Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Temmuz '09

 
Kategori
ÖSYS
 

Hayat sınava tâbidir…

Hayat  sınava tâbidir…
 

Hayatta hiçbir zaman kimse sizi hede hödö deyip itekleyemez..:)


Hayat sınava tâbidir…

Harika bir başlık oldu. Vallahi ben bayıldım, birazdan sizde bayılacaksınız :p Bir İran atasözü şöyle der: eğerle meğer evlenmişler, keşke isimli bir çocukları olmuş diye işte keşke diyorum şimdi upuzun saçlarım olsaydı da, şöyle bir geriye attırsaydım. Ama cidden de yaşam bir imtihan. Üstüne üstlük girdiğimiz tüm sınavlardan daha basit.

KPS, ÖSS, ÖYS, ÖKZ, DVR, SĞR, SLK vs vs vs. Hepsinden daha kolay vallahi.İnanın bana. Mutlaka bazı engelleri de mevcut. Ancak yine de tüm talebelik kariyerinizde karşılaştığınız bütün sınavlardan daha kolay. Hem mükafatı da daha kocaman.

Şimdi 10 puanlık bonus soru;

“Bir uçaktan bir kilo demir ve bir kilo pamuk aynı anda aşağı atsalar, hangisi önce yere çakılır?”

Benim örenciliğim, bu soru her sorulduğunda “demüüür” diye çığırmakla geçti. Emme her seferinde cevap “pambuuuk” çıktı. İkisi de bir kilo ya, o bakımdanmış. (hâlâ da anlamış değilim ya neyse) Bu konuya sonra, yeniden döncem.

Evet ne demiştik, hayat sınavı bir defa mutlak daha adil, adaletlidir. Hatta bu sınavın kesinlikle bazı artıları avantajları var. Misal; hayatınız için ivedi en gereken ve her kapıyı açan, Napolyon’a ilham olan parayı bankadan çekmeniz gerektiğini düşünün. Düşündünüz mü..? Gidersiniz, parayla saadet olmaz materyalini çeker, dönersiniz. Saçı ensede topuzumsu bir şey yapmış gişe yetkilisi hatun kişi size gözlüğünün üzerinden bakıp, “söyle bakayım, şeftali en çok hangi bölgelerimizdedir” diye bağırmaz ;)

Veyahut kız istemeye gitmişsiniz, babası size “gel bakalım olum tahtaya, Osmanlı İmparatorluğu’nun kurulmasından itibaren bütün padişahları, kim kimin oğlu, kim kimi vezir-i azamı tarihleriyle say” da demez...

Ben bugüne kadar hiçbir erkeğin “canım aşkım, söyle bakalım memleketimizin maden zengini olan ili neresidir” dediğini de duymadım… Birlikte çalıştığım hiç kimse bana açık fonksiyon, sinüs, binom açılımı, kosinüs, deltoid, türev, faktöriyel sormadı. Mod, vektör, permütasyon, kotanjan, fotosentez, venn Şeması veya karbon kimyası da sormadı. Bir defasına demirin simgesi bir bulmacada çıkmıştı, o kadar. Onu da masuscuktan boş bıraktım, ilgili gasteden arayıp velimi de çağırmadılar ;)

Çağırsalar ne fark eder? Söylemezdim ki:p Başkası evlâdı teşekkür / takdir belgesi alınca sevinir, paşababam da eve karne müsveddesi götürürsem sevinirdi! alem yav Üni.de çaktığımda bile paşababam çok sevinmişti, meğer okulu bıraktığımı zannediyormuş!

İşte ben o zaman zarfından bu zamana puluna kadar sadece okuma-yazma işini kıvırmamın faydasını gördüm desem abartmış olmam.:p

Ama ötesi berisi ile hiç karşılaşmadım. Siz karşılaştınız mı? Sizi metrobüsten fuzuli’nin bir beytinin hecelerini failün failün faülatün yok bilmem ne diye mors muydu fors muydu alfabesi gibi nohta ve çızıklar ile ayıramadınız diye yendiren pardon indiren oldu mu..?

Herhangi bir iş görüşmenizde “ah yine fındık hangi bölgemizde yetişir” veya “en ünlü on tanzimat dönemi şairi kimdir” gibi bir soruyla muhatap oldunuz mu? Veya kapıcının karısı gecenin köründe kapınızı çalıp, “apla/abi, potasyum ile fosforik asit laboratuar ortamında karıştırılıp kaynatılırsa ne olur? Bilemedin mi? Sen aidatı 20 kağıt fazla ödeyeceksin” mi dedi? Bir de sülfürik asit vardı, sahi o neydi?

Askerdeyken komutan sizi içtimada bir adım öne çıkarıp davudi bir ses tonuyla, “Amfoter oksit sayılacaaaak, say” diye bağırdı mı?

Ağaca tırmanıp tırmanıp tepe takla düşen solucandan da, asla bir türlü dolamayan havuzdan da gına geldi... Solucan hayvanı çıkar çıkar geri düşerdi. Siz hiç gerçek hayatta ağaca tırmanan solucan gördünüz mü? ben gördüm:p

Tutunamaz ki!

Beş ecâ musluk var da, üçü ayrı ayrı yönden su akıtıyor da, havuzda çatlak var da, sızdırıyor da, havuz ne vakit dolar? Kapayın çatlağı, ecâları sonuna kadar açın, hemen kolaycıcık dolar!

Hani bunlar yaşamımızda her zaman lazım olacaktı? Hatta adam madam olmamız için bunları bilmemiz şarttı. Artık zaman aşımına uğramıştır, Can Yücelin itirafı gibi itiraf ediyorum işte sakıncası yok. ilköğretimi, liseyi ve üniversiteyi copy +paste ile bitirdim. Kps imtihanında bile yakalanmadan kopya çektim. Ne olacak? Seneler geçmiş aradan, disiplin kuruluna mı çağıracaklar..? Hıh çağırsınlar. Hâlâ disiplin müfredatını sular seller gibi ezbere biliyorum ;)

Hayatın diğer sınavlardan başka basit yönleri de var. Kimse imtihan esnasında sıraların üzerinde car car bağırışa çağırışa koşuşturmaz. Kimse soruyu bilemezseniz, kulak memenizden yakalayıp tekmelemeye kalkmaz size sille-tokat girişmez.

Ayrıca hayatta hiçbir zaman kimse sizi hede hödö deyip iki tam kesiri çarpıp, üçüncüsüne toplatıp, dördüncüsünden çıkarmaz diye, size sille-tokat girişmez. Sahi yeri gelmişken, binom açılımı ne yahu? Sanırım bir de kare vardı. Yanlış hatırlamıyorsam kökü de vardı diymi bu karenin. Cık cık cıkk heç karenin kökü olar mı? Ispanak mı bu? Küpü de vardı, yok küp karenin değildi galiba. Metrenin veya kilometrenindi:p Neyse ne…

Elbette adına yaşam denen sınavın da güçlükleri var. Misal; istediğiniz sorudan başlayamazsınız. Sınav süresi (değişkenlik arz etse de )bir ömürdür. Ama aslında bu (uzun görünse de) göründüğünden epeyce kısa bir zaman.

Söz konusu sınavda müfredatın ucu bucağı belli değildir. Çok geniştir. Hatta “örtmenim valla bir tek orayı çalışmamıştım, paşababam hastaydı, ceryanlar kesikti” diye soruyu değiştirme şansınız da yok. Hayatta pek nadir kurtarma sözlüsü olur, o da torpilliysen. Hatta pek buna da güvenmemek lazım. “Karnım ağrıyordu, çalışamadım” gibi üfürükten bahaneler de işe yaramaz. Ama hiç değilse kıyafet mecburiyeti yok demek isterdim.

Hayat imtihanındaki en kötü yanı, ise şudur: bildiğimiz imtihanlarda dört yanlış bir doğruyu götürür öyle değil mi? Oysa hayatta ise kimi zaman bir yanlış tüm doğruları yok sayar silip süpürür. Bu imtihandan kaytarmak mı? Sıkıysa deneyin bakayım. Rapor da getiremezsiniz. Kimden alıp, kime kabul ettireceksin ki?

Düşünsenize aslında ne iyi olurdu. İlgili raporu almışsınız kabul de görülmüş. He hee.Tekrar o restoranda aynı kadınla /erkekle karşılaşıyorsunuz veya yeniden kaldırımdasınız ve o elindeki paketlerle size tosluyor. Muhtemelen böyle bir hakkımız olsaydı, kırmızı kurdele hakkımız doğardı;))

Ben belki yine de alamazdım, kesin konuşmam lâzım... Bu arada konunun en başında bir pambuk mu, bir kilo demir mi daha ağırdır sorusuna bilim bir cevap buldu:

“demüüür”!

Çünkü “özkül ağırlık” meselesiymiş. Bir bakıma “hacim, macim” olayıymış. Yaşam gibi üçgenin iç açıların toplamı her zaman 180 derece ya. Bütün vektörlerin toplamı bileşkedir ya… (salla salla…bir bilen yok nasılsa):p

Hayatsa bütün rektörlerimizin bileşkesinin toplamıdır. Hayat yaptıklarınızın çıkarımıdır. İç açıların çarpımı gibi. Yani bir bakıma özgür ağırlık meselesi, hacim dalga boyu olayı. Ama bize ısrarla ne öğrettiler, demüür değil;

“pambbuuuuk”!

Onunçün “demüüür gibi değil, pambbuuuuk gibi” yımışadık. Yaşam denen sınavdayız, bildiğimiz çözelti, rasyonel sayılara, dalga boyuna, fotosenteze, paydaya güveniyor, inanıyoruz. Orta yerde pambbuuuk diye diye gezip, kafamıza önce demüüürr düşmesine ne diye şaşırıyoruz ki ;))

 
Toplam blog
: 13
: 541
Kayıt tarihi
: 19.03.09
 
 

İstanbul' da yaşıyorum... İşletme 3.sınıf devam ediyorum...Bir kamu kuruluşunda Halkla İlişkilerde ..