Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Mayıs '09

 
Kategori
Öykü
 

Hayat bugün bana ne demek istedi-12/Beklemeye devam ederken!

Otobüs durağında bekliyordum bu sabah; her zamanki gibi saat dokuza beş kala duraktaydım. Dokuzu yedi dakika geçe gelecek olan belediye otobüsünü, 12 dakika sürecek olan bekleyişime başlamıştım. Üç tarafı camlarla çevrili durakta dikilip vakit geçirmeye çalışıyordum ki, 50 m. kadar ilerdeki kavşağın oradan, elinde bir soda şişesi ile ceketini omuzlarından düşürmüş bir liseli delikanlının geldiğini gördüm. Tam trafik lambalarının orada, elindeki soda şişesini kaldırımın kenarında, trafik lambasının yanındaki çöp tenekesine basket atar gibi salladı. Ama şişe çöp tenekesinin kenarına çarparak, dışarıya kaldırımın üzerine düştü. Eliyle bir hareket yaparak yürümeye devam etti ve durağın yanından geçip gitti. Gözüm şişeye takılmıştı ki, lambaların oradaki yaya geçidinden karşıya geçmekte olan orta yaşlı bir adamın ayağı soda şişesine takıldı ve hafifçe sendeledi, adam doğrulurken şişe de yolun ortasına doğru yuvarlanmıştı. Aklımdan, şimdi yeşil yanınca hareket edecek olan bir otomobilin lastiğini patlatabileceği geldi şişenin, ama öyle olmadı! Şişe bir servis aracının lastiği kenarına geldi ve hızla giden araç şişeyi birden asfaltın üzerinde kaldırıma doğru kaydırıverdi. Kaldırımın yükseltisine çarpan şişe paramparça oldu ve parçaları kaldırımın kenarına yayıldı. Hala durakta otobüs bekliyordum ve uzaktan şişenin parçalarını gözlüyordum. Nedense hiç kimse, birisine zarar vermeden önce kırık cam parçalarını toplamaya davranmıyordu. Çok geçmeden korktuğum gerçekleşti. Bisikletle yolun kenarından giden yaşlıca bir adam, kırık şişe parçalarını görmemiş olacak ki, bisikletle üzerlerinden geçti; bisikletin iki tekerleği de gürültüyle patlarken, dengesini kaybeden adam kaldırımın kenarına çarparak devrildi. Yere düşerken adamdan “Anam!” diye bir haykırış yükseldi. Trafik lambalarının önünde karşıya geçmek için bekleyenlerden bazısı hemen yaşlı adama yardım etmek için koşturdu. Adamı kaldırımın kenarına oturtmuşlardı ve uzaktan anladığım kadarıyla sol kolunda ciddi bir durum vardı. Çünkü hemen cep telefonuna sarılıp, biraz da yanındakilerin telkiniyle, tanıdığı birilerinden yardım isteyecekti sanırım.

Otobüs gelene kadar durakta dikildiğim yerden yaşlı adama baktım! Tek başına kalmış bekliyordu benim gibi.

Öyleyse…

Hayat bu sabah bana ne demek istedi?

Her hareketini yaparken, iyice düşün; atacağın bir şişe de olsa, gittiği yere iyi bak, mı demek istemişti? Ya da yanlış yaptığın hiçbir şeye boş verme düzelt, mi demek istemişti? Ya da sebepler ve sonuçları ile ilgili kısa bir ders mi vermek istemişti? Ya bundan sonrası, cam parçaları hala orada duruyor; düşüncesiz bir liselinin hareketi daha nelere sebep olacak! İnsan bazen düşüncesizce hareket ediyor (aslında bazen değil her zaman); ve bir karıncayı ezip ezmemenin neleri değiştirip değiştirmeyeceğini bilemiyor! Küçük hataların, büyük ya da çok kötü sonuçlar doğurabileceğini düşünemiyor! Kar topu oynarken, küçük bir kartopunun büyük bir çığa dönüşebileceğini akıl edemiyor!

Çoğu zaman sadece “bakmakla” geçer hayatımız. Yuvarlanan bir şişeye bakarız, yol kenarındaki paravanın kırık iki tahtası arasından paravanın arkasına bakarız, belediye otobüsünde giderken otoyolda kaza yapmış araçlara bakarız, evimizin penceresinden aşağıda, kapımızın önünde bıçaklanmakta olan adama bakarız, bakarız, bakarız… Ama eğer “sadece” bakmasaydık neler olabileceğini düşünmeyiz!...

Ama neden? Hayat bana bunu söylemiyor!

 
Toplam blog
: 101
: 429
Kayıt tarihi
: 07.04.09
 
 

Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih- Coğrafya Fakültesi Arkeoloji Bölümü mezunuyum. Yüksek lisans ve..