Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Şubat '09

 
Kategori
Anılar
 

Hayalimdeki meslekler

Hayalimdeki meslekler
 

İlkokula Diyarbakır'da başladım.
Oturduğumuz evin arka balkonu, Bağlar beldesine doğru uzanan kocaman boş bir araziye bakıyordu.
Balkonun önünden Kurtalan Expres'in her gün yavaşça yol aldığı tren yolu geçiyordu.
Her gün okuldan geldiğimde, annemin hazırladığı mis gibi ikindi kahvaltısını ederken,
gözüm o arazide koyunlarını otlatan, kepenekli çobana takılıyordu hep. Aman tanrım, o ne yakışıklılıktı öyle!!
!!Çok çekici, çok güçlü, çok etkileyici bir işi var!! demişmiydim bilmiyorum ama, kendi kendime,
büyüyünce çoban olmaya karar vermiştim. Sanırım bu kararım uzunca sürdü.
Annem ve babamın uzun yıllar benimle dalga geçmelerine, takılıp güldürmelerine varacak kadar ısrralıymışım
demek ki :)) Sonra kararım değişti.

Manken olmaya kesin kararlıydım bir uzunca süre de.
Kuşadası'nda , Sümerbank kampında izlediğim bir defileydi sebebi.
Daha sonradan, Yunanistan Kültür Bakanlığı yapacak olan Mellina Mercury de güzel mankenlerden biriydi.

Bilmiyorum o kadına mı takmıştım kafayı, yoksa diğer mankenler de mi çok hoşuma gitmişti ama, benim
manken olma kararım da epeyce oyalamıştı ev halkını, yeni 2-3 yaşlarındaki bıdık kardeşim de dahil olmuştu
üstelik bu kıkırdamalara ve bazen de iltifatlara....

Mankenlik hevesim ne zaman geçti hatırlamıyorum ama, en hızlı ve keskin dönüşü yaparak bir anda,
''Ben Hariciyeci olacağım, bu sefer tamam , kimse yolumdan döndüremez''dememin sebebi de , dokuz
yaşındaki çocukluk aşkım Tufan'dır.
İstanbul'da yaşayan anneannemi her yaz ziyarete giderdik ve her yaz anneannemin yakın arkadaşı
Mükerrem teyzenin torunları Funda abla ve Tufan'da İsviçre'den gelmiş olurlardı, anneanneelerini ziyarete.
Tufan'ın babası Haluk amca, büyük elçilikte kültür ateşesiydi.
Tabi, okul hayatlarının ve çocukluklarının büyük bölümünü İsviçre'de geçiren Tufan ve Funda'nın ,
yarım Türkçeleri, yabancıymış gibi ürkek duruşları vardı.Çok ilgimi çekerlerdi.
Yemeklerde sonra Tufanı, beni , Funda ablayı oynamak için bahçeye gönderirlerdi ve onların anlattıklarını
hayranlıkla dinlerdim.

Evet , evet yurt dışında yaşamak istiyordum. Hoş bişeydi.Farklılıkları tanımak.Her yeri görmek,
sonra dil bilmek, gezmek...........

Bütün bu hayallerimle, nedense hiç alakası olmadığını sandığım, şimdiki mesleğim öğretmenlik ise,
hayatımın en tatsız, tuzsuz geçtiği ilkokul ve ortaokul yıllarında aklımdan kısa bir süre , için geçmişti.
Ama sadece, aynen çok küçükken boğazıma kaşık sokan doktorlardan beni öğürttükleri için intikam almak
istemem yüzünden doktor olmak istemem gibi.....

Ne biçim şeydi onlar öyle ;
kürsüde otur,
sen çalışma,
minicik çocukları sıkıştır dur.
'Yavrum niye çalışmadın??? Hııııı??!!
Al sana zayıf veriyorum''.

Ne ilgisi varsa, şimdi anlamakla kalmayıp kızıyorum da kendime, öğretmenlerden de intikam almak için
öğretmen olmayı istemiştim işte bir ara. Sanki ben oturunca o kürsüye , karşımdakiler aynı minicikler
değil de kendileri olacaklarmış gibi. Canım öğretmenlerim....

Tamamen tesadüf,
ÖSS'nin bir oyunu mu desem, ne desem bilemiyorum bu saatte, ama ;

istemeyerek te olsa, hem bir tür eğitimli çobanlık yaparak,
hem de yabancı dil kullanmak zorunda olduğum için ,
değişik kültürleri okuyarak ve öğreterek yaşamam gerektiği için,
bazen diyorum ki kendime :

''Vay be, amma hayaller kurmuşum.''

Biraz karışmış gerçi dengeler tam oturmamış ama olsun, her birine dokunduğum yerler var, mankenlik hariç.

O konuda annemin, ''Senden ancak , deve olur pat pat , saçaklı saçaklı yürüyüşünle, şöyle hanım ol biraz''
dediği kadar uzak kalmışım..

Ne yapalım.... Eksikliklerdir insanı tamamlayan :))


 
Toplam blog
: 66
: 576
Kayıt tarihi
: 26.01.09
 
 

1963 doğumluyum. İngilizce öğretmeliği yapıyorum. 20 yaşında bir oğlum var. İzmir' de yaşayan şan..