi de. Kemanı...

Kemanı, ninesi geldiği gün satmış ve aldığı parayı ninesiyle birlikte harcamıştı.

Mustafa çok sevdiği müziği bir daha yapmadı.

Nüfus Müdürlüğü'ne başvurarak adını Mustafa Ali olarak tashih ettirdi.




Öyküde isimler, şehirler değiştirilmiştir. Ancak bu gerçekten yaşanmış bir öyküdür.


resim.www.img.blogcu.com dan alınmıştır.

 
Toplam blog
: 240
: 2494
Kayıt tarihi
: 13.04.07
 
 

6 Mayıs, bir Hıdırellez günü "Merhaba dünya" demişim. Geçen elli küsur yıl. Bir şarkı vardır Osma..