Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Mayıs '20

 
Kategori
Deneme
 

HAYAT BİR HİKAYE GİBİDİR....

                         HAYAT BİR HİKAYE GİBİDİR.... 

Yıllar öncesinden başladı bir yerden başka bir yere gitmeler. Biliriz ki bu gidişler ya zorunlu ya da gönüllü gidişlerdi. Kimi çocukluğunu, kimi gençliğini, kimi masumiyetini bırakmıştı ardında. Belki de dönüşü olmayan gidişlerdi bu gitmeler. Yaşanmışlıkları ve hatıraları kapının ardında bırakarak belki de hiç açılmayacakmış gibi koca bir asma kilitle mühürlenmişti kapılar. Kim bilir kaç göz yaşı akıtıldı  asma kilidi takarken….Kim bilir kaç elin izi vardır o kapılarda… Kolay değildi doğup büyüdüğün toprakları terk edip gitmek, kolay değildi hatıralara, yaşanmışlıklara öylece kapıyı kapatıp kilit takmak.

      O zamanlar çok fazla eşya olmazdı evlerde. Bir döşek, iki yorgan, üç beş tabak ve tek gözlü odayı aydınlatan,  gölgesinde oyunlar oynanan bir gaz lambasından ibaretti. Eski evlerin olmazsa olmazıydı taş ocaklar. Ateşin üstüne ortası delikli üç ayaklı sac konur ve onun üstüne de buharı her daim tüten içi su dolu kazan konurdu. Sohbetlerin vazgeçilmeziydi çinko çaydanlıkta demini almış tavşan kanı çay. Belki tanrı misafiri gelir düşüncesiyle tepsiye konan fazladan ince belli bir bardak da o gelecek misafiri bekler gibiydi sanki.

      Zaman geçtikçe şartlar değişmeye, talepler artmaya başlamıştı. Demir alma zamanı gelmiştir belki de. İstemeyerek de olsa karar verilmişti. Göç etme zamanı gelmişti. Ayaklar çoktan hazırdı gitmeye ama akıl  bıraktığın yerde kalır.. Ateşler söner, üç ayaklı sac közün üstünde son kez yükünü taşımak için bekler, belki de sonsuza dek, çinko çaydanlık çoktan ince belli bardakla belki de ilk defa yan yana gelmiş son gelecek tanrı misafirini bekliyordur.

      Zaman yaklaştı bilinmezliklere doğru yelken açma zamanı gelmişti.  Küçük bir valize sığdırılmıştı umutlar ve hayaller, alelacele toplanmış bir yorganın iple sıkıca bağlanıp omuzlarda taşınmasıydı belki de hayatlar. Yaşanmışlıklar geride bırakılarak, yaşanacaklara doğru yol almaktı, artık geri dönüş yoktu…..

      Tıpkı Ökkeş ile Fatma’nın “TAŞI TOPRAĞI ALTIN ŞEHİR”  filmindeki gibi başlar koca ümitler. Umutla çıkılan bu yolda Ökkeş de bilemezdi bu gitmelerin sonunda Fatma’sını da kaybedeceğini…Bir aşk hikayesi değildi ki bu gitmeler “yüreğinin götürdüğü yere git” desinler.

      HAYAT BİR HİKAYE GİBİDİR,NE KADAR UZUN OLDUĞU DEĞİL NE KADAR GÜZEL OLDUĞU ÖNEMLİDİR.  (Lucias Annaeus

                   

 
Toplam blog
: 5
: 430
Kayıt tarihi
: 09.05.20
 
 

 ORDU doğumluyum.AÖF Laborant ve Veteriner Sağlığı Önlians ve AÖF SOSYOLOJİ lisans mezunuyum.24 y..