Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Aralık '12

 
Kategori
Gezi - Tatil
 

Hayallerim, emeğim, yolum. (Devekuşu nun yapılış öyküsü)

Hayallerim, emeğim, yolum. (Devekuşu nun yapılış öyküsü)
 

Nasıl bir heyecanla başlamıştım Devekuşunu yapmaya? Neler yaşamıştım tekneyi inşa ederken? Malzemelerin taşınması, eksik bir cıvata için çektiklerim ve Suya atmak için uğraşılarım.

Ne zaman başlamıştım Devekuşu nu yapmaya? Planları ne zaman almıştım? Nasıl uğraştım?

Aklıma ilk D5 i yapışım geldi. Yeni by pass olmuştum. Nekahet dönemi ni geçirmek için uçmakdereye gelmiştik.İlk yapım denemesi olarak 2.40 boyunda d5 i yapıp kullanmaya başladım, gerçi bu tekne ile pek yelken yapamadım ama bana balık tutmada çok yardımcı oldu, neticede denizdeydim.

D5 i yapmadan önce planlarını satın aldığım 4.70 boyunda açık güverte Argie15 i cesaret edip yapamamıştım. İlk tekneden aldığım cesaretle yapmaya karar verdim. Ama küçük bir kamarası olsun istiyordum. Kamara için plandaki bazı şeyleri değiştirmem gerekiyordu.

Malzeme araştırmaya başladım. Tekirdağ da olduğum için bazı malzemelerin temini sıkıntı olacaktı. İstanbul dan getirmeye kalksam nakliye ile astarı yüzünden pahalıya gelecekti. Tekirdağ da malzeme satıcılarını da tanımıyordum. Tekirdağ Yeni sanayide su kontrası satan bir firma bulmuştum. Gittim. Ellerinde 6 mm kontrplak 2 plaka kalmıştı. Ve o gün alamadım.

Başka bir sıkıntı daha vardı. Planda kullanılması önerilen ve kesim yerleşimleri yapılan ebat 240x124, ama Türkiye 'deki ölçüler 220x170. Bizim kontrplak ölçüleriyle fire çok verebilirdim. İşin kötüsü Tekirdağ'da bulunduğum köy merkeze 30 km mesafede. Öyle bir hesap yapmalıyım ki ne çok miktar alayım nede yetmemeli. İkinci bir nakliye de vermek işime gelmiyordu. Kartonlarda 1/10 oranlarında hesaplar yapıp 4 plaka gideceğine karar verdim.

Bir plakası 60 TL, düşündüm ya eksik kalırsa 5 plaka aldım. Daha önce sormuştum kontraları kesebilir miyiz diye bana komşuları olan bir marangoz atölyesini önerdiler. Hüseyin Ustanın dükkânında beraber çalıştığı Halil ustayla da anlaştık bir plakayı 5 TL ya kesecekti. Ama kaç plaka keseceğimiz belli değil. Bu fiyata çizim dâhil değil. Marangoz atölyesinin önü müsait, ben köyde kesmeye kalksam çok düzgün kesemeyeceğim gibi, keserken zorlanacağım.

Keseceğimiz plakayı atölyenin önündeki boş alana yatırdık. Elimdeki plana göre çizmeye başladım. Küpeşteyi 20 cm yüksek yapmaya karar vermiştim(ilk değişiklik). Her yarım metreyi işaretledim kotranın sonun da yaklaşık 25 cm arttı boyu 20 cm uzatmaya karar verdim o anda (ikinci değişiklik). 20 cm uzatınca da 5 metreyi geçmeyeceğinden vergi sıkıntısına da girmeyeceğimi düşündüm. İlk parçayı işaretledim. Noktaları eğik birleştirmem lazım ve onun için de mutlaka bir yardımcıya ihtiyaç var. Halil usta başka bir işle uğraşıyor. Kim yardım edecekte ben çizeceğim. Sağ olsun Halil ustanın ustası Hüseyin usta yardıma geldi ilk parçanın çizimi tamamdı. Sıra ikinci parçalara geldiğinde boyu 20 cm uzattığımı unutarak plana göre çiziverdim. Hava sıcak bir yandan terliyor bir yandan da nerde hata yaptım diye düşünüyorum. Ve nihayet hatayı gördüm. Kalem rengini değiştirerek çizimi doğru hale getirdik.(20 cm uzuna göre) .

Yaklaşık 4 veya 5 saat sonra 10 parçadan oluşan teknenin ilk materyalinin çizimi bitmişti. Ama 3 plaka kontrplak arttı. Ne hesap yapmışım be. Eminim hiç hesaplamasaydım bu kadar hata yapmazdım. Hadi 1 plaka da kamaraya gitse gene de boşta 2 plaka vardı. Satılan mal geri alınmaz prensibi 2 plaka kontrplağım olmuştu(şimdi bunlarla tekneye iç çeper yapmayı planlıyorum.)

 Sıra bu malzemeleri köye götürmeye geldi. Kamyonet 120 TL istiyor, gerçekten normal fiyatın çok üstünde. Pazarlık sonucu 80 TL ye anlaştık. İçimden şoförün köyde levhaları taşımaya yardım edeceği hissi şoförün 1 ay önce fıtık ameliyatı oldum daha çalışmaya dün başladım cümlesinden sonra kaygıya döndü. Dua etmeye başladım. Köy kahvesinde gençlerden birine rastlarım da bana yardım eder diye. Bu arada bahsettiğim köy Uçmak dere, köy o kadar göç vermiş ki yaş ortalaması 65.

Sohbet ederek köye vardık. Kahvenin önünde durunca yandım dedim kendi kendime. Gençlerden maalesef kimse yoktu. Hasanı sordum o da yok. Hasan genç değil ama arada bana bahçede yardım eden bir arkadaş olduğundan en azından nazım geçer. Çaresiz eve kadar geldik. Bereket şoför küçük parçaları indirmeye yardım etti. Bütün plakaları da kamyonetin üstünden aşağı ittik sadece. Verdim ücretini ve kamyonet gitti.

Yavaşça malzemeyi duvara dayadım. Asıl işin çoğu bundan sonra, tekneyi yapmayı planladığım yere 45 merdiven ile çıkılıyor ve benim bütün plakaları yukarı taşıma şansım sıfır. Ağır ağır küçük parçaları taşımaya başladım, Parçaların yarısı bitmişken baktım hasan aşağıdan bağırarak geliyor. Allah be dedim kendi kendime. Nihayet tüm malzeme yukarı taşınmıştı. Hava neredeyse kararmak üzere. İki bira açıp günün yorgunluğunu atmaya çalıştık. Bu gün için yoğun mesai bitmişti. Yarına Allah kerim.

Sıra sanayide kesimini yaptığımız 10 parçadan oluşan kontrplak levhaları birleştirmeye gelmişti.

Öncelikle alt tabanı oluşturan iki parçayı alta naylon sererek düz bir zeminde birleştirmek için salondaki eşyaları odaya taşıdım. Bereket daha evin zemin kaplamasını yaptırmamıştım. Ayrıca eşimin de İstanbul da olması benim için bulunmaz fırsattı. Gelip evin halini görünce fırçayı yiyecektim ama olsun. Neticede bana iki gün lazımdı sonra işe dışarıda sundurmada devam edecektim. Taban parçalarını ve arkasından yan parçaları epoksi yapıştırıcı ile yapıştırdım. Sabaha kadar bekledim, kuruduktan sonra yeni oluşan 5 parçayı gene Hasan ın yardımıyla dışarı çıkardık. Şimdi sıra bu parçaları telle dikip yapıştırmaya gelmişti. En ince taraf yani önden başlayarak taban parçasını iki yandan 20 şer santim aralıklarla matkapla deldim. Ardından da aynı ölçüye göre karşısına denk gelen parçaları. Bakır telle bunları eklemeye başladım.

Epoksi yapıştırıcıya biraz mikro fiber ekleyerek boza kıvamına gelen malzemeyi sürüp üzerine şerit halindeki elyafı da yapıştırarak gene bekleme sürecine girdim.

 İlk parçaları birleştirmek kolay olmuştu. Yaklaşık 3-4 saat geçtikten, epoksinin kurumuş olacağına kanaat ettikten sonra sıra üst parçaları dikmeye gelmişti. Önce gene 20 şer cm de delikleri açtım ve bakır tel ile dikmeye başladım. Bakır teli de hurda halinde Mürefte de bir elektrikçiden almıştım. Sağ olsun benden bunun için para almadı. Benim bükerken koparma firesini öngörmediğimden yeteceğini umduğum bakır tel maalesef bitti. Mürefte 15 km ayrıca Uçmakdere köyünden cuma günleri dışında minibüs yok. Ya otostop yapılacak ya da Gazi köy den taksi çağırıp 20 TL bayılınacak. (Avrupa da mahrumiyet bölgesi) . Köye kahveye çıktım. Belki birinden bulurum ümidiyle. Olmadı yerlere sarkmış olan telefon tellerinden bir kaç parça keseceğim. Kahvede bir çay içtikten sonra kahveciye tel aradığımı söyledim. Balya teli buluruz dedi. Bakır tele ihtiyacım olduğunu söyleyince ahıra bir bakalım belki buluruz dedi. Atının bağlı bulunduğu ahıra gittik. Tozun ve samanların arasından iki parça antigron kablo bulduk. Görev tamamlanmıştı. Kablolarla doğru eve geldim be başladım kabloları sıyırmaya.

İlk parçalar kolay dikilmişti ama üstteki parçalar hem büyük olduğundan, hem de boy uzattığım için kesmediğim arka parça olmadığından ben diktikçe arka taraftan bir şeyler kayıyor bir türlü beceremiyorum. Gene iş birilerinin oralardan geçmesine dua etmeye kalmıştı. Sadece ucundan biri tutsa iş bitecek. Dualarım kabul olmayınca köye Hasan a telefon etmekte çareyi buldum. Hasan yaklaşık 2-3 saat sonra geldi. Elinde bir torba, biraları unutmamıştı. Biralar buzluğa koyduktan sonra biz işe başladık. Nede olsa haziran ayında sıcak bira iyi olmazdı.

Hasan'ın bağırış çağırışlar arasındaki yardımıyla dikme işlemini tamamladık. Hala kıç ayna kesilmemişti. O ana kadar yaptığımız haliyle bırakıp kıç aynayı kesmeye koyuldum. Kesim işleminden sonra dikmeyi işlemi epey zorladı. Plan da olan eğimi bir türlü veremiyordum. Bununda nedeni bence boyu uzatırken ilk kesimde plandaki eğimi vererek kesim yapmamış olmamdı. Parçayı üstten tek bir telle tutturup gerekli eğimi aşağıya doğru işaretleyip dekupajla kestim. Biraz da zorlayarak dikme işlemini bitirdik. Şimdi oluşan sıkıntı ortada herhangi bir posta kullanılmadığı için sabitlemek ve teknenin enini ayarlamak tı. Onun için de plandaki en ölçüsüne göre bir çıtayı kullandık. Sonunda bir şeye benzemişti galiba. Bu kadar yorgunluktan sonra yapıştırmayı erteleyerek buzluktaki biraları açtık.

Bu işlemler evin önündeki akşamları yemek yediğimiz alanda yapıldı. İsmargi (argie yi değiştiren bendim neticede planın yeni adı) her geçen gün ağırlaşıyordu. Tahminime göre 100-120 kg arasıydı ağırlık. Daha ağırlaşırsa aşağıya indirmek çok zor olacaktı. Aşağısı dediğim şu an teknenin durduğu yerden 45 merdivenle inilen yani 8-10 m yüksekten yol seviyesine indirmek.

Önce yol seviyesinde Mustafa amcanın soğan tarlasının bir köşesine tekneyi üzerine koyarak sente ye alabileceğimiz bir tezgâh(kızak) yapmak lazımdı. İnşaattan kalan 5x10 tahtalar la kazık ve diğer ince tahtalarla da bu kazıkları sabitleyeceğimiz parçaları hazırladık. Bu işte sağ olsun Hüseyin ağabey çok yardımcı oldu. Yardımcı oldu derken Hüseyin ağabey yaptı her şeyi ben sadece ölçüleri verdim ve su terazisiyle tezgâhı sente ye aldım. Tezgâh hazırlandıktan sonra salmayı rahatça alta koyabilmek için toprağı yaklaşık 50 cm kazdık ki yüksekliği 70 cm olan salma rahatça teknenin altına girsin.

İsmargi evin önünde su kabaklarının altında yapıldı. Kim bilir belki de su kabaklarını usturmaça olarak kullanabiliriz diye düşünmüyor değildim. Sıra İsmargi yi aşağıya indirmeye gelmişti.

Teknenin evin balkonun dan dan toprak zemine indirilmesi 6 kişi ile gerçekleştirildi. Önceden hazırlanmış tezgâhın üzerine ters olarak yatırdık. Sırada epoksi elyaf kaplama işi vardı. Önce kontrplak yüzeyleri güzelce zımparaladım. Elyafı kıç taraftan başlayarak teknenin enine yaydım ve diğer uçtan kastim. Boşta kalan iki uçtan birini ortaya doğru kıvırdım, daha sonra Ortadan başlayarak epoksi reçineyi bir tarafa doğru bolca sürerek elyafı reçineli tarafa yatırıp metal rulo ile havasını aldım. Sonra diğer tarafı aynı şekilde yapıştırdım. Bu şekilde elyaf eklerini 20 şer cm üst üste bindirerek başa kadar yapıştırma işine devam ettim. Bu benim tam bir günümü almıştı. Asıl zor olanı pruva ya yaklaştıkça  yaşıyordum.

İlk kat elyaf kaplandı ancak son 50 cm lik bölüme geldiğinde epoksi bitti. Yani harç bitti yapı paydos.

Mecburen İstanbul a döndüm ve  malzeme takviyesi yapıp  (epoksi, macun vs ) sonraki  hafta tekrar Uçmakdere ye dönüp inşaata devam etmeye başladım. Şimdi de elyaf ikinci kat kaplamaya yetmeyecek gibi görünüyordu. Denizle ilgili forumların birinden tanıştığım Hakan İçli; kendine daha önceden yaptığı yelkenliden artan elyafı bana önerdi. Ve sağ olsun Lüleburgaz  dan kargoya verdi. Ertesi gün elime ulaşmıştı elyaf.

2 gün ara verdiğim elyaf kaplamayı nihayet bitirdim.

Sıra macundaydı;

Macun şu ana kadar yapılan işler içinde beni en fazla zorlayan işlem oldu desem yalan olmaz. Önce ince bir kat macun attım dış kabuğun tamamına. Tabi bu işlemler sırasınca teknenin kabuğu ters duruyor.  Ertesi gün ikinci kat macunu atmaya başladığımda spatüla nın rahat çalışmadığını gördüm. Demek ki ince de olsa bir zımpara gerekliydi. En ucuzundan almış olduğum zımpara makinesiyle zımparaya başladım. Her tarafımdan toz akıyor. Öğleden sonra ikinci kat macunu daha kalın olarak sürdüm. Şimdi bir gün macun bir gün zımpara hayatı başlamıştı. Sanki macun çektikçe eğri büğrü yerler daha net ortaya çıkıyor ve benim macun işi sonsuza kadar sürecekmiş gibi geliyordu bana.

Macun zımpara- macun zımpara nihayet bu tekneye bu kadar düzgün olmak yeter diye düşünerek teknenin üstü (gerçek anlamda altı ) ne iki kat epoksi astar sürdüm ve tekneyi düzeltmek için gelen geçen insanları kollamaya başladım. Dört kişi biraz zorlanarak tekneyi çevirdik. Biraz mola vermem lazımdı 3 gün bırakın el sürmek teknenin yanına bile gitmedim.

Şu ana kadar satın alınan plana uyulduğu için fazla da zorlanmadan belirli bir aşamaya gelmiştim. Asıl bundan sonrası beni çok zorlayacaktı. Planın dışına çıkarak kamara koymaya karar vermiştim. Daha önceden hazırlayarak teknenin iç hattına yapıştırdığım ahşap kısma kamaranın direklerini oturtmayı bir türlü beceremedim.

Ben ne yapsam teknenin formumdan kaynaklanan eğimden dolayı direkler dışa kavisli oturuyordu. Oysaki ben bunları hazırlarken cuk diye oturacağını düşünmüştüm. Plandan ayrılmanın ilk balyozu kafama inmişti. Olmuyor, ne yapayım istemeye istemeye içe kamaranın ayaklarının oturması için hazırladığım bölümü kestim.

Oysa ne kadarda zorlanmıştım hazırlarken. 20 şer cm e yapıştırdığım taşıyıcıların önüne 3x 5 ebadında çam tahtasını eğip yapıştırana kadar ne kadar ter dökmüştüm. Kestim. Tahta ve epoksi artıklarını taş motoruna daire zımpara takarak temizledim.

Şimdi yeniden kamarayı oturtmam gereken taşıyıcıları hazırlamam gerekiyordu.20 şer cm aralara 15x25 ebadında 2,5 cm kalınlığında hazırladığım tahtalardan ikiye keserek üçgen parçalar elde ettim ve bunları işaretlediğim yerlere içten yapıştırdım. Üçgenin hipotenüsüne de aynı eğimde kamaranın direklerini monte ettikten sonra tekneyi sente ye almadığım aklıma geldi. Su  kesimine göre sente ye almazsam kamarayı nasıl düz monte edecektim.

Planda verilen ölçekli resme göre her 30 cm de plana işaret koyarak olması gerekli su kesimi yüksekliğini cetvelle ölçerek not aldım ve ölçüleri teknenin karinasına işaretledim. Şimdi sırada hesaplanmış olan su kesimi işaretine göre baş- kıç ve aynı zaman da sancak iskele hizasında da sente ye almam gerekiyordu.

Tezgâhın yanlarına tahtalar takviye ederek; daha evvelden işaretlediğim su kesimi işaretlerine göre tekneyi baş-kıç istikametinde su terazisiyle sente ye aldım. Ardından iskele sancak yönünde sente ye alıp o konumda tekneyi alttan ve yanlarından değişik ölçülerde tahta ve kamalarla sabitledim. Şimdi kamarayı oturtturabilirdim.

Salmayı bağlayacağım yeri de ilave meşe tahtalarla destekledim. Daha sonra a 4mm lik krom lamalarla ilave destek yapmayı planlıyorum.

Teknenin  ağırlığı nı 250-300 kg olacağını tahmin ediyorum. İki kişiyle seyir yapılsa demek ki yüklü ağırlık 500 kg civarında salmayla beraber de 550-600 olacak. Başa ve arka havuzluk altına 600 litre köpük döşeyerek batma riskini azaltmak istedim.(kendi aklımca). Baş tarafa kullandığım köpük 7 kutuyu geçince maliyet unsuru ön plana çıktı. Çünkü havuzluğun altı baş tarafa göre en az 8 misliydi. Tamamını köpükle döşemek bir aylık emekli maaşımın köpüğe gitmesi demekti. Onun için boş pet su şişelerini kapakları kapalı şekilde arka havuzluğa doldurdum. Üstünü su kontrasıyla kapladıktan sonra matkapla açtığım deliklerden köpük bastım ve sıkıştırdım.

Kamaranın ahşap iskeletinden sonra sıra kontrplak kaplanmasına geldi. Eğimli güverteden dolayı zorlansam da kaplamak o kadarda zor olmadı. Zımparadan sonra fırçayla bir kat epoksi sürdükten sonra gene hiç sevemediğim macun zımpara işi başlamıştı. Hem kamarayı hem de gövdede daha önceden tam düzeltemediğim yerleri elden geçiriyordum.

Ve zımpara makinem artık dayanamayıp istifa etti. Tabi doğru Tekirdağ a yenisini almaya. Bereket artık bu cins amatör el aletleri çok pahalı değil. Gene macun zımpara- macun zımpara. Ve sonun da macun bitti. Bende yeter bu kadar pürüzsüzlük kanlını da bakımlarda düzeltiriz diyerek astar boyayı sürmeye başladım. Şimdi astar boya sürülmüş vaziyette beni bekliyor. Ekim ayında gidip son katı da sürdükten sonra kış süresince beklemeye kalacağım.

Bu sure de en azından direk, salma ve dümeni hazır etmeyi düşünüyorum. Hedefim 23 Nisan 2012 de suya atabilmek.19 Mayısta da Seyre çıkabilmek

Uzun Geçen kışın ardından 11 Mart 2012 Pazar günü İstanbul dan Uçmakdere ye Sedat ve Mustafa ile beraber gittik. Hava oldukça soğuktu, Gerekli olan malzemeleri Sedat'ın arabasıyla Köye ulaştırmış olduk. Pazartesi günü arkadaşlar İstanbul’a döneceklerdi bende onlarla beraber Tekirdağ a gelip ihtiyacım olan bazı tahta parçaları almayı planlıyordum.

Ertesi gün uyandığımızda her yer bembeyaz Kar dı. Gece yağan kar tepeleri tamamen beyaza bürümüştü. Köye giden ana yol ulaşıma açıktı.  Uçmakdere den Tekirdağ'a doğru yola çıktığımızda kar yağmaya devam ediyordu. Ayvasıl yamaç paraşüt alanını geçtikten sonra kar şiddetini arttırmaya başladı. Yaklaşık 2 km devam ettikten  sonra bölgenin en keskin virajlarından birini de geçip ancak 100 metre ilerleyebildik. Yerdeki kar yaklaşık 20 cm civarıydı. Sedat a zincirler nerde takalım bundan sonrasını gidemeyeceğiz dedim. Cevap çok güzeldi ''Dükkânda'' demek ki kalmıştık yolda daha Yeniköy e varmadan. Tarih 12 Mart 2012 ve  ''Mart karı'' yağıyor.

Arkamızdan gelen iki dolmuş zincirleri takmışlar bizi sollayıp gittiler. Aradan yarım saat geçmeden birinin geri döndüğünü görünce hayret ettik. Yolda zinciri kırılmış ve daha da ileri gidememiş. Saat 10.00 u geçmişti, nihayet köy hizmetlerinin greyderi yukardan aşağı gelirken hah tamama bundan sonra kurtulduk artık gideriz diye düşündük. Önde kamyon arkada greyder geçti gitti, ama karın sadece 5 cm ini sıyırarak. Herhalde arkadan tuzlama yapan bir ekip geliyordur diye düşündük. Yanlış düşünmüşüz 1 saat boyunca kimse gelmedi.

Olacak gibi değil zar zor olduğumuz yerde döndük. Uçmakdere geri gitmekten başka çare kalmamıştı. Arkadaşlar Şarköy, Karıştıran yolundan Tekirdağ oradan da İstanbul a doğru hareket ederken ben köyde kaldım. Elbette Mart karı çok sürmezdi.

Karda mahsur kalışın iki gün sonrasında hava açtı. Daha önce hazırladığım direk çok ağır, dümen palasının da kavisi ters tarafa açıldığı için yeni bir dümen palası ve yeni bir direk yapmak elzemdi. Çarşamba günü malzeme almak için Tekirdağ a geldim.

Yeni Sanayi de Hüseyin ustanın dükkânına geldim. Hüseyin usta orada ama büroda oturmuş çay içiyor. Makineleri söküp bir kenara toplamış. Yani dükkânı kapamış. Yeni bir marangoza ihtiyaç acil. Saat 11 minibüs 15 te köye hareket ediyor ve ben de bu arada malzemeyi temin etmem lazım. Tamamı için 4 saat vaktim var. Ya da yarın bir daha gelmek zorunda kalacağım.

Hüseyin usta eski sanayide Bülent Bey e yönlendirdi beni. Sağ olsun Bülent Bey de bir marangoz ustasına Rahim Usta. Genç bir arkadaş, ama kafası çalışıyor; önemli olanda bu değil mi?

Eski sanayi civarındaki malzemecilerde gönlümüze göre köknar bulamadık. Rahim ustanın arabasıyla tekrar yeni sanayi ye giderek 3,5 metre boyunda 5 cm kalınlık yanılmıyorsam 30 cm eninde bir kalası 36 TL ye alıp atölyeye döndük. Malzemeciye oralarda DEDE derlermiş. Çok hoş sohbet biri ama bizim zamanımız yoktu maalesef dede nin sohbetini dinlemeye.

Elimizdeki kalastan net 6 cm eninde parçalar kestik. Malzeme 6x5 ölçüsüne geldi. İkinci aşamada 5 cm kalınlığı 1,4 cm olarak 3 parçaya ayırdık. Elimizdeki parçalar 1,4 X 6 X 300 oldu. Sıra şaşırtma yapacağımız parçaları ayarlamaya geldi. İstanbul dayken hazırladığım plana göre 4 adet 3 boy 2 adet 1 boy 2 adet 1,5 boy gibi değişik ölçülerde bir yığın parça hazırladık. Rahim Usta parla ayarını çok güzel yapmıştı. Saat 13.30

Daha zaman var hemen en yakındaki malzemeciden 3 m boy 20 en 3 kalınlık ama nedense biz ne kadar ölçekte kalınlığı 2,6 dan kalın bulamadık. Sanırım bizim metre yanlıştı. Ortadan ikiye böldüğümüz malzemeden dümen palası yapılacak. Yani iki tane parça 3 denen kalınlıkta birbirine eklenerek 1,5 m boy 40 cm eninde bir parça elde edilecek. Ben iki parçayı eklemek için parla ölçüsü düşünürken Rahim Ustanın aklına ortadan yararak içeri kontrplak koyup ekleme önerisi geldi. Güzel bir fikirdi ve öyle yaptık.

Köye gideceğim dolmuşun tavanına parçalarımız ı bağladık ve yola çıktık.

İlk iş olarak iki parçayı birbirine ekledim. Dışarıda hava soğuk olduğu için bu birleştirme işini içerde yaptım. Erdoğan ın yolladığı inşaat işkenceleri çok işe yaradı.     

O boyda işkenceler olmasaydı bu ekleme işini orada yapma şansım yoktu. Rahim usta nın açtığı kanallara deniz tutkalını sürdüm ve o ölçüye göre hazırlanmış kontrplak parçasını kanala yerleştirdim. Aynı işlemi diğer parçaya da yaptıktan sonra Erdoğan ın işkenceleriyle sıktım. Sabah kurumuştu. İşkenceleri söktükten sonra sıra palayı kesmeye gelmişti. Eski palanın boyunu 10 cm uzatarak enini de yaklaşık 5 cm genişletecek şekilde eski palayı mastar olarak kullanıp kestim. Hava da dışarıda çalışılabilecek kadar ısınmıştı.

Palayı su damlası haline getirmek için el planyasıyla çalışmaya başladım. Sanırım yeteri kadar damla formunu verebildim.

Bu arada yandan çıkan bir parça kaldı. En 40 cm di ama pala eni 30 cm olduğundan 10 cm, başlarda da palanın eğiminden kaynaklanan 20 cm civarında bir parça. O parça dan da yeke kolu yapmak için hazırlık yaptım. Kolu ve palayı zımparaladıktan sonra palayı epoksiledim. İğnecikleri tekne üzerine deneyerek delikleri açtım. İğnecik kalınlığına yaklaşmak için de delik hizalarını 3 kat elyaf kapladım. Şu anda beklemede. Yekeyi takacağım bölümde bazı inceltmeler yaptıktan sonra kullanıma hazır hale gelecek.

Bu işlemler devam ederken bir yandan da direği hazırlamaya devam ettim.

Direk için hazırladığımız 1,4x 6 cm kalınlık ve enindeki parçaları parla yerlerinden birleştirmekle başladım işe. İki parça için, 4 adet 3 metre parça birleştirilerek 2 adet 5,5 metre; bir 3 metre iki 1,5 metre eklenerek 5,5 metre elde edeceğimi düşünmüştüm ama yarım metre kısa kaldı yanlış hesap Bağdat tan döndü ve uca yarım metre ekleyerek 5,5 metrelik üçüncü parça elde edilerek neticede elimde 5 tane 1,4 kalınlığında 5,5 metre uzunluğunda parçalar elde ettim.

Şimdi sıra bu parçaların birleştirilerek 6x7x550 ölçüsünde direğe ulaşmaktı sırada olan. İnşaat işkenceleri ve benim küçük işkenceleri kullanarak  direğin ham haline ulaşıldı. 

Direk işkenceden kurtulunca doğru dışarı kaçtı. Her ne kadar işkenceye alırken dikkat ettiysem de bazı kaymalar oluşmuş ve zımpara ihtiyacı ortaya çıkmıştı. Aynı zamanda direk ucuna ıstıralya halatlarını takmak için  5 tane küçük takozu tutkal ve vida yardımıyla sabitledim. Defalarca zımparalama sonunda artık olgunluğa ulaştığına kanaat getirdikten sonra epoksiledim.  Epoksi sonunda zımpara ve macun, tekrar zımpara, tekrar zımpara sonucunda usanç ve boya.

Boya kuruduktan sonra önceden hazırladığım halatları direk başına geçirdim. Aynı zamanda iki adet makarayı da ekleyerek bana göre hazırlıklarımı tamamladım. Bu arada teknenin içinde ve dışarıda eklenecek tutamak, kilit ve koçboynuzu işleri de beni bekliyordu.

Sırada güverte ekipmanlarını yerleştirmek vardı. Iskaça, kilitler, vs. Daha önce İst-Tuzla da Adnan Küney dostum atölyesinde beni kırmayarak kromdan ıskaça ve yelken de kullanacağımız bazı parçaları hazırlamıştı. (Adnan çok teşekkürler) Hazırlanan ıskaça üzerine bazı mapa işlevi görecek parçalar kaynatmıştık. Iskaça 6 cıvata ile güverteye tutturuldu. Cıvataların 2 sini normal 4 ünü halkalı yaparak halat yönlendirmelerinde kullanmayı planladım.


Bunun yanı sıra Hayta nın sahibi İrfan kardeşim kendi teknesinden söktüğü 2 adet kilit ve 6 adet koçboynuzu nu Devekuşuna hediye etti (teşekkürler İrfan) . 4 koçboynuzu ile ıskaçayı yerlerine monte ettim.

Direk için aldığımız kalastan kalan parçalardan iki tarafa tutamak yaptım.

Baş ıstralyayı bağlayacağım be flok u basacağım halatı bağlatacağım döngerler için baş tarafa iki delik delip iki mapa ilave ettim. Sadece zincir kapağını hala hazırlayamadım.

Güverte üstüne monte ettiğim parçaları cıvatalamak iki kişi olmadan olmuyor. Biri yukardan tornavida ile tutmadan içerden cıvatalar sıkılmıyor. Şimdi halatları hazırlayıp yelkeni deneyeceğim.

Önceden hazırlanmış olan direğe sırasıyla çarmıh ve baş ıstralya halatlarını taktıktan sonra Flok mandarını çekmek için ikinci bir halatı baş ıstralyanın altına bağladım. Ana yelken mandarı için kısa bir halattan kasa yapıp ucuna bir adet düz makara ekledim. Tüm halatlar  hazır halde duvarın kenarına indirdim ve Fikret ağabey ile Fikret i beklemeye başladım. İki Fikret in yardımlarıyla direği ıskaça üzerine oturttuk. Daha sonra çarmık ve ıstralyanın boşluklarını alarak klemens ile sabitledim. Sonra da ana yelkeni denemek için direğe bastım.

Şimdi sırada bumbanın bağlantı hazırlığı var. Hedefim 10 Nisana kadar suya atmaya hazır hale gelebilmek.

Devekuşu nun bumba bağlantısını hazırladım. Direğe bir sapanla bağlamayı tercih ettim. Şimdi sırada bumbayı boyamak, üzerine camadan bağlantıları için delik açmak ve direği kurduktan sonra teknenin façasını boyamak gibi işlerim kaldı.

2 Nisan günü sabah 5 te kalkarak 6 da hareket eden servise yetişip saat 7 otobüsü ile Tekirdağ’a geldim. İlk işim önceden randevu aldığım ağız diş sağlığı merkezine gitmek oldu. Dişlerimi kestiler ve yerine geçici plastik dişler koydular. Öğleden sonra yelken kulübüne giderek Berk ile görüştüm. Devekuşu nun denize atılması Uçmakdere şartlarına göre çok zor hatta imkânsız. Berk ile treyler ile Tekirdağ a getirip oradan suya atma hususunda hemfikir kaldık. Ve ben geriye Uçmakdereye döndüm.

İlk iş olarak teknenin altına Zehirli boya astarını sürdüm. Çünkü ayın 12 sinde treyler ile devekuşu nu Tekirdağ a götürmeyi planlamıştık. Çarşamba günü sabahtan tekrar Tekirdağ a gittim. Cem Gür Üstat gelecekti. Onu karşılamaya. Bu arada önceden hazırladığım ve seyahat te küpeşte yanında rahatça yürümemi sağlayacak  tahta parçalarını 30 ar cm den kesmiştim. Kenarlarını pahlamak istiyordum. Rahim e uğradım dükkânda yoktu. Telefon ettim ve rahim başka bir komşusunu önerdi orada pahlama işini hallettik. İkinci sıkıntım ise köyde internete girememekti. Daha öncen bir iletişim bayii laptopla telefonu bağdaştırarak bu işin çözüme ulaşacağını söylemişti. Oraya gittim sağ olsun Caner Bey laptop a telefonun tanımlama işlemini halletti ama benim telefonum aylık 250 MB la sınırlı. Eğer telefondan çok sık bağlanırsam kesinlikle yetmeyeceğini, bunun için wınn denen sistemin benim için daha uygun olacağını söyledi. Ancak vınn ayda 45 TL. Neyse Cem üstat la Tekirdağ otogarında buluştuktan sonra saat 5 gibi köye geldik. 4 Nisan Çarşamba.

İlk gün( 5 Nisan) direği yerine koyduk ve benim önceden hazırladığım bumbayı denedik. Baş ıstralyadan ayrı bir halata flok u basmayı düşünüyor olmamıza rağmen başta aynı açıda iki halat çalışmadı ve tek halat kullanmaya karar verdik. Ertesi gün yelkenlerimizi basarak denedik. Sıkıntı yoktu. Yönlendirme makaralarımızı taktık.  Dümeni denedik, bu arada zincirlik kapağını hazırlayıp boyadım ve yerine birer vida ile tutturdum.

7 Nisan günü teknenin façasını hazırladık. Önce bantla falan bana göre işler değil yani.

En son olarak ta küpeşte kenarında rahatça önden arkaya veya arkadan öne geçebilmem için hazırladığımız tahta parçalarını epoksi ve vida ile tekneye monte ettik.

Bu akşam direği sökeceğiz ve ben suya nasıl indireceğimizle ilgili bir karar vereceğim. Neticede Uçmakdere Avrupa da mahrumiyet bölgesi.

Dün akşam son iş olarak direği indirip halatları direğe bantladıktan sonra yukarıya çıkardık.

Bu sabah saat 6.30 da uyandık. Kahvelerimizi içtik, çayımızı demledik. Akşam yemeğini dışarıda yemiştik ve ekmeğimizi koyduğumuz poşeti dışarıda unutmuşuz tabi ki köpekler alıp bir güzel yemişler. Ekmek olmadığı için maalesef kahvaltı yapamadık. Cem Abiyi Tekirdağ’a götürecek dolmuşu beklerken Hüseyin Ağabey geldi, tekneyi yerinden oynatarak takoz yerlerini değiştirecek ve boyanmayan yerleri boyayacaktım. Bu arada dolmuş geldi ve Cem abiyi yolcu ettik ve 3 metre 10x10 ve birkaç 5x10 ve 8x8 aşağı indirerek tekneyi eski takozlarından kaldırıp yeni yerdeki takozlar üstüne oturtturduk. Ekmek almak için köye çıktım.

Dün işkenceye koyduğumuz basamak olarak kullanmayı planladığım tahtaları boyamak için küpeştedeki lacivert rengi maskelemeye başladım. Sancak tarafı bantladıktan sonra bandım bitti. Akşam halatları bantla direğe bağlarsan olacağı buydu. Bereket bandın biri genişti de aşağıda kalan parçalarını keserek eksik yerleri zar zorda olsa tamamladım ve parçaları boyadım. Güverte üstündeki tutamaklara da bir kat lacivert sürdükten sonra zehirli astarı için zımpara yapmaktan aşırı esen rüzgâr nedeniyle vazgeçtim. Saat 4 ten sonra rüzgâr kesildi. İkinci kat zehirli astarını attım. Hala nasıl suya atacağım diye düşünüyorum  Dün akşam son iş olarak direği indirip halatları direğe bantladıktan sonra yukarıya çıkardık.

Dün işkenceye koyduğumuz basamak olarak kullanmayı planladığım tahtaları boyamak için küpeştedeki lacivert rengi maskelemeye başladım. Sancak tarafı bantladıktan sonra bandım bitti. Akşam halatları bantla direğe bağlarsan olacağı buydu. Bereket bandın biri genişti de aşağıda kalan parçalarını keserek eksik yerleri zar zorda olsa tamamladım ve parçaları boyadım. Güverte üstündeki tutamaklara da bir kat lacivert sürdükten sonra zehirli astarı için zımpara yapmaktan aşırı esen rüzgâr nedeniyle vazgeçtim. Saat 4 ten sonra rüzgâr kesildi. İkinci kat zehirli astarını attım. Hala nasıl suya atacağım diye düşünüyorum

Bugün hava çok güzel. Sabahtan filetonun altına bir kat daha beyaz boya attım. Öğleden sonra da kahveden Ali abiyi alarak geldim ve beraberce motoru aşağıya indirdik. Motoru aynaya takarak denedim. Daha sonra aynaya 4 adet 8 lık delik deldim. Cıvatalarla motoru yerine sabitlemek için. Tekrar motoru eve çıkardım.

Cem abinin hediye ettiği ahşap kilitleri kaportanın üzerine sabitledikten sonra, elektrik süpürgesi ile teknenin içini temizledim. Şu andan itibaren Devekuşu suya inmeye hazır.

Sadece 24 saat önceden Zehirlisi atılacak. Kontrplaktan Devekuşu olana kadar yaklaşık bir buçuk sene geçmişti. Tüm çabalarıma değmişti. 17 Nisan 2012 de suya atmış ve yarın da yola çıkacaktım.

İzmir'e kadar Devekuşu özellikleri nden dolayı açık deniz teknesi değil. İzmir den aşağıya inebilmek için hemen hemen aynı boyda olan başka bir tekne planı satın aldım.2013 te Devekuşu-2 ile Cumhuriyet gezilerine Devam ederek, her Mahallede bir tekne olması için çalışmalarıma devam edeceğim.

Devekuşu-2 nin planları ve yapım hikayesi devam ediyor. http://www.benimyelkenlim.com/index.php/board,147.0.html

Devekuşu-2 yi hep beraber yüzdürüp, gezilerine beraber devam etmek için, önerilerinizi bekliyorum. http://www.benimyelkenlim.com/index.php/topic,936.0.html 

 
Toplam blog
: 55
: 313
Kayıt tarihi
: 10.11.12
 
 

Yaşamımın büyük bir bölümünde , kafam kuma gömülü KARADAN DENİZE bakmıştım. Bundan böyle kafamı k..