Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Haziran '11

 
Kategori
Öykü
 

Hatip

Genç Belediye Başkanı, halkın içinde yaşamayı çok sevmekteydi. O kadar ki, dışardan ilçeye gelen bir insan, Başkanı tanımıyorsa, kalabalık içersinden Başkanın kim olduğunu anlayamaz, sormak zorunda kalırdı.

Başkan halkın içinde iken kadın erkek kimseyi ayırmaz, onların yanına oturur, dertlerini dinler, çözecek gücü varsa mutlaka surette çözmeye bakardı. Kasabanın delileri de kendilerin seven bu insanı her zaman severlerdi. Başkan, bu insanlara her zaman sanki çocukları imiş gibi davranır, yanına geldiklerinde çay ikram eder, yemek yedirir, hatta keyifli olduğu ve cebinde parası olduğu zaman onları ilçenin hamamına götürerek sanki çocuğu imiş gibi yıkar ve onlara yeni elbiseler alırdı.

Bir gün her nasıl olmuşsa, belediye Meclisi toplantısının en tartışmalı yerinde, kasabanın delisi aniden salona girmiş ve boş bulunan koltuğa oturmuş, herkes tartışmanın sertliğinden dolayı, o deliye neye geldin diye soramamıştı. Hatta kimse “Burada ne işin var çık dışarı” diyememişti.

Başkan muzip adamdı. Delinin odaya girdiğini gördüğünde hiç tepki vermemiş, kızgınlığı bir anda gülümsemeye dönmüştü. Bıyık altından gülmesinden bir hinlik düşündüğü belli olmaktaydı. Başkan acaba ne düşünmekteydi? Tüm sinirli yüzlerdeki gerginlik, tebessüme dönüşmüş, başkan acaba ne diyecek diye, tüm belediye meclisi üyeleri bakışlarını başkana döndürmüşlerdi.

Başkan deliye yanına gelmesini söyledi. Deli takım elbise kravat ve jöleli saçları ile bir deliden çok yazı işleri Müdürü gibiydi.

Dışarıda hava sıcak mı sıcaktı. Bu hava sıcaklığından dolayı ve toplantının gergin olmasından dolayı da sinirlerde gergin olunca kravatları da bir kenara atmışlar, sanki kahvehanede günün dedikodusunu yapan kalabalık görüntüsüne bürünmüşlerdi.

Belediye Meclisinin tartıştığı konu ise “ İlin en yakın ilçesi olan ilimize Yüksek Okul açılsın mı açılmasın mı? “ tartışmasıydı. Başkan dahil bir grup yüksek okul açılması ile gençlerin etkileneceği ve kasaba ahlakının bozulacağını iddia ederken, bir kısmı ise Üniversitenin bir bölümünün kasabalarında açılması ile kasabanın talihinin değişeceğini ve okumaya gelen gençlere özenerek kasaba gençlerinin de bilgi ve kültürünün artacağını, okuyan nesil ile işsizliğinde az olacağını” savunmaktaydılar.

Tam bu sırada gelmişti meclis toplantısına kasabanın delisi Ali.

Başkan muziplik olsun diye kasabanın delisi Ali’ye .

“ Gel biraz da Kasabamıza Üniversite açılması konusunda sen konuş “ dedi.

Herkes gerginliği unutmuş, delinin ne kadar komik konuşacağına, ne kadar eğleneceklerine odaklanmışlardı. Herkes deliye bakmaktaydı. Deli Ali önce ayakkabılarını çıkardı. Sonra masaya çıktı. Herkes şaşkın bakışlarla ona bakmaktaydı. Kimse şaşkınlıktan onun masanın üzerine çıkmasına engel olamamışlardı. Deli masaya çıkınca kendisine bakanlara bakarak, o güne kadar olmadığı şekilde sakin olarak konuşmaya başladı.

“Efendiler, ülke kalkınması eğitimden geçer. Geçen gazetede ana okulunun yaygın olduğu illerde Üniversiteye giden insan sayısının çok olduğu konusunda yazı okumuştum. Sizler hep Üniversitenin kasabamızdan ne götüreceği konusunda konuştunuz. Biraz da Üniversitenin ne getireceğini konuşalım. Mesela Üniversite açılınca kasabadan şehre gidişler artacak, Ali efendi sizin kamyonu satıp minübüs alsan bu daha rahat kazanman demek. Hem kolay hem zevkli. Gençlerle muhatap olman, senin torunlarına da şevk ve heyecan verecek muhakkak ve onlarda Üniversite okumaya gayret edecek. Sende kazançlı çıkacaksın .”

Bunu söylerken Belediye Meclis üyesi Ali efendi eli ile yanaklarını okşayarak dudaklarını bükmekteydi. Deli bu sefer Bakkal Ahmet ağaya döndü:

“ Ahmet ağa, sen bakkalsın. Üniversite açılınca senin işler açılacak. Burada ev tutacak gençler senin bakkalına büsküvü, kola almaya gelecekler. Gençlerin okumasından heveslenen senin oğlanda belki Üniversitede okumak ve gelişmek isteyecek Olmaz mı? Olmaz mı? ”

Dekinin bu konuşması karşısında herkes taş kesilmiş putlar gibi gözleri masada kendilerine insanlık dersi veren deliye bakmaktaydılar. Bu sırada çaycı aniden içeri girip masada ayakta meclis üyelerine nutuk atan deliyi görünce elindeki tepsiyi devirdi. Büyük gürültüye herkes o yana baktı ama Başkan eli ile git diye çaycıya işaret edince çaycı hemen korkudan dışarı kaçtı. Çaycı dışarı çıkınca herkes tepelerinde kendilerine bakan deliye baktılar. Deli bu sefer Başkana dönerek:

“ Başkan burada Üniversite açılınca senin liseyi zor oğluna da ilham gelecek. Senin sayende gençler okuyacak. Esnafın işleri açılacak. İlerde bu gençleri gerçek manada bu halk severse, kendi çocukları gibi değer verirse o zaman bu kasabanın reklamı olacak, bu kasaba marka olacak. Bak biz eğitimsizlikten deli olduk. Siz zamanında Oksfordu bu kasabaya getirseniz biz okurda deli olmazdık . ” dedi.

Herkes gülmeye çalıştı ama kimse şaşkınlıktan gülmeyi akıl edemedi.

Sonra herkesin şaşkın bakışları arasında masadan indi. Tüm toplantıda bulunanları öperek ayakkabısını giydi. Herkes sanki putlaşmış, deliye bakmaktaydılar. Deliye bakarak başkan oradakilere .

“ Birde Aliye deli deriz , bak hepimizden mantıklı konuştu. “ der demez deli hemen itiraz etti.

“ Başkan biz deliyiz ama aptalda değiliz”

Sonra kimsenin konuşmasına fırsat bırakmadan kapıdan çıktı.


TURAN YALÇIN-TOKAT 

 
Toplam blog
: 1096
: 1558
Kayıt tarihi
: 28.12.07
 
 

1967 Tokat'ın  Pazar ilçesi doğumluyum. İşitme engelliyim. İstanbul Üniversitesi iktisat Fakültes..