Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Eylül '08

 
Kategori
Siyaset
 

Hayasdan hay em...* / İmparatorluğun o acı türküsü!... / '' Türkiye Defteri ''

Hayasdan hay em...* / İmparatorluğun o acı türküsü!... / '' Türkiye Defteri ''
 

Vazo,XVIII.Yüzyıl, ''Ermeni bir Papaz ile Anadolu'lu bir İmam; Kol kola,omuz ömuza...(Pera Müzesi,)


Zarif bir vazo; son İslam İmparatorluğu'nun çöküş dönemlerinde yapılmış!... Onsekizinci Yüzyıl'da...Giysisine bakılırsa bir Ermeni papazla, onla aynı coğrafyada yaşıyan bir imamın kolkola, omuz omuza dostluk ve dayanışmasını simgeleyen bir sanatsal yapıt ve muhtemelen bir Hristiyan tebaadan, bir Osmanlı sanatçısı tarafından üretilmiş!... İmam; Türk, Kürt , Kafkasyalı bir halktan ya da Arap kökenli olabilir...O zamanlar o kadar önemli değil!.. Onemli olan, o coğrafyadaki dostlukları, birlik ve dayanışmaları... Önemli olan Merzifon'da Agop'la Osman'ın çarşıdaki dükkanlarında samimi sohbetleri, Muş'ta, Arşak'la Kenan'ın beraber tarlaya gidişleri, Elazığ'da Harput'ta , Ruhi ile Kevork'un bağ bozumu yapmaları, Adana'da Varujan'la Nihatın Seyhan'a, beraber yüzmeye , Çorlu'da Artin ile Mustafa'nın dereye balık avına gitmeleri, Samatya'da Arden ile Gülnihal'in aşkları ve Kanal Cephesi'nde İngiliz emperyalistlerine karşı savaşan, Ali Osman'la , ona annesinin emanet ettiği arkadaşı, Karakoyunlu Kirkor'un( **) askerlikleri ve esirlik(!) anıları!... O kadar işte...

Bir zamanlar!...

Balkanlar, Anadolu, Kafkasya, Mezopotamya, Ortadoğu ve Arap yarımadasında, yaşamlarını tarihlerinin doğal akışında, son İslam İmparatorluğu bünyesinde sürdüren halklar topluluğu... Ve başta Çarlık Rusyası olmak üzere, İngiliz, Fransız ve Alman emperyalist devletlerinin dünyanın yer altı ve yerüstü zenginliklerini hep paylaşmak, dünya ticaretini ve bu ticaretin yollarını ele geçirmek ve de diğer devlet ve halklarını ekonomik, siyasi ve kültürel açıdan köleleştirip, hegemonyalarına almak istekleri... Bu o gün de, bu gün de, bizim bölgemizde olduğu gibi, dünyanın tüm sömürülen ülkeleri, ulusları ve ezilen halkları için geçerli... Ancak bundan ötürü, dünyanın en bereketli ve Batı'ya yakın topraklarına, Fırat ve Dicle sularına, zengin maden ( Anadoluda ki stratejik madenler: Toryum ve Bor!...) ve de hala güncel ve önemli stratejik ticaret yolları, petrol ve doğalgaz yataklarına sahip, başta Balkanlar olmak üzere; Anadolu, Kafkasya, Mezopotamya ve Arap yarımadası ve Kuzey Afrika, diğer coğrafyalardan çok daha fazla acı çeken halklara sahip oldu!... Ve bu acılar da hala bu modern (!) zamanlarda devam ediyor, ettiriliyor!...


Osmanlı Ordusu'nun , Müslüman, Hristiyan çocukları; Türkü, Kürt'ü, Arap'ı, Asur'u, Çerkezî, Arnavut'u, Abhazı, Laz'ı, Gürcü'sü, Rumu, Ermeni'si, Süryani'si ve diğerleri; İmparatorluğun tüm savaş cephelerinde, Batı Emperyalistlerine ve emperyalist Çarlık Rusya'sına karşı ülkelerini korumak için görev alıp savaştılar...Türkülerde geçen''Yedi Düvele karşı, Osmanlıydı ki dayandı!...'' efsanesini yarattılar... ''Sarı Gelin'' bu acılı süreçler içinde çoğalıp bu günlere geldi...

1914-1918 yılları arasında yalnız 388.000 Mehmetçik, yaralanmadan; hastalıktan, açlıktan, yollarda, cephelerde yaşamını yitirdi... Açlık ve kırımdan yüzbinlerce insan yok oldu... İngiliz savaş gemilerinin, İspanya kralınca gönderilen buğdayı ve deniz yoluyla gelen yardımları geri çevirmeleri, bazı tekneleri batırmaları yüzünden (ki bu insanlık suçundan, bu büyük cinayetten kimse hesap soramamıştır), Tehcir Ermenileri dahil, on binlerce Suriye ve Lübnan insanı, açlıktan yaşamını yitirdi!...''Justin Mc Carthy, 'Death and Exile, (Ölüm ve Sürgün) adlı çalışmasında, bu trajik süreçte, Müslümanların da Ermeniler gibi büyük bir kırımdan geçirildiklerini, onlardan da on binlercesinin hastalık ve açlıktan öldüğünü, Müslümanların ölülerinin de Ermeniler gibi hatırlanmaya hakları olduğunu vurgular!...(***) Gerçekten de yüzlerce yıldır Balkanlar'da ve Kafkaslar'da yaşayan Müslüman halklar da büyük savaş öncesinden başlayarak büyük bir sürgün ve kırıma uğrayarak Anadolu'ya zorla göç ettirilmişler ve bu süreçte yüzbinlerce insan, kırım, açlık ve hastalıktan yaşamlarını yitirmişlerdir ki nicel olarak bu rakamlar Ermeni kırımından çok daha fazladır!...

İngilterenin XIX.yüzyılın son çeyreğindeki Osmanlı sefiri Goschen'nin, Berlin'de, Ermenilerle ilgili aldıkları sorumluluğun (!) yanısıra, Balkanlarda ve Doğu Anadoludaki Rus yayılmacılığı ve gelişen Rus nüfuzunu da gözönüne alarak yaptırdığı nüfus sayımında, Anadolu'daki Ermeni halkının toplam sayısı; ancak 1.400.000'e yaklaşıyordu!...

Ve ilginçtir ki, 1915 tehciri başladığında, bu topraklar ağırlıklı Rus işgalindeydi ve de Sovyet devrimi başlayınca, Ruslar'la birlikte, yaklaşık gayrı müslim tebaadan, 1.000.000 Ermeni'de Rus ordusuyla birlikte Doğu'ya; Erivan'a doğru göç etmişlerdi!...

1878'li yıllarda Berlin Kongresinde, Bulgaristan Krallığı'nın parçalanıp; Sırbistan, Romanya ve Karadağ'a bağımsızlık verilen ve merkezde de sözümona Osmanlıya bağlı ''Otonom Bulgaristan'' olan yeni bir siyasi süreç(!) başlatılmıştı!... Akabinde, Bulgaristan'da ''Ulus Devlet'' kurdurmak isteyen Rusya, ilerki zamanlarda Ermeni çeteler marifetiyle Doğu Anadolu'da oynattığı oyunun aynısını Bulgaristan'da oynatmış; çoğunluk olan müslümanlardan yalnız o bölgede, 300.000 kişiyi, ordu ve Bulgar çeteleri marifetiyle kırdırarak, kalanların İstanbul'a, Anadolu'ya göç etmesine yol açmıştı!... Ve bu acımasız insanlık dışı yöntemle, Bulgarlar, bağımsızlık sürecinde çoğunluğu da elde etmişlerdi!... Bu büyük emperyalist siyasi oyunlar, ancak gene de, Osmanlı halklarını perişan eden bu büyük trajedi de, sonuç itibariyle bu halkaların yaşadığı niceliksel ve niteliksel özellikleriyle aldıkları toplumsal darbeler açısından, hiç bir farklı anlam ifade etmez!... Çifte standartlara acı bir örnek olma ötesinde!...

Müslüman ve diğer gayrı müslim halkların yanısıra; özellikle Ermeniler ve Rumlar; bu Anadolu coğrafyasında kolay kolay vazgeçilmemesi gereken; ortak bir kültürün ve Osmanlı toplumunun varlığı ve ilerlemesinde önemli yeri ve payı olan; yerlerinin doldurulması da mümkün olmayan(!) halklardı!...

Bu hakiki siyasi durum, yok edilen bir ortak kültür ve toplumsal ilişkiler, gözü dönmüş, emperyalist, yağmacı devletlerin umurunda mıydı?...

Bu coğrafyada Musta Kemal Paşa gibi şerefli, vizyon sahibi güçlü bir lider, Irak'da Şeyhler şeyhi, Şeyh Uceym Sadun Paşa gibi sadık ve vefalı büyük bir aşiret reisi, Musul'da Şeyh Mahmut gibi inanmış bir insan, Yemen'de İmam Yahya gibi imparatorluğun bir koruyucusu, Simbad Efendi gibi vizyon sahibi bir vatandaş, Ermenistan'da H.Kaçaznuni gibi, ilerici , Ermeni halkına yararlı bir insan var olmuştur!....Ve bir de emperyalist Fransa tarafından o zamanlarda, Légion d' Honneur'la taltif edilmiş, bütün Müslüman Kürt ve Türkler'in imhasından yana olan, ülkesine ihanet eden, ancak siyaseten abartılmış, Antranik gibi psikolojisi bozuk, cani ruhlu, halkları birbine düşüren katiller, Hicaz'da Osmanlı'yı İngiliz altınlarına, Büyük Arabistan Kralı olma vaadlerine satan, Hicaz Emiri Şerifi Hüseyin gibi basiretini ve şerefini kaybetmiş Müslümanlar ve aşiret reisleri de vardır... Bu gün onun bu misyonunu devam ettiren bir jenerasyon da hala birçok yerde erki, bu günde bu coğrafyanın düşmanlarıyla bir şekilde paylaşıyor!...


Ruslar kendi ordu bünyelerinde Ermenilere bir yandan''İntikam Taburları'' kurdururken'', 15.Nisan.1915'de çıkartılan II.Van İsyanı sonrası, Mayıs ayında Ruslar Van'ı işgal ettiğinde, Çar, gösterdikleri öz veriden dolayı, Van Halkı'na yani bölgedeki Ermeniler'e 'fedakarlıklarından dolayı' teşekkür ederken, bir yandan da sonradan tümüyle işgal ettikleri Doğu Anadolu'ya, toprağa bağlı, Kazaklar'ı(!) yerleştirerek bölgeyi ''Ruslaştırmak'' planları yapıyorlardı!... İngilizler Hakkari'de Nasturileri isyana zorluyor, Mustafa Kemal'in 19.Tümeni Çanakkale'de İngilizlerle göğüs göğüse çarpışıyordu!... Kıbrıs'daki ''Monarga Ermeni Lejyon kampında'', İngilizlerin eğittikleri Ermeni gençleri ve Hristiyan Araplar, Doğuda, Klikya'da, Suriye'de savaşmak ya da , istihbarat işlerinde kullanılmak üzere burdan düzenli olarak Filistin ve Anadolu'ya gönderiliyorlardı.. Gene gönüllü Rus ve Amerikan Yahudi gençleri de, oluşturulan ''Lejyon Taburlarında'', daha geri hizmette(!) kullanılmak üzere, Filistin ve Çanakkale'de istihdam edilmişlerdi!... 

Talat Paşa bu olağan üstü işgal ve savaş koşullarında, görüntüye bakılırsa sonra amacını aşan ve büyük bir trajediye neden olan ''Geçici Tehcir Kanunu'nu'' (denetleyemeyeceği , belki de çok olumsuz gelişmeler karşısında denetlemek de istemeyeceği, bir kanunu...) uygulamaya sokmak zorunda kalıyordu!.. 

O günlerde Osmanlı'ya her anlamda hakim olan Berlin Strass'nin o meşhur 3B projeleri dahilinde, Ermenilerin bir şekilde, imha sürecinde payının olup olmadığı her nedense hiç tartışılmamıştır!... Tıpkı Mezopotamya'ya, o yüzyılın ileri zamanlarında kendi yurttaşlarını yerleştirmeyi hayal etmelerinin tartışılmadığı gibi!... 

Hangimiz , Haydar Paşa Garı gibi, imparatorluğu siyaseten ve askeri olarak gizlice işgale başlayan Alman emperyalizminin o yüzyılın utanç binalarından birinin Almanlarının 3B projeleri için çıkış kapısı olduğundan ve Alman kurmaylarının o binada üstlendiğinden ve Kadıköy'de Alman apartmanlarının yapıldığındanı ve ilk Alman nüfusun oraya yerleştiğinden, haberdardı?... 

Ve hangimiz, Bronsart Paşa'nın, 1921 yılında, bir Alman gazetesine aşağıdaki beyanatından haberdardı: ''... Ermeni departasyonunu (tehciri) yapmak gerekiyordu!... Çünkü siperlerin arkasındaki Ermeniler'le Ruslar, birleşerek savaştılar!... Çok miktarda Türk Köyü yakıldı. 60.000 Türk , Ermeni Çetelerince katledildi... Bu siperlerin arkasının temizlenmesi gerekiyordu! ...'' 

Komitacı Ermeni aydınları da, ''Büyük Ermenistan Ulus Devleti'' kurma yolundaki amaçları uğruna, gerekirse halkının yarısının yok olmasına razı oldukları zamanlardaydı(!).. Ve bu gün de dünyayı yöneten, finans-oligarşinin zirvesindeki Rothschildler'in dedesi Lord Rothschild'de, 1917 yılı yazında İngiltere Parlementosuna , Filistin'de bir Yahudi Devleti kurulması için bir taslak sunuyordu!... Ve imparatorluğun askerleri var gücüyle baştan kaybedilmiş bir savaşta, tüm cephelerde savaşıp, eriyip gidiyor ve bir yandan da arkadan saldırıp duran küçük çete hareketleriyle uğraşıyorlardı!...

Bu gün de bu coğrafyada çekilen acıların tek sorumlusu, günümüzde dünyaya hükmedenlerdir!... Bu gün de yapılacak olanları dolaylı olarak belirlemeye çalışanlar da onlardır... Dünkü maç sonrası hazır yazılarıyla bekleyen, TIME dahil, batı basınına ve politikacılarının demeçlerine bakmak, biraz gören gözlere, işiten kulaklara iyi bir rehber olabilir...

Bu yüzden geçmişin nerden gelip nereye gittiğini bilemeyen yeni kuşaklar, Kıbrıs usulü''Yes be annem'' demeden, bu coğrafyada geçmişde neler olup bittiğini, halkların bu gün hala neden düşman yapılmaya çalışıldığını da anlamak için, biraz çaba göstermek ve diğer halklara karşı daha hoşgörülü olmak zorundadırlar!... O kadar ortak olan değerlere, benzer bir kültüre sahip insanların o gün de bu gün de çektiği acılara, bilimsel bir gözle, tarafsız bir görüşle, doğrudan, haktan yana olmak üzere, sahip çıkmak zorundadırlar... Milliyet'ten bir gazeteci arkadaşın, Ermenistan'da konuştuğu on kişiden sekizinin bizim Orta ve Doğu Anadolu bölgesi kökenli olduğuna da dikkat etmek zorundadırlar!...Çünkü bu gün olacak tüm olumlu, anlamlı şeyler onların yarınları olacaktır.

İnsanın gönlünden geçen, bu bölgede yaşayan halkların, elden geldiğince din ve kültürlerinde bağımsız, birleştirilebilmiş, ileri demokratik bir siyasi ve ekonomik bir çatı altında, bilimden, insanlıktan, doğal çevreden yana, 2050'li yıllarda, geçmişte olduğu gibi görece daha genlikli, güzel yaşamlar sürebileceği daha insani süreçleri başlatabilmeleridir.

(*); ''Ermenistan, Ermeniyim...''
(2008'deki , ulusal maçta, komşumuz Ermenilerin sürekli yinelediği sloganlar...)

(**, ***); Bu konuda, Türkiyenin Musul sorunu(XIV ve (XVII) yazılarımızdan
ayrıntılı bilgi ve yoruma ulaşabilirsiniz.(z.e.) 

 
Toplam blog
: 392
: 4592
Kayıt tarihi
: 12.03.07
 
 

İstanbul doğumluyum. Sağlıklı beslenme, yüzme, doğada yürüyüş ve çevre özel ilgi alanlarım. Şiiri ve..