Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Ağustos '07

 
Kategori
Gönüllülük
 

Havadan sudan mutluluk yaratmak

Havadan sudan mutluluk yaratmak
 

Ankara hem çok sıcak, üstelik hem de susuz günler yaşadı bu yaz. 20 gün kadar önceydi sanırım. Eczanedeyim ve msn açık. Bir ara fark ettim ki babam online olmuş.

- Nasılsın babacığım, tavla mı oynuyorsun diye hatır sordum.

- Yok kızım dedi. Çok tatlı bir hanımla msn de yazışıyorum.

- Ooo hayrola babacım deyince

- Hayır canım bir şey yok dedi. Zaten o hanım da şimdi “hastalarımla ilgilenmem lazım” diye beni bırakır gider…

Canım babacım ya… Beni kastediyormuş meğer.:)) Bir de usuldan, inceden iltifat ediyor, çok tatlı bir hanım filan diye. Eee kuzguna yavrusu şahin ne de olsa, malumunuz.

- Birazdan ben de su dağıtmaya giderim yazdı.

- Nasıl yani? Ne suyu…?

Şöyleymiş su meselesi;

Annemler bir hastanenin karşısında, annemin gelin geldiği, benim de doğduğum evde oturuyorlar. Gerçi o zaman tek katlı olan bina, önce küçük bir apartman, sonra da daha büyük bir apartman olarak iki kez şekil değiştirdi ama karşısındaki hastane hala yerli yerli yerinde duruyor. Bizimkiler de balkona oturup hastaneye girip çıkanlara bakıyorlar ara sıra.

Babam, bu sıcakta bu hastaları ne ferahlatır diye düşünmüş, taşınmış. En işe yarayacak şeyin bir bardak soğuk su olduğuna karar vermiş. E bu saatten sonra hastanenin karşına hayrat olsun diye çeşme yaptıracak hali olmadığından, çok daha pratik bir çözüm bulup derhal hayata geçirmiş.

Durum şu;
Hergün görev edinmiş, öğle saatlerinde gidip marketten bir market arabası dolusu soğuk su alıyormuş. Sonra marketin arabasını geri getirme güvencesi olarak kimliğini bırakıyor ve hastanenin bahçesinde bir banka oturuyor, gelen geçene su alabilirsiniz, ücretsizdir diyormuş.

- Epey dua alıyorsundur dedim

- Dua eden de oluyor, teşekkür etmeyen de… dedi. Kimisi de almaktan çekiniyor

Derdinin öyle dua mua almak olduğunu da sanmıyorum zaten. Benim sevgili babam mutlu oluyordur insanları ferahlamış görmekten.

Havadan sudan bile mutluluk üretecek kadar yaratıcıdır o. Bir de canı tezdir ki; durduğu yerde duramaz. Annem ona bu yüzden “çıkıda durmaz hava gelin” der..:)) Sıkılmıştır muhtemelen bütün gün ekran başında tavla oynayıp, aile fotoğraflarımızdan PPS dosyaları yapmaktan. Gideyim, sudan bir mutluluk çıkarayım, demiştir.

Babamdan başka böyle havadan sudan kendine görev çıkaran başkaları da varmış. Sadece bir işe yaramış olmak, karşılığında direk bir takdir bile almadan hatta bazen hiç fark edilmeden, sırf insanlar mutlu olsun diye çalışan iki yaş almış ama yaşlanmamış delikanlı ile tanıştık bu tatilde.

Önce 4 gün Karadeniz’de, sonra da 5 gün Altınoluk, Küçükkuyu sahil şeridinde bir oto yola kurban edilmiş o güzelim küçük koylar, içimizi yaktı, tatilimizi sevimsizleştirdi.

Küçükkuyu Mıhlı arasında şahane bir koy vardır. Arkasını, yamaçları zeytinlik, tepeleri şapka gibi çamlık olan Kaz dağları ve İda tepesine yaslamış, masal gibi bir koy…Çok sevdiğimiz bir arkadaşımızın buradaki yazlığına konuk olduk geçen hafta. Bütün sahil şeridi otoyol yüzünden çok çirkin bir beton duvarla kaplanmış. Kumsal daralmış, denizden baktığınızda önünüzde tamamen bu beton yığınını görür olmuşsunuz. Defalarca geldiğimiz bu büyülü sahili böyle görmek, gerçekten içimizi acıttı.

Yaş almış ama yaşlanmamış bu delikanlılara burada rastladık. Yolun arkasında kalmış yazlıkların hemen ilk sırasında oturuyorlar. Sabah 8 civarı biz denize indiğimizde onlar işlerini çoktan yarılamış oluyorlardı.
İki emekli arkadaş her sabah görev edinmişler, gelip erkenden bütün sahili tırmıkla temizliyorlar. Sahil boyunca beton duvarın muhtelif yerlerine tahtalar ve üzerlerine çiviler çakmışlar, insanlar eşyalarını asabilsin diye. Duvar boyunca da iğde ve çınar fideleri ekmişler ki, beton duvarın çirkin görüntüsü kapansın diye.

Duvarın çeşitli yerlerine görülebilir ve okunaklı güzel bir yazıyla LÜTFEN AĞAÇLARA TUZLU SU DÖKMEYİNİZ yazıyor. Tuzlu su ağaçları kurutuyormuş.

Tırmıklama temizleme işi bittikten sonra kovayla yolun öbür yanında ağaçlara su taşıma işlemi başlıyor. Havadan sudan bulunmuş bu işlerin bereketi de bol. İnsanları mutlu etmenin sınırı yok. Yeter ki isteyin. Yeter ki dedim ama yetmez. Bir de beklentilerinizi ortadan kaldırmanız gerek. Karşılıksız iyilik ve sıfır beklenti yani kısacası.Biz oradayken beton duvarı aşıp denize inmek için yapılmış tahta merdivenin korkuluklarını zımparaladılar mesela, insanların eline kıymık batmasın diye. Sonra da boyayıp vernikleyeceklermiş.

Bu kadar güzel ve özel insanlara rastlamak yüreklere su serpiyor Vallahi. Takdir ve sevgiyle her sabah izlediğimiz bu insanların yaptıklarının farkında bile olmayan pek çok kişi var o koydan denize giren.

Bizim arkadaşlardan biri merak etmiş sordu bir sabah;

-Bu ektiğiniz ağaçlar denize o kadar yakın ki, tuzlu dökülmese bile köklerinden almaz mı?

Sahilde başka bu kadar yakın büyük çınarları görünce cesaret etmişler ağaçları ekmeye.

Yine de bu sorunun iki cevabı var hanımefendi dedi birisi;

-Bu fidanlar ya dediğiniz gibi denizden su alıp odun olacak.Yada etkilenmeyip büyüyecek ve ağaç olacak. Biz şimdilik bu sorunun cevabını bilmiyoruz. Cevabı öğrenmek için deniyoruz. Seneye gelirseniz, ağaç mı odun mu olacaklarını hep birlikte görmüş oluruz.

Bu güzel insanlara ve kızı olmaktan gurur duyduğum babama buradan tekrar sevgilerimi sunar, havası suyu ve bereketi bol günler dilerim.

 
Toplam blog
: 54
: 1158
Kayıt tarihi
: 22.06.07
 
 

7 Ocak 1960... Hayatın öğrettiği herşeyi okumak ve yazmak için buradayım.....