Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Eylül '14

 
Kategori
Dostluk
 

Hayal arkadaşım

Hayal arkadaşım
 

Her sabah olduğu gibi günün en sevmediği anı yeniden yaşanıyordu işte. Annesi çok önemli olan işine yetişmek üzere hızla, etrafına bir saniye bile bakmadan uzun çizmelerini ayağına geçiriyor ve gidiyordu. Onu arkasında bırakarak, gözlerine hücum eden, yakıcı gözyaşlarına bile aldırmadan gidiyordu. Oysa ne çok isterdi bir gün de tam kapıdan çıkarken dönsün ve "Sürpriiiiz! Bugün işe gitmiyorum. Tüm günümü seninle geçireceğim," diyerek onu kucaklasın ve birlikte uzun uzun gülüşsünler. Ama bu sürpriz hiç gerçekleşmiyordu ve içinden bir ses boşuna hala ümit ettiğini söylüyordu. Annesi her sabah işe gitmeli ve başarılı olmalıydı. Söylediğine göre, bunu zaten kendisi, biricik yavrusu için yapıyordu. Annesi başarılı olur, çok para kazanırsa, çocuğu da mutlu olacak ve annesiyle gurur duyacaktı. Çoğu kez, "Anne, ben seninle gurur duymak istemiyorum. Seninle olmak istiyorum," diye itiraz edesi gelmiş, ancak yapamamıştı yaşına göre çok fazla güç isteyen bu çıkışı.

Kapı annesinin ardından acımasızca kapandıktan sonra, oda kapısının arkasında gizlendiği, daha doğrusu büzüldüğü yerden çıktı ve neredeyse bir çuval dolusu olan oyuncak torbasına doğru yürüdü. Annesi uyuduğunu zannederdi hep kapıdan çıkarken, ama o aslında hep onun gidişini izlerdi ona farkettirmeden. Anneannesi birazdan gelip kahvaltısını hazırlayacak ve sürekli çektiği burnunu silerek, "Üzülme. Belki annen bugün öğle yemeği için eve gelir. O zaman görürsün onu," diye avutmaya çalışacaktı hiç durmadan saçlarını okşayarak. 

Kendisini çok üşümüş hissetti birden. Hava soğuk olduğundan değil. Sıcacıktı evleri, Ama içi üşüyordu işte. Sarılıp sarmalanmak, onun kokusunu derin derin içine çekerek rahatlamak, ısınmak istiyordu. Ah anne... Keşke bir güncük benimle kalabilseydin... Bol bol sarılıp, beraber kahvaltı yapsaydık seninle... Oyunlar oynasaydık. Bütün oyuncaklarımı verirdim seninle sadece bir gün yaşayabilmek için biliyor musun? Bu oyuncakları senin yokluğunda mutlu olmam için alıyorsun. Tanıdığım her çocuktan daha fazla oyuncağım var. Ama yetmiyor bunlar anne. Sadece bir gün yanımda kalabilsen, bir doysam kokuna, varlığına, hepsini feda ederdim bu oyuncakların. İnan...

Üşümenin devamında istemsiz bir titreme ve davetsiz hıçkırıklarla sarsılmaya başlamıştı narin vücudu. Koşarken düştüğü zaman hissettiği acıdan da beter bir acıydı bu. Bir an evvel gitsin, kurtulsun istedi. İşte tam o anda geldi arkadaşı. Simon... Elini tuttu ve gülümsedi. Küçücük elini kavrayan eli sıcacıktı ve gülümseyişiyle ışık saçıyordu onun karanlık, yalnız dünyasına. "Gel," dedi. "Sarılayım sana." İhtiyacı olan her şey onda varmış gibi hissetti küçük kız. Uzun uzun sarıldılar birbirlerine. Isınmıştı sanki iiklerine kadar. Sonra beraberce oynadılar, gülüştüler, hatta anneannesinin hazırladığı kahvaltıyı bile birlikte yaptılar. Ne çok şaşırmıştı anneannesi her zaman mızmızlık yapıp yemediği yumurtasını bu sefer iştahla yiyince... Yerdi tabii. Arkadaşıyla, sevgili Simon'la birlikteydi ve içindeki yoksunluk kaybolmuş, tam hissetmeye başlamıştı. 

Daha sonraki günler, hatta aylar ve yıllar da hep vardı Simon. O okula başlarken, ders çalışırken, banyo yapmasını öğrenirken, anne babasının kavgalarını duymak istemeyip, kendisini odasına hapsederken ve tüm büyüme sancılarına katlanmaya çalışırken hep vardı. Yalnızlığını gidermek, acısını törpülemek ve onu sıcacık tutmak için. Onun varlığında hep sıcacık ve tam hissederdi kendini, yalnızlığı biterdi. İnsanlar onunla konuştuğunu fark edip, Simon'ın aslında var olmadığını inatla söyleseler de, hatta bunu kanıtlamak için onu doktorlara taşısalar da asla inanmadı onlara. Sadece inanmış gibi yaptı. Çenelerini kapayıp, ikisini rahat bıraksınlar diye. 

Ve bir gün sessiz sedasız gitti Simon. Ancak arkasında acı dolu bir kız bırakarak, onu özlemine boğarak değildi bu gidişi. Sadece artık büyümüş hatta bir genç kız olmuş olan arkadaşının başka bir kaynaktan ihtiyacı olan sevgiyi alabileceğine inandığı için gitmeye karar vermişti. Onun yoksunluk çekmeyeceğine emindi çünkü artık ihtiyacı olan o yoğun sevgiyi, hatta büyülü bir aşkı gerçek bir bedeni olan bir erkekte yaşayabiliyordu genç kız.

Simon'ın ardından geçmişindeki acılı küçük kızı hala ruhunun bir parçasında taşıyan genç kız ise minnetle teşekkür etti hayal arkadaşına.

"Peki, git o halde," dedi gülümseyerek. "Eminim sana ihtiyacı olan yalnız, acılı ve sevgisizlikten üşüyen daha pek çok çocuk vardır. Biliyorum şimdi de onlara yardıma koşacaksın."

Sonra kendisine sıcacık bir sevgiyle gülümseyen sevgilisine döndü. "Gel," dedi. "Sarılayım sana. Yüreklerimiz sıcacık kalsın..."

 
Toplam blog
: 10
: 383
Kayıt tarihi
: 20.12.13
 
 

1993 yılında Uludağ Üniversitesi İngilizce Öğretmenliği bölümünden mezun oldum. On beş yıl bo..