Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Temmuz '13

 
Kategori
Deneme
 

Hatır da artık hatıralarda mı?

Hatır da  artık hatıralarda mı?
 

Hatır artık hatıralarda mı kaldı? (resim alıntı)


Çocukluğumda, insanların birbirine şöyle dua ettiklerini hatırlıyorum;” Allah dumanınızı doğru tüttürsün.”Çocukluğun verdiği saf ve temiz düşüncelerle evlerin bacalarından yükselen dumanlara bakardım. Oysa dumanlar kıvrım kıvrım adeta gamı kasveti, kederi alıp götürürcesine yükselirdi gökyüzüne.. Orada sorun mu var acaba? diye düşünürdüm. Çünkü eğri büğrü tütüyordu.

Çok haklıydı bu sözü söyleyenler gürül gürül yanan sobaların etrafına toplananlar ellerini ısıttığı gibi yüreklerini de ısıtıyordu. Derdi, gamı, kederi,ve üzüntüsü de yanan ateşle dumana karışıp gökyüzü semalarına karışıp uçuyordu. Her aile diğer bacadan yükselen dumandan haberini alıyordu belli ki.. Bu duaya vesile olmuş.

Şimdilerde ise ne baca görebiliyoruz ne duman.. Devasa yükselen binalardan başka göze çarpan sevgisiz, mutsuz, umutsuz, karamsar,kötümser,agresif, gergin  üzgün ve yalnız yüzler... Sobamız yok, ancak yangınlar yüreğimizde çörekleniyor. Dumanı ateşi orada kor halini alıyor. Çünkü gürül gürül yanan sobayı farklı araçlarla değiştirdik... Haber veremiyoruz durumumuzdan eşe, dosta, arkadaşa, konuya, komşuya… Devasa yükselen binalarla birlikte içimizde ki sıkıntılar, endişeler, huzursuzluk, mutsuzluklarımız da devasa boyutlara ulaştı. Yürekleri yakıyor gürül gürül..

Elektirik faturası ödemek için gittiğimde, sırada beklerken gördüm. Bir annenin parıldayan gözlerinde ki endişeyi, korku ve çaresizliğin yüreğinde kor halini almış acının gözlerine yansımasını.. Hasta olan yavrusuna çare olamayışının çaresizliğini, onu kurtaramamanın verdiği acıyı, korkuyu okudum o parlayan parıldayan gözlerinde... Anlatırken dudakları titriyordu. Zaman zaman gözleri nemleniyordu. Belli ki; yüreğini yakan ateşi söndürememiş, paylaşıp sıkıntısını azaltamamış. Hatırı hali sorulmamış, yüreğini yakan ateşin alevini paylaşacak dindirecek birini aradığını fark ettim. Bu durum benim de içimi acıttı.. Belki bacadan kıvrım kıvrım duman yükselmiyordu ama, o duman öyle yakıp kavurmuş ki o acılı ana yüreğini, acı gözlerinden fışkırıyordu..

Durumunu anlayan halini hatırını soran var mıydı? Belli ki bulamamış...! Kim kimin hatırını soruyor ki, sorulmalı mı? Yoksa gerçekten hatır geçmişin tozlu hatıraları arasında ki o hazin yerini mi almıştı... Hatır hatıralarda mı kalmıştı artık?..

Öyle kendimiz olduk ki, hatır sormak şöyle dursun.. Öbek öbek kaçar olduk, hatırı sorulası dostlarımızdan, arkadaşlarımızdan, kardeşlerimizden.. Nerde kaldı bizim hatırşinaslığımız, kardeşimizin dertleri ile dertlenmemiz..?

Oysa; öyle ince, derin ve yüreği sevgi dolu paylaşımcı, hoşgörülü, olmayı öğütleyen bir kültür mirasının varisleri olan bizlere, kardeşimizin derdiyle sıkıntısıyla dertlenmemizi, paylaşmamızı öğütlerken; “Müslüman’ dan bir sıkıntıyı giderenin, Allah da kıyâmet günündeki sıkıntılarından birini giderir” diye müjdeler veren rahmet peygamberi(s.av)nin bu müjdesi hatıralarda kalmış, tıpkı hatır gibi.. Soramaz olmuşuz eşimize dostumuza, arkadaşımıza, yare yarene hatırını.. Oysa bir fincan kahvenin hatırını kırk yıla yayan medeniyet, acaba bir hatır sormanın değerini kaç katır yükü ile taşıyabilir..

 Hatırı sorulan ve hatır soranlardan olmanız dileğimle.

 
Toplam blog
: 149
: 4363
Kayıt tarihi
: 08.06.12
 
 

Anadolu Üniversitesi İktisat  mezunuyum. Emekli muhasebeciyim. Felsefe, İlahiyat, Sosyoloji ve Ps..