Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Temmuz '06

 
Kategori
Eğitim
 

Hayallerimizin ülkesi Amerika

Hayallerimizin ülkesi Amerika
 

Hem eğitimde hem de bir çok alanda dünyanın örnek aldığı ülke. 15.000 Türk öğrencinin halihazırda Amerika Birleşik Devletlerinde okuduğu bilinmektedir. Oldukça yüksek bir rakam. Yapılan araştırmalarda gençlerin lisans ve yüksek lisans programları için özellikle Amerika’yı seçtiklerini göstermektedir. Bunun bir sebebi de konaklama yemek masafları da dahil olmak üzere yıllık 13.000- 15.000 USD civarında oldukça iyi üniversitelerin bulunmasıdır. Türkiye’de özellikle büyük şehirlerde okumak bile Amerika’da okumaktan daha pahalı denebilir.

Gelelim dil eğitimine; Amerikan İngilizcesi pek çoğumuzun çocukluktan itibaren kulağının yatkın olduğu, incelterek telaffuz ettiğimiz, Big Mac’lerden, maçlarını kaçırmadığımız NBA’den belli. Bu yüzden, Amerika’da İngilizce öğrenmeye giden Türk öğrenciler pek te zorluk çekmeyeceklerdir. Her tarafta gördüğünüz Burger King’ler KFC’ler, Mc Donalds’lar kendinizi evinizde hissetmenize yardımcı olacak, Sam Amca’nın ülkesini kendinize çok yakın hissedeceksiniz.

Aslında Amerika’da en iyi İngilizce’nin konuşulduğu yer diye bir şey yoktur. Her bölgenin kendi aksanı, her aksanın kendine özgü özellikleri var. Bu koskocaman ülkede okul seçerken en önemli şey ise gittiğiniz şehir. Bir baştan bir başa neredeyse uçakla beş saat seyehat edilen bir ülkede gideceğiniz bölgeye karar vermek çok kolay değil tabi. Öncelikle kendinize büyük şehirlerde mi yoksa küçük tipik Amerikan kasabalarında mı daha mutlu olabileceğinizi sorun. Bir taraftan New York‘un hareketli yaşamına çoğu kimse hayran olurken, California’nın kumsallarından kalkıp New York’a kısa süreli giden insanların ‘New York’lular size acıyoruz’ dediklerini de unutmamak gerekir. Ilıman iklimi sevenler kesinlikle kuzeyde çok üşüyecekler. Boston mükemmel doğası, elit yerleşim alanları, meşhur üniversiteleri ile çok cazip ancak kışın -15’lere inen soğuk ılıman memleketimize alışanların hoşuna gitmeyebilir. Bir taraftan bu meşhur şehirlerden bahsederken bir taraftan da tipik Amerikan şehirleri/ kasabalarından örneğin Kentucky şehirlerinden bahsetmeden edemeyeceğim. Hem günlük yaşam masraflarının oldukça düşük olduğu, hem de ılıman iklim, rahat stressiz günlük hayatıyla bilinen bu tipik Amrerikan şehirleri, emniyetli olarak bildindiği gibi, içki satmadığı için pek gece hayatı olmayan yerlerdir. Eh bu da genç yaşta çocuğunu Amerika’ya gönderecek bir çok anne baba için bulunmaz nimettir denebilir. Tabi 20 dakika mesafedeki yan kasabada binbir çeşitin bulunduğu kocaman içki dükanlarını hesaba katmazsak.

Hangi dil okulunun nasıl bir standarda sahip olduğu, nasıl eğitim vereceği konusuna gellince; Amerika’da dil okullarını bir anlamda teftiş eden, bazı dil okullarının üye olduğu ve okulların standartlarını belirleyen ACCET adlı bir kuruluş vardır. Bu kuruluşa üye kurumlar düzenli olarak teftiş gördüklerinden, size sundukları konaklama, sınıflar, öğretmenler v.b. gibi bir çok konuda belli standartları sağlıyor ve koruyor olmaları gerekir. Okul seçerken ACCET üyeliği aramak yerinde olacaktır.

Amerika’da bazı dil okulları,üniversite kampüslerinde yerler kiralar ve kampüs içinde ders verirler. Tabi kampüste olmanın avantajları büyüktür. Hem Amerikalı öğrencilerle aynı kampüsü paylaşarak daha çok pratik yapma şansı elde edebilir, hem Amerikan üniversitelerinin, spor, laboratuvar, bilgisayar, internet gibi sınırsız hizmetlerinden yararlanabilir, hem de dilerseniz yurtta konaklama imkanı bulabilirsiniz. Yurtlar genelde Amerikalı bir aile yanında pansiyoner olarak kalmaktan daha pahalı olur, ancak kampüsten aile yanına seyehat gibi ekstra günlük masraflarınızı da düşünürsek , uzun dönemli kalışlar için kampüsler oldukça avantajlıdır. Ancak yazın bir kaç aylığına gezmek, görmek hem de İngilizce öğrenmek isterseniz daha çok New York, California, Florida, Boston gibi nispeten büyük şehirlerin, merkezde bulunan dil okulları daha avantajlıdır. Zira okuldan çıktıktan sonra gitmek istediğiniz yerlere ulaşımın kolay olması gerekir. Amerika’da her yerde toplu taşıma yoktur. New York gibi büyük metropollerde metro, çoğunlukla otobüs hatta tramway gibi toplu taşıma bulunurken, bazı bölgelerde özel araçtan başka ulaşım neredeyse hiç yoktur.

1998 yılında Florida/Tampa’da bir akşam yemeği için taksiyle kaldığım otelden okyanus balıkları yemek için bir restorana gittim. Dünyanın en güzel balıkları diyemem ve bizim Karadeniz hamsisine hiç değişmem. Yemekten sonra restorana taksi çağırmalarını rica edip beklemeye başladım. Aradan geçen aranılan 1 saat içinde 3 tane taksi durağı ellerinde hiç taksi olmadığını söyleyip gelirse göndereceklerini söylediler. Bütün müşterilerin çıktığı restoran kapanıyor ve temizlik başlıyordu. Restoranın dışındaki banklarda beklemeye başladım bir taraftan da ‘İstanbul’da olsam en az 100 taksi bulmuştum bu kadar saat içinde’ diye de hayıflanarak bir yarım saat daha bekledikten sonra restoranın temizliğini bitirip kapıları kilitleyen garson halime acıyarak beni otele bıraktı. Teşekkürler Emily! Bu yüzden ‘Amerika’da nereye gitsem?’ sorusu için biraz dikkatli olmak gerekiyor.
Bazı okullar var ki bir çok yerde şubeleri var. Mesela FLS, ASPECT gibi çok şubeli okullar en az 5-6 kampüse sahip. Gittikten sonra eğer, yanlış seçim yaptığınızı düşünür kaldığınız bölgeyi değiştirmek isterseniz arada fiyat farkı varsa ödeyerek bunu çok kolay yapabiliyorsunuz. Tabi gitmeden önce eğitim danışmanınızla beraber en iyi seçimi yapmaya çalışmak en iyisidir.

Amerika’da araba kiralayarak gezmek hem ekonomik hem de çok zevkli olacaktır. Araba kiralarının günlük 50 dolar civarında olması şaşırtıcı. Güzel bir Mustang’i 50 dolara kiralar ama sigortasına da günlük yine 50 dolar ödeyebilirsiniz. Bir depo benzini nerdeyse 20 USD‘ye doldurur, geniş yollarda keyifle araba kullanırsınız, tabi trafik kurallarına son derece dikat ederek. Yolların çok düzenli olmasına karşın alışana kadar sistemi biraz karışık gelecektir, genelde üst geçitlerde bulunan radar kameraları trafik kurallarını ihlal edenlere haberi olmadan ceza kesecektir. Özellikle yanlış park ettiyseniz 2 dakika içinde size gayet yüksek bir ceza kesileceğinden emin olabilirsiniz. Araba kiralamadan daha fazla park cezası ödemek büyük bir olasılık.

Amerika’da dil okullarına giderken çalışmak yasak olmakla birlikte üniversite öğrencileri haftada 20 saat, eğitim gördükleri kampüste çalışabiliyorlar. Çok fazla para kazanılmamakla birlikte cep harçılığını çalışarak çıkarmak mümkün.
Dil okuluna gidipte sertifika almadan olmaz tabi. Bütün dil okulları bir katılım sertifikası verirler. Ancak yine de toefl, ielts gibi uluslararası sınavlarla, seviyenizi kanıtlamak, hem akademik amaçlarınıza hemde kariyer hedeflerinize daha çok yararlı olacaktır.
Amerika’ya gideceler için vize çok büyük bir problem değil. ABD Konsolosluğu oldukça medeni ve modern bir yöntemle, başvurular için telefonla veya e-posta ile randevu veriyor, vize ücretini bankaya yatırarak randevu tarihinde konsolosluğa gidiyorsunuz, bu yüzden de konsolosluk kapısında uzun kuyruklar oluşmuyor. Genelde bir saat içinde görüşmenizi yapıyor ve sonucunu alıyorsunuz. Yine de okul kayıt ve vize işlemlerinize bir ay öncesinden başlamak tavsiye ediliyor.

2004 Eylülde başlayan yeni bir uygulamayla, Amerika’ya gidecek öğrenciler 100 USD Sevis kayıt ücreti ( Bir anlamda size gönderdikleri orijinal okula kayıt belgesi olan I-20 belgesinin üstündeki barkod) için 100 USD alınmaya başlandı. Amerikan vizesine başvuru biraz daha masraflı hale gelmiş olmasına rağmen başvuru yaparkenki kolaylıkları ile hala cazibesini koruyor.

Amerika’ya dil okuluna gidenler dilerse lisans, yüksek lisans başvurularını Türkiye’ye gelmelerine gerek kalmadan yapabiliyorlar. Hatta vize, askerlik v.b. gibi işlemlerinin de direk Amerika’da iken yürütülmesi bu ülkeyi eğitim için daha da cazip hale getiriyor.

 
Toplam blog
: 35
: 5855
Kayıt tarihi
: 13.07.06
 
 

1970 doğumluyum, 4,5 yaşında ilkokula başladım ve 14 yaşında Üniversite sınavına girdim. KTÜ Sınıf Ö..