Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Haziran '12

 
Kategori
Felsefe
 

Hayat Bilgisi

İlk ben vardım sonra yarattım sen oldun sonra yarattık biz olduk. Görünen bendim göremediğin yine bendim. Hep seninle oldum. Sen ise benimle vardın. Şimdi seni unuttun beni arar oldun. Biz bizeyken yalnızlığa mahkum oldun. En yalnız anlarında BEN ileyken sonsuzluğa uzanan hayallerin her seferinde BEN'imle son bulurken o çok sevdiğin rüyaların sonunda bana dönerken BEN'i BEN'de yaşarken sen daha hangi gerçeği arar oldun.

Sen, sen olmadıkça istediklerinde senin olmayacaktır. Önce kendin olmasını bileceksin... Sonra isteyeceksin.

Bize göre bir insanın kendisi olması demek onun hayat yolunda hedeflerini belirlerken kendi öz ve iradesine göre hareket etmesi taklitçi değil gerçekçi olması ve kendini başkalarının hayatına göre değil kendi karakterine göre yönlendirmesi demektir. Bu insan gerçekten ne istediğini bilen bir insandır bu insan belirlediği hedeflerde başkalarının hatalarını yaşamak yerine kendi hatalarını yaşar öğrenir ve doğrusuyla değiştirir.. Bu insan diğerlerine göre daha olgun olur ve bu insan bir şeyi gerçekten istediği zaman ne yapması gerektiğini de gerçekten iyi bilir.. Çünkü bu insan başkalarının hayatını değil kendi hayatını yaşayandır.. Bu insan tutsaklıktan kurtulmuş özgürlüğü bulmuştur... Herkesin olmak istediği bir insan olmuş ama herkes gibi olmamıştır... Günümüzde ünlü bir sanatçı gibi olmak isteyen milyonlarca kişi görebilirsiniz... Onların en büyük hatası o sanatçı gibi olmak isteyip kendilerini o isteğe hapis etmeleridir.. Oysa özgürlük kendilerindedir.
 
Eğer kim olman gerektiği hakkında en ufak bir fikrin dahi yoksa, doğru arabalara, evlere ve giysilere sahip olmak tamamen anlamsızdır. Bu yüzden hayatta daha fazlasına sahip olmaya çabalamaktan vazgeç ve hayat için daha fazlası olmaya çalış. Sonsuz mutluluğun yattığı yer burasıdır.
(Alıntı Makale)
 
Bazen kim olduğunu hatırlamak neler yapabileceğinin farkına varmak demektir.
 
Önemli olan ne konuştuğunuz değil ne yaptığınızdır... Konuştuklarınızla yaptıklarınızın arasında ki fark ne kadar büyükse kendinizle çatışmanız o kadar büyük demektir. Bu da sürekli isyan halidir. İnsanların yaptığı en büyük hatalardan biride budur. İçinde bulunduğunuz bu durumdan kurtulmadıkça hayat yükünüzü hafifletmeyecektir. 
 
Düşünebilen bir varlık olarak sence düşünmen gerektiği kadar düşünüyor musun? Hayatı daha mantıklı ve anlamlı yaşamak yerine yoksa ezbere mi yaşıyorsun? Hayatında bir hedefin var mı yoksa rastgele bir yaşam mı sürüyorsun? Elbette bu soruların cevabı sende saklı benim sana bunları sormamın elbette bir amacı var bunları okudukça fark edeceksin. Anne karnında hayata geldiğinde her şeyi algılamaya başladığında muhtemelen yaşadıklarına bir anlam veremedin? Büyük ihtimal karanlıktaydın. Daha kendini bile tanımıyordun. Sonra birden bulunduğun ortamda farklı bir ortama geçiş yaptın ne olduğunu anlayamadın anlayamadığın için korktun böylece ilk korkuyu yaşamış oldun. Zamanla daha iyi görmeyi ve daha iyi duymayı öğrendin algıların hızla gelişiyordu. İçinde ki bu istek sende azim yarattı ilerleme kaydetmek istedin ve sürünmeye başladın daha da azim ettin emekleyerek iki dizinin üstünde ilerledin daha da azim ettin iki ayağının üstünde yürümeyi öğrendin yürümeyi öğrenmenin mutluluğunda ilk defa düşmeyi de öğrendin mutluluğu ve acıyı bir arada yaşamaya başladın ancak yürümenin mutluluğu acıdan daha fazlaydı ve bunun mutluluğu seni o kadar güçlendirdi ki koşmaya başladın.
 
Peki ya insan oğlu o yaşlarda bu kadar azimliyken seni şimdi durduran ne? Acılar mı...? O zaman da acı çekmiştin? O zaman daha güçsüz ve zayıftın oysa şimdi daha güçlüsün söyle şimdi seni durduran ne hiç düşündün mü? Hayat mı ailen mi kurulu düzen mi arkadaşların mı yoksa kendin mi? Ama bunları düşünmeden önce sen ilerlemek mi istiyorsun yoksa durmak mı acizlikten yana mısın yoksa yaratılışın gibi üstünlükten yana mısın? Üstünlükten yanaysan devam et...
 
Öncelikle aynanın karşısına geçelim ama bu ayna hayat aynası olsun burada kendimize değil de bu hayatta yaptıklarımıza bir bakalım.
 
Bakarken sorgulayın, sorgularken düşünün ve sizi nelerin ilerlettiğini ve nelerin yavaşlattığını ayırmaya çalışın... Yavaşlatan şeyleri bir kenara itin şöyle ilerleten şeyleri yanınıza alın. Sizi ilerletecek hiçbir şey bulamadınız mı üzülmeyin... Sizi ilerletecek olan şeyleri araştırın.. Zamanınız mı yok! alışkanlıklarınızdan kesin örneğin sigara molasında sigara içmek yerine sizi ilerletecek olan şeylere yönelin saatlerce uyuduğunuz uykudan kendinize bir saat ayırın.. Tatil gününüzün yarsını buna ayırın.. Düşündükçe kendinize zaman bulacaksınız.. Bunları yaparken öğreneceksiniz öğrendikçe faydalı şeyler elde ettiğinizin farkına varacaksınız. Öğrendiklerinizden bir şeyler yapmaya başladığınızda yapabildiğinizi gördükçe mutlu olacak mutlu oldukça daha çok azim edeceksiniz azim ettikçe başaracak başardıkça daha çok mutlu olacaksınız... Yeter ki üzerinizdeki pasifliği atın bir kenara.. Çünkü o hep size engel olmaya çalışacaktır...
 
Şeytan adıyla tabir ettiğiniz gerçek manasıyla kötü düşünce sizi ilerlemekten alıkoymak için elinden geleni  yapacaktır. İblis adıyla tabir ettiğiniz gerçek manasıyla hayırsız olan varlık size kötü düşüncenin verdiği ilham ile zarar vermeye çalışacaktır ve Cin adıyla tabir ettiğiniz gerçek manasıyla insanlığa karşı zararlı olan, kötü şeyler yapıyor olmasına rağmen iyi şeyler yapıyormuş gibi gösterip asıl kişiliğini saklayan varlıkları kullanacaktır. Ancak unutmayın ki güç dışarıda bulunan bir etkenden değil tamamen sizden doğar. Yaratılışı düşünün yaratılış dışarıdan içeri değil içerden
dışarı doğru gerçekleşir. Dışarıdan içeri doğru olsaydı bir büyüme olamazdı. Büyüme içerden dışarı doğru olur. Evrende her varlığa bir yaratıcılık gücü verildiğini görmüyor musun? Bunu önünüze bakarak da fark edebilirsiniz. İnsanlığın yarattığı şeylere bakın. Eğer gerçekten azim ederseniz yapabileceklerinizin haddi hesabı yoktur.
 
Varlığın tamamı İLK olan varlıktan gelir. Büyüme oradan başlar varlık içinde varlıklar oluşur dışarıdan bakıldığında bir bütün olan varlık içine girildiğince milyonlarca varlıktan meydana gelir. Hepsinin farkında olmadığı ya da olduğu görevleri vardır. Bunları yerine getirirler getirirken mutlu olurlar bazen de üzüntü duyarlar.. Aslında ayrı canlar gibi görünse de hepsi bir cana bağlılar.  Bu canlılar sizlerin RUH olarak tabir ettiği asıl manasıyla bilgi ve özelliklerin barındığı gözle görünmeyen ancak algılanabilen bir sistemdir. Bu sistem her canlıya belli bilgi ve özelliğini aktarır bu sayede kişi bilir ve özellikler kazanır ancak yine bu kişinin istemesiyle alakalıdır. Çünkü yaratıcılık kişinin kendinde başlar.
 
Canlıya bir bütün olarak baktığımızda yaratan yaşayan ve yaşatan aynıdır aslında. Bu yüzden siz bir iyilikte yapsanız kötülükte aslında kendinize yapmış olursunuz.. Mantıklı düşünebildiğiniz sürece kendinizi bulabilirsiniz ancak kendinizi bulamadığınız taktirde bir ilerleme kaydetmeniz mümkün olmayacaktır.. İnsan oğlunun yaptığı hataların 1000'de 1'ni kainat yapsaydı bugün yok olurduk... İnançlı kişi bu yazıyı okuduğunda şükür edecek belki inançsız olanında umurunda olmayacak önemli olan bunlar değil ki sen kendini bilmedikten sonra ha şükür etmişsin ha isyan etmişsin inan bana hiç bir farkı yok.
 
Sizce hangisi mantıklı? Akıl gereksiz olsa zirvede olur muydu? Akıl üstün olmasa üretim olur muydu? Akıl olmasa insanlık olur muydu? Mantık olmasa çözüm olur muydu? Unutmayın mantık yürütmeden yapılan her iş ezberdir... Ezbere hayat yaşamayın.. Düşünün... Ne kadar çok düşünürseniz o kadar çok anlarsınız.
 
Yapılan her işin yararı da zararı da aslında size dönüyor olduğuna göre güzel işler mi yapmak daha mantıklı kötü işler mi yapmak daha mantıklı?
 
İyi iş yaparsanız çevreniz tarafından sevilirsiniz iyi ve başarılı iş yaparsanız çevreniz tarafından övülürsünüz. İnsanlığa faydalı bir iş yaparsanız çevreniz tarafından saygınlık kazanırsınız ve bu size büyük bir saygınlık ve sevgi kazandırır... Sonuçta En büyük itaatkarlık içinde saygının bulunduğu sevgiden doğar kelimesince hayat size bütün güzellikleriyle yönelir.. Bakın ben gaipten konuşmuyor tamamen mantıktan yola çıkarak sesleniyorum. Önünüze bir bakın hatanız önünüzde olanlara bakmadan hareket edip başkalarını suçlamanız değil mi çoğunuzun ki bu. Bazılarınız doğru yaptığını düşünüyor ama önünde olanlara hiç bakmıyorlar. Doğruyu yaptığını söyleyen adam sen bugün kendin ve insanlık adına hangi yararlı çalışmayı yaptın? Neyi ürettin insanlık adına neyi kolaylaştırdın. Ne kazandın ne kazandırdın. Önlerine bakmayan bazı insanlar bazı insanları suçlarlar ama önlerine bir baksalar yanlış dedikleri kişilerin ürettikleriyle geçindiklerinin farkına varacaklar. Aslında sahip oldukları her şeyi yanlış dedikleri taraf üretmiştir. Çünkü bu taraf bugüne kadar konuşmuş o taraf da konuşmak yerine akıl ve mantığını kullanıp üretmiş hem kendine hem de insanlığa yararlı olmuşlardır.. Bünyenizi düşünün orada size zarar verecek bakteriler ürediğinde bünye hemen faaliyete geçip yararlı olan tarafla onu yok etmeye çalışır. İşte kainatta böyle dışarıdan bakıldığında yararlı olanlar tutulur zararlı olanlar yok edilmeye yada adam edilmeye çalışılır. Koskoca kainatta küçücük dünya üzerindeyiz. Bizden milyonlarca büyük bir yerdeki zamanla sizce buradaki zaman bir olabilir mi?
 
Her insan akıllı ve mantıklı düşünse doğruları kendi bulabilecek kapasitededir. Bir sanatkarın sanatı olmasa her şey bu kadar düzenli olabilir miydi? Bu güzellik senin benim elimle ya daha güzelleşmeye devam ediyor ya da çirkinleştirilmeye çalışılıyor. İşte yaratılış bu şekilde hızla ilerliyor.
Peki ya geçmişten gelen ve bizi etki altında bırakan şeyler onlar ne olacak? Önemli olan atalarınızın ne yaptığı değildir önemli olan sizlerin dün bugün ve yarın için ne yaptığınızdır. Hiç bu soruyu sordunuz mu kendinize? Hiç kimse kusura bakmasın ama yapabildiğiniz kadar adamsınız konuşabildiğiniz kadar değil. Sisteme yararlı olduğunuz sürece sistem sizi zarara uğratmayacaktır. Eğer sürekli zararlı çıkan siz oluyorsanız muhakkak yolunda gitmeyen ve yanlış  yaptığınız bir şeyler var demektir. Ve siz bu yanlışı bulmadan yola devam ederseniz sistem sizi kesinlikle saf dışı bırakacaktır. Dünyada kendi başına bir canlıdır. Dünya üzerinde bulundurdukları itibariyle zararlı olmaya başlarsa muhakkak bu zararı durdurmak için merkezinde bir yerlerde ordu bulundur ve zararın hareket etmesinin önüne geçer.. Unutmayın size göre soğuk olan ona göre olması gerektiği için oluyordur ve soğuk değildir. Yalnızca bir önlemdir. Sizin nasıl hayatınızı devam ettirmek için bir göreviniz varsa onunda var. Ne kadar geniş düşünürseniz o kadar daha iyi anlarsınız.
 
Tüm bu yazılanlardan yola çıkılarak bize göre ibadetin temeli çalışmaktır. Çünkü çalışmadan hiçbir şey kazanılamaz bu şekilde kazanılan her şey ise hem kazanç
hem mutluluk getirir. Sistemi daha iyi tanımak için hayatınıza ve varlığınıza bakmanız yeterli. Sistem zararlı olanları ret yararlı olanları kabul ediyor.
 
Önce hayatımıza bakalım biz insanlık adına güzel iş yaptığımızda çevremizdekiler bizi daha çok seviyor ve onlar tarafından kabul ediliyoruz. Buda demek ki iyi işler yaptığımızda doğru şeyler yaptığımızın farkına varıyoruz sürekli iyi işler yapanda sisteme sizin tabirinizle secde etmiş oluyor. Sürekli kendi elleriyle yaptıklarının
verimini alıyor ancak istemediği bir olay geldiğinde kendi hatası olduğunu fark edip bu hatayı doğru olanla değiştirmesi gerektiğini anlıyor sizin tabirinizle Rüku etmiş oluyor. Tüm bunların başında Emek yani sizin tabirinizle Kıyam etmiş oluyor, ve bu emeğinin sonucu en güzel şekilde alıyor. Ve her fırsatta araştırıp öğreniyor. Nelerin doğru nelerin yanlış nelerin yapılması nelerin yapılmaması gerektiğini düşünüyor ve öğreniyor ve sistemin verdiği emirleri çevresine bakarak anlamaya çalışıyor sizin tabirinizle salat etmiş oluyor. Bu çok önemli bir konudur bu şekilde yapılan her
hareket daha bilinçli, mantıklı, planlı olur ve olumlu sonuç getirmesi yüksek olur. Görebilen her göz için etrafında mutlaka kendisine kazanç sağlayacak şeyler vardır.
 
Kişi bu kazanç sağlayacak şeyleri fark edip işe koyulduğunda kazancın verdiği mutluluğu hisseder ve bu kazancı arttırmak için yaptığı işi büyütmek ister ancak tek başına birden fazla işi yapamayacağını bilir bu sefer çevresine kazanç sağlayacakları iş talep eder bu sefer hem kendisi daha çok kazanır hem çevresinde kazanç sağlayamayan kişilerde kazanç sağlamaya başlar bu sefer kazandıklarına şükür etmiş olur. Unutmayın ki şükür sahip olduklarınızı hem kendinize hem de insanlığa yararlı olacak şekilde kullanmaktır. Bu şekilde hareket ettiğinizde sistem otomatik olarak sizin kazancınızı artıracaktır çünkü sizin ona yararlı olduğunuzu bilir. İşte batı tarafı bu yüzden sürekli zenginleşmektedir. Yaşamayı kolaylaştırma ve güzelleştirme adına ürettikleri her şey onlara pozitif olarak geri dönmüştür. Yoksa şükür etmek tıka basa yiyip akşama kadar çok şükür olsun demek değildir. Buna inanmanız için hatta tüm yazdıklarıma inanmanız için önünüzde hayatınızda olanlara bir kez bakmanız yeterlidir. Hayatınızda olanları kabullenin olmadığınız yerde olduğunuzu düşünmekten vazgeçin gerçeklerle savaşmayın bugün kendiniz aciz bırakarak yarın kendi azabınızı hazırlamaktan vazgeçin. Çünkü ne yaşarsanız kendi ellerinizle yaptıklarınızın sonucunu yaşarsınız. Öyleyse durmayın kalkın yerinizden hemen işe koyulun yoksa sizin için artık çok geç olabilir. Akşama kadar oturup yalvarmanın bir faydası olmadığını görün dışarıdan bir güçten yardım beklemeyin varlığınızdaki yaratıcılığın farkına varıp kendinizi keşfedin hemen işe koyulun.
 
Neyi  mantıklı yapıyorsunuz neyi mantıksız yapıyorsunuz fark edin. Araştırmadan duyduklarınızla hareket etmeyin sonra hiçbir yerde bunun hesabını veremezsiniz siz önce size verilen akıl nimetine gerektiği şekilde şükür edin yoksa hiçbir şeye şükür etmiş sayılmazsınız çünkü en büyük nimete nankörlük etmiş olursunuz. O zaman sizde yaratıcılık nasıl açığa çıkabilir öyle değil mi? Bugün zalime boyun eğip birbirinize merhaba diyemez oldunuz. Yolda biri size selam verince bu kim diye bakar oldunuz hangi durumlara düştüğünüzü fark edin.
 
Sizi yakan bir sevgiliye tutulup isyankar oldunuz oysa bu hayatta ondan daha iyisi olabileceğini bildiğiniz halde… Ancak siz sevgiyi alışkanlıkla karıştırdınız sigara gibi. Alışkanlığınızdan vazgeçemediniz.  O seni sevmiyorsa sende onu sevme... Senin gibi sevecek binlercesi var. Üzülmek yada üzülmemek seçim senin. Aşk yaşandığı kadar vardır... Sizden gitmiş olsa bile o hala bir yerlerde yaşanıyordur... Aşkı yaşamak yada yaşamamak sizin kararınız. Unutmayın ki sigarayı bırakmadan daha güzel şeylerin olabileceğinin farkına varamazsınız varken gerektiği şekilde yaşarsınız bittiğinde ise gerektiği şekilde kabul edersiniz işte bu yaşanılan olaya saygıdır. Saygının olmadığı bir yerde ne sevgiden nede aşktan asla söz edilemez. Hayatta sizden küçük sorunları asla büyütmeyin sizden büyük görünenlere karşıda asla zayıf görünmeyin... Sizi yenmelerine izin vermeyin kaybetmek kazanmaktan daha kolaydır. Ama siz kazanmak için mücadele edin ama ateşe atlayıp kazanmaya da çalışmayın... Ona atlamak yerine oradan uzaklaşın ya da ona su dökün ancak suyunuz yeterli miktarda değilse boşuna suyunuzu harcamayın o suyu başka yerde değerlendirin.
 
Bunların okuyan insan peki şimdi ne yapmaya karar verdin ne istediğini biliyor musun? Önemli olanda budur işte ne istediğini bilmek. Ne istediğini bilen ne yapması gerektiğini de iyi bilir. Öncelikle ne istediğine karar ver. Tam kararlı olarak yola çık kararın zayıf olursa olumsuzluklarla mücadelen başarısız olur ve hayatta çoğu zaman kaybedersin. Önce ne istediğine karar vermelisin…
 
Benliğimde ki değil benliğindeki yaratıcılığı izle... O zaman senden gerçekçisi yok demektir... Unutmayın ki bu hayata herkes başarılı olabilir makam venmekan fark etmeksizin bu hayatta en başarılı olanlar hayat filminde en gerçekçi olanlardır... Sır başta son sözün bitti yerde.. Söz sende... 
 
Bu kararı verirken kopyacı olamamaya çalışır kendini düşün sevdiğin şeyleri isteklerini arzularını ve hayallerini ve senin için en doğrusu ne ise er ya da geç demeden seçimini yap. Ne istediğine karar verdiysen gerisi senin için mutlaka gelecektir. Ancak buda yine senin elinde;
 
Düşünün Rabbim sayısal loto bana çıksın diyorsunuz ama onu oynamıyorsunuz.. Nasıl olacak? O yüzden gerçekçi olup imkansızı istemek gerekir. Kaçınız gerçekçi olabiliyorsunuz? 
 
Şimdi daha iyi anladığınızı umarak devam ediyorum. Yeni bir başlangıç yapmak için mutlaka arkanızda olanlara tamamen sırt çevirmeniz gerekmektedir ve mümkün olduğunca ardınızda kalanlara bakmamak oraya kafa yormamak ve elinizden geldiğince geçtiğiniz yollarda arkanıza bakmak zorunda olacağınız işler yapmamalısınız.  Yani anlatmak istediğim arkanıza bakıp vakit kaybetmek yerine önünüzde olanlara bakıp daha fazlasını kazanmaya çalışın.  Kazandıklarınızı bir övünme aracı olarak kullanmayın eğer gerçekten kazanıyor ve başarıyor iseniz sizi herkes yavaş yavaş duyacaktır. Sizden istediğim bir noktada hayatınızı bu yazıdaki noktaya getirmeyin;
 
Eflatun''a sormuşlar; İnsanoğlunun sizi en çok şaşırtan davranışı nedir? Eflatun tek tek sıralamış, Çocukluktan sıkılırlar ve büyümek için acele ederler. Ne var ki çocukluklarını özlerler. Para kazanmak için sağlıklarını yitirirler. Ama sağlıklarını geri almak için de para öderler. Yarınlarından endişe ederken bugünü unuturlar. Sonuçta, ne bugünü, ne de yarını yaşarlar. Hiç ölmeyecek gibi yaşarlar. Ancak hiç yaşamamış gibi ölürler!  (ALINTI MAKALE)
 
İşte sizde bir şeyler yapmaya çalışırken hayatınızı bu duruma çevirmeyin. Özellikle kazanıyım derken sağlığınızı kesinlikle riske etmeyin sağlığın olmaması demek kazancın durması ve kazanılanlarında yavaşça ya da bir anda elden gitmesi demektir.
 
Hayat filminizde en önemli nokta ise içinde bulunduğunuz çemberdir. Bu çemberi daraltmak genişletmek ya da terk edip yeni bir çembere dahil olmak tamamen sizin elinizdedir.  Etrafınızda nasıl insanlar var ise sizde onlar gibi olmaya başlarsınız çemberinizi iyi seçerseniz ilerlemenizde o kadar hızlı olur.  İş sektöründe kendi alanınız ve seviyenizde olan kişilerden daha fazlasını tanımıyorsanız karşınıza çıkacak iş olanakları da fazla yüksek olmayacaktır. Anca çevrenizde sizden daha iyi olanaklara sahip ve daha rütbeli kişiler olursa size gelecek iş olanakları da o kadar büyük olacaktır. Bu gerçek isteseniz de istemeseniz de böyledir.
 
Çok istediğiniz bir şeyi başardınız diyelim ama şunu asla unutmayın… İşte bu! dediğiniz anlarda bile daha iyisi olabileceği… Bu şekilde hareket ederseniz ilerlemeniz daha hızlı olacaktır. Ve şunu aklınızdan çıkarmayın:
 
Durmak ölüm, taklit uşaklıktır, çalışmak ve yetişmek ise hayat ve hürriyettir. (Alıntı Cümle)
 
Ve yazımı bitirmeden önce;
 
Yoldaki dilenciye sadaka vermekten daha büyük iş onun yolda dilenmesini engelleyip sahip olduklarıyla çalışmasına imkan tanımak yada bu yönde ona bilgi sunmaktır.
 
Ve Doğruluk ise Üstün Başarının asıl adıdır.
 
Az sürede çok yol almak için ya uçmayı bileceksiniz ya da daha fazla bileceksiniz...
 
Ve en önemlisi;
 
Sahip olmak istediğin her şeye sahipsin aslında önemli olan onları nasıl kullanabileceğindir. Aklını kullan...
 
Burada söylediklerim tamamen kendi nefsinizi arındırma amaçlıdır. Bugüne kadar sizi kendi nefsinize düşman edenler size bunu söylemişler miydi?
 
‘Nefs’, öncelikli olarak bir kimsenin kendisi veya özü anlamına gelir. Açık ve gizli,
dünyaya ve ahirete bakan duyuları, maddi ve manevi becerileri, arzu, heves ve ihtiyaçları, canı, ruhu, hayatı ve istekleriyle kişinin bizzat kendisi demektir.
 
Ve unutmayın ki gördüğünüz bu bedenler güneş rüzgar ay ve daha fazlası hepsi melek ile adlandırılan yapılardır. Bunların size secde etmesi güneşin size ısı ve ışık vermesi rüzgar ile serinlemeniz ve uçaklar ile onun içinde uçarak gitmenizdir. Azrail sadece insanların taktığı isimdir. Ölümü o an size ne getirdiyse o sizin ölüm meleğiniz olmuştur. Kalpte bir melektir oda ayrı bir canlıdır onun içindeki ya da daha küçük varlıklarda hepsi birer meleki yapılardır. Bu yüzden gökten kanatlı meleklerin ya da İsa’nın inmesini beklemeyin hepsi hayal ürününden daha fazlası olmayacaktır. İşte bunları öğrenmenizde ekstra bilgidir. RUH dediğiniz kavramın sizde biraz daha yoğunlaşmasıdır. Mutluluğun kendisine gelmesini bekleyenlerden değil mutluluğu kendi yaratanlardan olun.
 
Arif Aktaş
 

 

 
Toplam blog
: 2
: 307
Kayıt tarihi
: 25.06.12
 
 

Ben Arif Aktaş. 25 yaşındayım. Lise Yabancı Dil mezunuyum. Şuan Google ağırlıklı Seo Danışmanlığı..