Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Aralık '10

 
Kategori
Kişisel Gelişim
 

Hayat amacın

Hayat amacın
 

Bu arada sana ne olmak istediğin doğru dürüst sorulmamış. Babanın senin için harcadığı dershane parası senden önemli adl edilmiş.

Peki ya sen mutlu musun, şu anda bulunduğun konumdan?

Hangi ortama girersem gireyim, hangi iş yerine gidersem gideyim, mutlaka işinden şikayet eden bir dolu insanla karşılaşıyorum. Ben daha ağzımı açamadan, bugünün ne kötü geçtiğini, ne kötü bir işte çalıştığını, fırsatı olsa hemen ayrılacağını anlatan bir dolu insan.

Alışkanlık haline getirmiş, hem bol şikayet ediyor, hem de korkularından dolayı çalışmaya devam ediyor.

Bir düşünsene, her dakika şikayet ettiğin, bıraksalar bir dakika durmayacağın işinde ne kadar verimli olabilirsin?

Önce kendin mutsuz olduğun için muhtemelen psikosomatik olan rahatsızlıklarından dolayı her yanın ağıracak ve renk renk, desen desen haplara sarılacaksın. Evine, eşine, yavruna en asık suratınla gelip en küçük bir şeyde zaten günüm kötü geçti konuşmayın diye cevap vereceksin. İş yerinde birileri yanlışlıkla bir şey sorsa içinde sakladığın öfke ve kızgınlık bombasıyla cevap vereceksin. O iş yerinde senin yerinde olmak isteyen bir dolu kişinin hakkını gasp edeceksin. Kısacası kendin mutlu olmadığın için etrafını da anlamadan mutsuz edeceksin.

Halbuki insanın hayatta ki birincil maksadı, önce kendini mutlu etmektir.

Bir düşünsene, kendini mutlu edemeyen bir insan tam olarak kimi mutlu edebilir?

Ya da başkalarını çok mutlu ettin diyelim, sen mutsuzluktan hasta olduğunda, mutlu ettiklerin bir kolonyayla gelip(kolonya isterse en iyisinden olsun ) geçmiş olsun deyip gideceklerdir.

İnsanoğlu kendine tahammül edemez, kendine odaklanamaz. Öncelikle kendine odaklanamadığı için doktora gider ve bana odaklan bende ne var bana söyle der.

Gel sen böyle yapma ve kısa bir süre de olsa kendine odaklan. En son ne zaman kendin için sırf kendin adına bir iş seçimi yaptın.

Bu seçim nasıl haz verici bir şeydir bilir misin?

Gelişmiş birçok ülke de insanlar genelde kendi istedikleri mesleklere odaklanırlar, kendi istedikleri işlerin arkasından giderler.

Örneğin; İngiltere’de yaşayan bir aile master eğitimlerini yaptıktan sonra kariyerli mesleklerini bırakıp rahatlıkla marangoz olabiliyor.

Bir bakanın öz kardeşi kanalizasyon işçisi olabiliyor. Bir başka bürokratın eşi temizlik işçisi olabiliyor ve böyle örnekler herkes tarafından normal karşılanıyor.

Oysa bizde insanlar sadece görünen statüleri ile değer görüyorlar.

Değerli abim, Vali yard. İsmet Akyol’un her zaman söylediği bir söz var. “ Mevki, makam geçicidir. Asıl olan insandır.” Ağzına sağlık, ne güzel söz.

Lafta söyleriz de bir türlü içimize yerleştiremeyiz bu sözü. Hem statülere çok önem veririz hem de bankada düzgün çalışmayan birini gördüğümüzde ver yansın eder, saatlerce söyleniriz. Ama o bankacı belki de içinde bizim de payımız olan toplum baskısından oradadır, olamaz mı?

Bu nasıl çelişkili bir durumdur, bu durumu hiç anlamlandıramam. Kendi yapamadıklarımızı, içimizde kalmış olan meslekleri, sevdiklerimizde ve evlatlarımızda görmek isteriz. Kısacası gençlere yaşam hakkı tanımayız ya da yaşam haklarını bizim hayallerimizle sınırlandırırız.

Hal bu ki insanlara yaşam senin, ne istersen onu ol. Git çöpçü ol, terzi ol, marangoz, semazen, şarkıcı ol deme cesaretini gösterebilsek neler olur dünyada biliyor musun?

Ne yaratımlar ortaya çıkar, ne cevherler su yüzüne yansır, farkında mısın ? Niye böyle yapmalıyız ; Çünkü her insanın aynı yeteneğe sahip olması imkansızdır. Çoklu zeka kuramı diye bir şey vardır.

Herkesin yapısı farklı şeylere müsaittir. Yaradan bunu böyle ayarlamıştır. Çünkü evrende çöpçüye de, doktora da, iş adamına da, sanatçıya da ihtiyaç vardır. Büyük resim böyle tamamlanır.

Çok sevdiğim, ünlü bir türkücü arkadaşım “Benim ibadetim şarkı söylemek” der her zaman. Mükemmel bir söz bence, mükemmel olduğu kadar da doğru. İnsan sevdiği işi yaptığında ibadet gibi değer verir yaptıklarına.

Herkesin doktorluk bilinciyle, avukatlık bilinciyle, öğretmenlik bilinciyle hareket etmesini düşünmek tam bir ahmaklık olur, kanaatimce.

Zorla öğretmen olmuş birini düşünsenize. O öğretmen bizim evlatlarımızı okutacak. Her gün nefretle o okula gelip, derse girecek ve çocukların gözlerine bakıp ders anlatmaya çalışacak.

O öğretmene emanet ettiğimiz çocuklar akşam eve dersini öğrenememiş, öğretmenin öfkesinden anlayamadığını soramamış, haliyle mutsuz olmuş bir şekilde gelecek. Sen de işini sevmiyorsun barut gibisin çocuk sana da soramamış yemiş azarı. Sonuç hezimet!!!

Tam da burada; geçen aya kadar öğretmenlik yapmış, Hacettepe’yi başarı ile bitirmiş olan Pınar’a sevgi ve şükranlarımı sunuyorum. Gerçekte yapmak istediği işin kesinlikle öğretmenlik olmadığını keşfetti ve yıllar süren memurluk hayatına bir çırpıda son verdi. Yolun açık olsun Pınar ve yolu açık olsun tüm Pınar gönüllülerin.

Bir de danışanlarımda ve etrafta tespit ettiğim başka bir sıkıntı var.

Elinde sihirli bir değnek olsa ne yapmak istersin diyorum. Yanıt yok. Çünkü bizlere hiçbir zaman özgür irademizle karar verebilme yetisi verilmemiş.

Peki size basit bir yol sunayım, gerçekte ne yapmak istediğinizi bulmanız için. Küçüklükte neler yapmaktan hoşlandığınıza odaklanın. Çünkü küçüklüğünüz; saf, temiz, yaratıcı ve yıpratılmamıştır. Oturun düşünün. Siz küçükken ne yapardınız, en çok hangi oyunu oynardınız, o oyunda hangi rolde yer alırdınız vs.vs.

İşte şimdi ki hayatınızda sizi en çok mutlu edecek iş burada gizlidir.

Belki bir aşçı, belki bir makyöz, belki bir tasarımcı, belki bir çocuk bakıcısı. Ne ise ne?

Emin ol ki senin en sevdiğin ve yapmaktan en çok keyif aldığın şey olacak. Yaptığın işi ibadet gibi yapacaksın. Bir gün bile sıkılmadan. Yaptıkça yapasın gelecek. Çünkü bu iş tam sana ait olan olacak ve tam da seni yansıtan güzellikleri barındıracak. Kesinlikle söylüyorum her zaman kazandığından çok daha fazla kazanacaksın. Çünkü o işin en iyilerinden olacaksın anlamadan.

İşini çok sevip, istediği işi yapıp para kazanmayan bir kişi daha görmedim. Eğer varsa bilinçaltında kazanamayacağı kodlanmış olan veya yaptığı işten dolayı kendini cezalandıran biridir haberin olsun.

Çocuk bakıcısı dahi olsan iyi kazanacaksın. Çünkü önce kendine hizmet etmiş olmanın mutluluğu ile yola koyulmuş olacaksın.

Düşün; çocuklara bakarken kendinden geçen, onlara en iyi hizmeti veren kişinin elinden çocuğunu alır mısın? Ya da onu kaybetmemek için elinden gelen maaşı sonuna kadar vermez misin?

Eee o zaman sorun ne?

Hadi başlasana hayat amacına odaklanmaya…
 
Toplam blog
: 10
: 1185
Kayıt tarihi
: 29.07.10
 
 

1977 yılında Edirne'de doğmuştur. Üniversite eğitimini tamamladıktan sonra, kişisel gelişim üzerine ..