Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Mart '10

 
Kategori
İlişkiler
 

Hayallerimiz olmasaydı (Bavula sığmayan hayatlar belgeseli)

Hayallerimiz olmasaydı (Bavula sığmayan hayatlar belgeseli)
 

04/03/2010

İyi bir öğrenciyseniz yaşadığınız sürece bir şeyler öğrenip duruyorsunuz. Tabi öğrenmek için almaya da meyilli olmak gerekir. Mükemmeli aradığımızda kusur bulunur mutlaka. Yapılan şeyleri eleştirmek de keza aynı şekilde en kolay en zahmetsiz yoldur. Yaşanılan ‘bütün’ arada ki kesitlerin üzerine gölge düşürmez/düşürmemeli. * * *

Büyük bir heyecanla ve coşkuyla "Bavula sığmayan hayatlar" belgeselinin galası için alışveriş merkezinin önüne geliyorum. Bir otobüs ve kıdemli vatandaşlarımızı görüyorum. Hemen yanlarına yaklaşıp birinin koluna giriyorum. Hoş geldin. İyi ki geldin sen, diyor. Beni tanıdınız mı? diyorum. Hayır, ama iyi ki geldin diyor gözleri ışıldayarak. O an çok mutlu oluyorum. Yavaş adımlarla merkezden içeri ağır ağır ilerliyoruz. Acelemiz yok, telaşımız yok. Zaman bize uyuyor artık biz zamana değil. O an tekerlekli sandalyelerden biri ayağıma çarpıyor kazayla. İçimdeki mutluluk acıma baskın çıkıyor. Devam ediyorum hiçbir şey olmamış gibi. * * *

Kokteylin ardından salona giriyoruz. Üst düzey yetkililer, yazan, çizen, politikadan kısaca her kesimden konuk dolduruyor sinema salonunu. Giriş son derece etkili başlıyor. İnsan doğuyor, büyüyor bu arada zaman hızla su gibi geçiveriyor. Tek tek kıdemli vatandaşların hayata dair duygu ve düşünceleri alınıyor. Bu arada belgeselin ana teması Ercan beyin tahta oyuncakları, kendi dünyası ve delikanlı arkadaşı can… Bir doğum günü kutlaması esnasında yaşamevi sakininin sevinç gözyaşları salonda bulunan insanların da gözlerinin dolmasına neden oluyor. Çok hoşuma giden bir konuşma oluyor. 80 yaşına geldim. Zaman nasıl geçti anlayamadım. Derken babam geliyor aklıma. Onu 52 yaşında kaybetmeden önce bir sohbetimizde bana dedi ki- şu an 50 yaşındayım zaman nasıl geçti anlamış değilim. Kendimi daha 18 yaşında hissediyorum. O zamanlar bu sözün derinliğini çok iyi anlayamamıştım. Ne demek istediğini yaşımın geçtiği her gün biraz daha iyi anlıyorum. * * *

Ercan beyin, tahta oyuncakları yaparken yaratıcılığına, aldığı hazza gıpta etmemek mümkün mü? Can’ın isteğini kırmayan Ercan Bey ve ekip Prag’a gidiyorlar. Bir düşün peşine doğru. Biraz ürkek, biraz heyecanlı, biraz gizemli adımlarla… Can’ın istediği gözleri ve ağzı oynayan kuklayı aramaya giderken, hayatlarında iz bırakacak anıları da hafızalarına, yüreklerine işleyerek geri dönüyorlar. Bir düşün peşine doğru yol alırken, aslında bizlerin de bilmediğimiz yada farkında olmadığımız düşlerimizin gizli dünyasına yolculuk yaptığımızı bu belgeselde hissettim. Mutlu etmek, sevmek, sevilmek, onun için bir şeyler yapmak, hayata anlam yükleyerek yaşamak işte işin sırrı sanırım burada. Gerisi uçarak geçen yıllardan ibaret… Her şey bir kıvılcımla başlar denilir ya. Bavula sığmayan hayatlar da Akyurt Vakfı Yaşamevi ve Kültür Bakanlığı'nın dayanışması ile ortaya çıkan bir belgesel. Bir ilk deneyim sevabı, günahı, duygu yoğunluğu ile. Devamını bekliyoruz.

* * * Derin bir nefes alıp hücrelerimi şu anın neşesi, enerjisi ve huzuruyla dolduruyorum. Belgesel bana bir kez daha şunu anlattı ki, anın kıymetini heba etmemek, hangi yaşta olursak olalım hayallerimize nokta koymamak. Tıpkı Ercan bey gibi…
e-mail:belginturan@gmail.com http://akyurtvakfi.org.tr/medya-odasi/vakiftan-haberler/
 
Toplam blog
: 439
: 512
Kayıt tarihi
: 04.02.09
 
 

Lisansını Anadolu Üniversitesi/ İşletme Bölümü ve Anadolu Üniversitesi/ Sosyoloji Bölümlerinde “O..