Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Eylül '13

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Hayat anlaşmak değil, paylaşmak da değil, dağları birlikte seyretmektir

Hayat anlaşmak değil, paylaşmak da değil, dağları birlikte seyretmektir
 

Var olana bakmayın, olması gerekeni düşünelim. Birlikte yaşadıklarımızla (eşimiz, sevgilimiz) yaşam adıyla yaptıklarımız/yapacaklarımız konusunda aramızda bir anlaşma olması doğru mudur? “Ben sinemaya gitmek istiyorum, gel birlikte gidelim” dedik. İstiyordu ya da istemiyordu, karımız/sevgilimiz olduğu için(bizim hatırımıza, bizi kırmamak için, jest olsun, yuvanın mutluluğu bozulmasın diye vs) bizimle beraber sinemaya geldi. Şimdi bu doğru bir yaşam olur mu?

Eşimsin, sevgilimsin (ya da beraber yaşadığı anne, baba, kardeş, akraba, arkadaş vs) diye neden ben istemediğim bir şeyi yapmak zorunda kalayım. Zaten birlikte yaşamak bile mantıklı değilken (hele de ömür boyu filan) yaşarken her şeyi ortak yapmak, birimizin istediğini diğerimizin yapması, yapmaya mecbur bırakılması ne kadar doğru. Herkes kafasına göre yaşasa bu sefer de evliliğin ne anlamı kalacak. Ama işte insanın diğer kimselerden bağımsız kafasına göre yaşaması gerekiyor. Ben senin isteklerine sadece hoşuma giderse katılmalıyım. El ele tutuşmuşlar, eee… Bugün şunu yapalım. İstemiyorsam. Ama ben istiyorum. Sen onu yap ben başka bir şey yapayım. Ve yapmak istediğiniz şeylerin çoğu eşinizden/sevgilinizden farklı olabilir.

Yaşamak adına yapmak istedikleriniz konusunda eşinizi iknaya çalışmak, size katılmak istemiyorsa zorlamak baskı değil mi? Ama herkes bunu yapıyor. Hem kendin istemediğin halde eşinin hatırına, o gücenmesin diye, ona jest olsun ya da aile yapısı bozulmasın, tatlılık olsun diye, çocuklar için vs eşine uyman da doğru değil. Mutlu bir hayat bu olamaz.

Hele de paylaşmak… Aman Allah’ım! “Ben bu şiiri seviyorum, sana da okuyorum, ister misin” İstemem diyebilir miyim? Güzelse kendin oku. Belki benim için onu dinlemek bir işkence olacak. Şiiri ben göreyim, beğenirsem zaten kendim okurum, senin okumanı isterim ya da bu yaşam güzelliğinde sana katılırım. Ama paylaşmada böyle şeyler olmaz. Eşler/sevgililer güzellikleri birlikte yaşamalıymış. O her neyse senin için güzelliktir ama belki benim için değildir. “Bu hafta sonu pikniğe gidelim, canım istiyor” canın istiyorsa sen git ben istemiyorum diyebiliyor musun? Sen onun kocasıysan/ya da karısıysan yanında olmak zorundasın. O mutlu, sen mutsuz.

Kerim Korkut’un kurmayı düşündüğü yeryüzü düzeninde birlikte yaşamak, anlaşmak, paylaşmak gibi şeyler yoktur. Herkes bağımsız ve özgür olarak istediğini yapar. Hoşuna giderse, kendisi de isterse (ikinizin o anda yapmak istediği şey aynıysa) mutlu olacaksa, senin yaşantına katılır. “Gel balkonda yıldızları seyredelim” sen balkonda arzun üzerine yıldızları seyredersin eşin/sevgilin bunun güzel bir şey olduğunu düşünür ve sana katılır. Başka türlüsü olmaz. Davetle de olmaz, teklifle de olmaz. Zira davette de, teklifte de gizli bir zorlama vardır.

Kerim Korkut düzenlerinde yetişkin insanlar ayrı yaşarlar. Eşiniz/sevgiliniz ya da diğer insanlar dağların ardındadır. Güneşle birlikte “yaşamak için” bahçelerinize gelirler. Yaşamalarınız hoşlarına giderse size katılırlar; değilse ya sizi seyrederler ya da arzuları istikametinde başka bahçelere girerler. “Bugün şunu yapacağız” hayır ben istemiyorum. “Madem öyle bunu yapalım” Bunu da istemiyorum. “E birlikte bir şey yapalım bari” Bunlar kişi üzerinde baskıdır ve özgürlüğünü elinden almaktır. Özgür bir hayatta teklif ve davet olmaz. Çünkü bunlarda gizli bir zorlama vardır. Hani eşsiniz, sevgilisiniz ya ne yapacağını söylersin ya da ne yapacağını sorar (haberi de olmayabilir ve sen yapar geçersin, illa bilecek diye bir şey yok) sana isterse katılır. Gerçek mutlu hayat budur işte.

Kerim Korkut bin yılların yaşam düzenlerini kurarken her şeyi en ince ayrıntısına kadar düşünmüş ve insanı en mutlu edecek yaşam şeklini bulmuştur. Onun yaşam anlayışında mecburiyet yoktur. Mecburiyeti yaratan sorunlar ve eksiklikler giderilir. Kişi kafasında hiçbir takıntısı olmadan hayatın çiçekli dağlarıyla baş başa kalır. Sadece mutlu olmak için ne yapacağını, nasıl yaşayacağını düşünür. Bunlar hayal değil, hayat böyle olmalıdır ve siz isterseniz olur. Dünyaya gelmişim, üç günlük hayatta sorunlar, dertler, hastalıklar… Sittirsin gitsin! Böyle hayat olur mu ya! Değiştirme gücüm var ve değiştireceğim.

Yaşadığımız dertlerin, sorunların, hastalıkların ve bilumum diğer rahatsızlıkların sebebi bizim şu andaki mevcut düşünce ve anlayışlarımız… Evliyim. Çalışıyorum. Pazar günü eşim evde çamaşır yıkıyor, ben de kahvede oturuyorum. Bir kere eşim çamaşır yıkamaz, o işin görevlisi vardır. Ben de kahvede oturmam. Ayrı ayrı (isteklerimiz uyuşmazsa) ya da beraber yaşamaya gideriz. Şimdi bu yazıdaki fikirleri bile eleştirenler olacak. Hayatta istediğimiz şeyleri yapmak için birilerinin gözüne mi bakacağız? İzin mi alacağız? Eğer anlayabilirseniz size sunulanlar gerçek bir yaşam devrimidir.

 

 
Toplam blog
: 6332
: 653
Kayıt tarihi
: 21.09.08
 
 

Sadece sayfalarda kalan yazılar şaheser olsalar bile önemsiz ve anlamsızdır. İnsanlara ulaşan ve ..