Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Ocak '12

 
Kategori
Deneme
 

Hayalin, tasavvurun ve düşüncenin hızı ölçülebilir mi?

Hayalin, tasavvurun ve düşüncenin hızı ölçülebilir mi?
 

Dişi ağrıyan insan da düşünebilir. ( Sabahattin Gencal)


Uyandım. Ee, ne güzel işte. Güzel sabahları gereceğiz, aydın olacağız. Bizi uyutanların dolaplarını, entrikalarını çözeceğiz… Öyle değil. Gecenin ortasında, uykunun derinlerindeyken uyanmaktan söz ediyorum. Arada uyanır insan, şu veya bu sebepten uyanır; ama bunu sorun yapmaz insan, hele de böyle yazı konusu hiç yapmaz. Ancak uyandıktan sonra uyuyamamak, uyku tutmamak var ya can sıkıcı mı sıkıcı. Öyle yatakta kıpırdamadan uslu uslu tavana bakıyor olsam iyi. Neresi iyi. Öyle yoruldum ki. Ne yorulması, taş mı taşıdık? Daha beter; gezdim durdum.

Başiskelede’ki evimden çıkıp Karadeniz yaylalarına gidiyorum. Orada kalsam ya, koyun saysam ya. Koyun moyun saymadan dönüyorum. Ankara’ya gidiyorum. Çankaya Köşküne uğruyorum; sonra Anıtkabire gidiyorum. Başbakanlığa uğruyorum; sonra ver elini Amerika’ya, Küresel sermayedarların mekanlarını ihmal etmiyorum. Canım sıkılıyor. Bu kez Mekke’deyim. Hac farizasını yapılıken gezilen mekanları geziyorum. Dönüyorum.

Başımız da dönüyor. Başımda Okyanus çalkalanıyor. Acayip dalga var. Dalgaların altını da görüyorum üstünü de… Çocukluğuma gidiyorum. Gidiyorum, elden gidiyorum. Ya, bu ne biçim iş. Çok boyutlu işkence. Dişimin ağrısını unutturacak bir uğraşı. Evet ya, diş etlerim sızlıyor. Kulağıma ve gözüme gidip geliyor ağrılar; mekik dokuyorlar. Birkaç sene önce gittiğim dişçinin koltuğuna da gidiyorum tekrar. Sonra tekrar yaylalara, Attalara gitmek gibi olmuyor. Hazır yaylaya gelmişken koyun sayayım diyorum. Öyle derler uyku tutması için koyun saymak gerek. Ama ben ne yapıyorum Hayvancılığımızın gelişmesini düşünüyorum. İstanbul’a geçiyorum. Medyanın durumunu düşünüyorum. Bunlar böyle mi düşünülür? Bu hallere düşüşümüz hep bundan. Ne o? Diş ağrımı belirtirken birilerinin karnı mı ağırmaya başladı.

Saçma maçma demeyin. Diş ağrısı öyle şeyler tanımıyor. Yani kurallı yazmak, düzgün yazmak ne mümkün.

Ne geldi aklıma biliyor musunuz?

Bilim adamları sesin hızını buldular, ışığın hızını da hesapladılar. Acaba düşüncenin, tasavvurun, hayalin… kısaca zihnin hızını hesap ettiler mi? Öyle ya anında Mekke, anında Newyork, anında yarım asır öncesi… Bu ne hız. Gerçi bu hız kişiden kişiye değişir. Ama olsun ortalaması ne acaba? Diş ağrısı çekerken hız daha farklı mı olur?

Aklıma bu soru gelmemiş olsaydı katiyen böyle saçma yazıyı yazmazdım. Öyle ya, senin diş ağrından bana ne? Bize ne olmuşsa hep bana ne, bana ne demekten olmadı mı? Benim diş ağrımdan sana ne? Senin baş ağrından, onun karın ağrısından bana ne. Bu dolaylı dokundurmaları geçip sorumuz üzerine yoğunlaşalım:

Hayalin, tasavvurun, düşüncenin hızı konusunda çalışma var mı yok mu?

Hemen Google mi bacaksınız. Ben baktım. Ama doğru dürüst bakamadığımdan olacak bir cevap bulamadım. Doğrudan değil dolaylı ilgisi olabilecek birkaç söz bulabildim:

Stephan Leacock, ''En fazla iş başaranlar en çok hayal kuranlar olabilir'' diyor.

Albert Einstein, ''Hayal gücü bilgi gücünden önemlidir.'' diyor.

Ege Üniversitesi Temel Bilimleri Fizyoloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nurselen Toygar, da ''Zihinsel aktivasyon, hızlı öğrenmenin önemli bir yoludur ve fiziksel çalışma kadar verimlidir'' diyor.

Uyku arasındaki diş ağrısı, zihin sancısı zihin aktivasyonu değil elbette. Ama bir vesile, bir tetikleme olur düşüncesiyle bu yazıyı kaleme aldım. Zihin aktivasyonunun fiziksel çalışmadan daha verimli olduğunu söylüyorlar. Doğrudur belki. Benim bu gece gözlediğim zihin aktivasyonunun fiziksel çalışmadan daha yorucu olduğuydu.

Öyle ki bu tip yazılar da yorar insanı. Öyle ya, bir dişçi koltuğuna oturuyorsun, bir bakanlıklara gidiyorsun, sonra küresel sermayeye, sonra hop koyun saymaya. Oysa çayır çimenden, çiçeklerden, böceklerden söz etmek vardı. Güneşin doğuşundan, hafif meltemden…

Binbir düşünce ile yorulunca gözüm daldı biraz. Eşim sabah namazına kaldırdı beni. Hamd olsun. İyiyim. Pencereden baktım her taraf beyaz. Saat dörtte her yer ıslaktı; ama kar yoktu. Şimdi her yerde kar var. Beynim bembeyaz. Kalbimde de umut var.

Sabahattin Gencal, Başiskele – Kocaeli, 27. 01. 2012

 
Toplam blog
: 181
: 635
Kayıt tarihi
: 29.03.11
 
 

1943'te Trabzonda doğdu. Erzurum Yavuz Selim İlköğretmen okulunu bitirdikten sonra girdiği Bursa Eğ..