Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Ağustos '11

 
Kategori
Deneme
 

Hayal etmenin, hissetmenin, vazgeçmenin getireceği başarının gücü

Hayal etmenin, hissetmenin, vazgeçmenin getireceği başarının gücü
 

Televizyon kanalları arasında dolaşarak geçen bir geceydi ta ki her duyduğumda dinlemeye doyamadığım o sesi duyana kadar… Kumandanın sesi aç tuşuna durmaksızın basmakta ve kendimi o sese iyice kaptırmak isteğiyle dolup taşmaktaydım. O sesin büyüsüne kapılmış, tıpkı kendimi dünyaya kapatışım gibi sımsıkı kapattığım gözlerimden müziğin ruhumun derinliklerine inişini hissediyordum titreyerek…Yedi dakikalık müzik ziyafetinden sonra ruhum daha fazlasını istedikçe istemekte doymak bilmemekteydi…

O sesi, o müziği bir kere daha dinleyerek ruhumun doyuma ulaşacağını umuyordum. Dinledim, yetmedi…Bir daha ve bir kere daha….Olmuyor bunun sonu yoktu…Çıldırma sebebim olmak üzereydi…Sesin sahibi, ve sesin sahibinin hayatı, her şeyi bilmek, o sese dair her şeye ulaşmak belki de aradığım çözüm olabilirdi…Olmalıydı…

Araştırdım. Bu sesin sahibi Cem Adrian’dı. Birçok başarısız şarkı yarışması deneyimi, konservatuara alınmaması gibi nadir bulunan muazzam sesine rağmen yüzüne kapanan kapılardan sonra müzikle ilgisi olmayan işlerle yaşamını sürdürüp yarı zamanlı olarak kahve falı bakarken müzikten yana aradığını bulmuştu bu ses umut etmeyi bırakmaya yakınken… Benim çocukluğumun vazgeçilmez şarkılarından biri olan “Arnavut Kaldırımı” şarkısını kendisiyle birlikte söylediğim Demet Sağıroğlu bu sesi Fazıl Say’a “muazzam bir ses” buldum diyerek haber verecekti. Fazıl Say sayesinde bugün ruhumun ve birçok kişinin ruhunun derinliklerine inecek ses ile tanışmış olacaktık…

Araştırdıkça bulduğum bilgiler beni sakinleştiriyor, çıldırma tehlikesinden giderek uzaklaştırıyordu. Ama o tehlike tamamen geçmiş değildi, hala varlığını hissettiriyordu… Biraz daha araştırmalıydım… Daha fazla bilgiye, belki de daha derinlerdeki özel, karakterine dair bilgilerine de ulaşmalıydım… Bulmak istediklerime ulaşmanın pek de kolay olmayacağını düşünüyordum oysa bütün aradıklarım karşımdaydı… Ve inanılamayacak kadar sıra dışıydı… İnsanlara saygı duyan, saygı çerçevesinde oturup sohbet eden, her selam verene karşılık vermekten çekinmeyen, gayet insancıl “gerçekten” halktan şeffaf biri olduğu fikri ortaktı… Belki de bu şeffaflığı, kendiyle barışık oluşu, sanat için sanat düşüncesini savunması ve bunu hissetmesi insanda huzuru en derinlere inişini engellenemez kılıyordu… Kim bilir...

Biraz düşündüğümde, kendimce bir fikre sahip olduğumu fark ettim. Bu insanın sesinin o kadar derinlere inmesini sağlayan herkesten farklı nadir bulunan muazzam rastlanan sese sahip olmasının dışında başarısızlıklardan yılmamış, ummadık bir şekilde isteğine ulaştığında da kendisini popüler kültüre kaptırmamış insan olma özelliğinin belki de müziğinin de önüne geçiyordu.

Dinlediğimde ruhumun bu kadar derinliklerinde hissettiğim ilk sanatçı olması onu bende en başarılı ses ve sanatçı yapmaya yetmiş artmıştı bile.O sadece istediğini hayalini gerçekleştirmek istiyordu sanki...Sanki bana da hayallerimi gerçekleştirmem için güç ve huzur veriyordu...Ama nasıl? Ama nasıl oluyor da bu kadar derinlere iniyor ve şuana kadar dinlediğim en başarılı ses dedirtiyordu?Neydi başarı? Ya da bu sesin başarısı nasıl bir başarıydı?

Başarı popüler kültür gibi çevremiz tarafından başarılı sayılmak mı?Cem Adrian’nın yüzüne kapanan kapılar bir başarısızlık mıydı? Ya da o sesi duyduğunda benim gibi hissetmeyip “hiç beğenmeyenlerin” bir daha dinlememek üzere o sesi duymazdan gelmeleri bir başarısızlık sayılır mıydı?

Kesinlikle sayılmazdı… Sayılmamalıydı… Çoğunlukça başarı olarak kabul edilmeyen sonuçlara “başarısızlık” etiketini yapıştırmamalı… Elimizde somut olarak bir belge, bir görüntü, bir sonuç, bir kanıt olmak zorunda mıdır başarılı sayılmamız için? Ellerlimiz bir belge veya sonuçtan yoksun bir halde olsa da birçok kazancımız olamaz mı? O kazançlar ise bir başarı sayılmaz mı?

Kesinlikle… Her kaybettiğimizi, başaramadığımızı sandığımız anlarda bile kaybın yanında görmek istemediğimiz için göremediğimiz bir kazanç, kazançlar gizlenir, fark edilmeyi bekleyen bir başarı, başarılar… Onu fark etmek bizim elimizde değil midir?

Koyduğumuz hedefler için attığımız her adım, zaman zaman geri adım atmamız gerekse de bizi durdurmadıkça, biz vazgeçmedikçe hep bizimledir. Asıl başarı vazgeçmemek de gizlenir… İşte benim dinledikçe ruhumun derinliklerine sızan, o giz vazgeçmeyen ama yorgun sesti. İlk dinlediğimde bunu bilmiyordum. Ama hissediyordum… Cem Adrian sahip olduğu özel sesine, hissederek yazdığı sözlerle vazgeçmeyişini yansıtmıştı… Onu en başarılı sanatçı yapmam da, bütün başarılar gibi kendisinin başarısı da vazgeçmemesinde gizliydi…

Anlaşılmamak, dışlanmak, hayalperest ilan edilmek, genel başarı normlarının dışına çıkabilmek, sıra dışı olup yokuş yukarı tırmanmaktan korkutup durdurmadıkça, vazgeçirmedikçe dışardan kabul görmeyen ama sahip olunabilecek en büyük başarı bizimledir… Önemli olan onu istemek ve sahip çıkmaktır tabiî ki vazgeçmeyerek… Başlamak için tek sahip olmamız gereken Cem Adrian ve diğer vazgeçmeyenler gibi biraz cesaret… Kaçımız biraz da hayalperestlik ile başlamaya ve vazgeçmemeye ve gerçekten başarıya, hayalimize hayallerimize ve huzura hazırız?

Güner Deniz Ertoğlu 

 
Toplam blog
: 18
: 683
Kayıt tarihi
: 14.06.11
 
 

Kitap, psikolojiyle, felsefeyle, sanatla tiyatroyla hayatımın anlamını bulma uğraşıyla meşgul bir..