Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Aralık '11

 
Kategori
Aile
 

Hayat denen oyun(2)

Özlen Dinçerler

31.07. 2011 tarihi, gün olarak tam tamına bugün 27 yıl önce oğlumla ölümle burun buruna bir mücadeleden ilk galip çıktığımız günün tarihi, yani oğlumu dünyaya getirdiğim tarih. Çok zor bir doğum oldu, ikimizde ölümden döndük. Daha sonra nice ölüp ölüp dirilmelere birlikte göğüs gerdik ve birlikte yaşamdan yana kullandık oyumuzu “ hayat denen oyun” sahnesinde.

Evliliğimin üzerinden geçen o malum süre 9ay 10 gün sonra kucağımdaydı oğlum. Evliliğin, mesleğimin daha ne olduğunu kavrayamadan bir de annelikle tanıştım. Hele ki kendi içindeki çocuktan habersiz bir de çocuk doğurup büyütmeye kalkmanın ne büyük çılgınlık olduğunu ancak bugün dışarıdan baktığımda görebiliyorum. Bugün birlikte büyüyoruz oğlumla. İyi ki doğurmuşum, iyi ki o da doğmuş, benim kucağımı boş bırakmamış. İyi ki varsın yakışıklım, iyi ki hayatımdasın. Seni seviyorum.

“Hayat denen oyun” a biraz neşe mi katsak ne? Hadi bakalım en sevdiğiniz oyun hangisi? “ Saklambaç”, “oynayan kaleye mum diksin”, “yakan top” ,“istop” “ortada sıçan”, “ip atlama”,“beş taş”, “ misket” ,“ çivi”, “topaç”, “tik tak”, “sek sek”, “laklak”, “yoyo”, “aspirin”, “kibrit atmaca”, “kibrit falı”, “ kibritten evler” ,“ el pişirmece”, “ ön dö tura”, “yağ satarım bal satarım”, “isim şehir hayvan”,“adam asmaca”, “uçurtmalar”, “ gazoz kapağı biriktirmek”, “ sapanlar”… Bütün bu oyunları Ayfer Tunç’ un “ Bir Maniniz Yoksa Annemler Size Gelecek” kitabından aldım. İstop için bir de not düşmüş yazar. “ İstop adı stop kelimesinden gelmektedir ve bu haliyle ithal bir oyun olduğu duygusunu uyandırıyorsa da, son derece yerlileşmişti.” Diyor. Daha nice güzel ayrıntılara değiniyor. Çocukluğuma aldı götürdü beni.

Oğlumun da oynadığı oyunlar üç aşağı beş yukarı aynı oyunlardı anımsadığım kadarıyla, sapanlar hariç. Çünkü oğlum da ben de hayvanları çok seviyoruz. Üstün Dökmen’ in bir söyleşisinde sapanlarla ilgili bir anısını dinlemiştim, çok etkilenmiştim. Üstün Dökmen sapanla kuş avladığında büyükannesi kızmış. O da “ Ne olacak minnacık bir can.” deyince büyükannesi de “Canın büyüğü küçüğü olmaz.” Demiş. Aynen katılıyorum. Can candır. Aynı zamanda benim oğlumun adıdır. Canımın canıdır.

Bayramlar da ayrı bir tat verir “hayat denen oyuna”. Çocukluğumda bayramlar ayrı bir şenlikti sıcacık yuvamda. Kendimi güvende hissettiğim sıcacık yatağımda uyurken, ikide bir başımı yorganın altından çıkarır, başucumdaki bayramlıklarımı okşar severdim. Muhakkak her bayram iç çamaşırlarıma kadar her şey yenilenirdi. Rahmetli babacığımın maaşı, anacığımın nakışı derken ortaya birbirinden güzel, uyumlu cici giysiler çıkardı. Genellikle de rengi kırmızı olan süslü püslü ayakkabılar tamamlardı bu güzel giysileri. Bunları seyretmeye doyamazdım yatağın içinden. Giymeden önce defalarca o giysilerin içinde düşlerdim kendimi büyük bir haz duyarak.

Elimden geldiğince oğluma da aşıladım bu sevdayı. Bayramların dışında da o, belki de erkek olduğu için hep ayakkabılardan yana kullandı hakkını. Çok önemlidir hala ayakkabılar oğlum için. Toz kondurmaz ayakkabılarına hem mecazi hem gerçek anlamda. Tanrı da onun gözüne bile toz kaçırmasın, onu korusun.

Hayat denen oyun hep bir oyun gibi olsun onun için.

 
Toplam blog
: 423
: 186
Kayıt tarihi
: 10.10.11
 
 

İkbal Özlen DİNÇERLER. 14.02.1960 doğumlu. izmir Kız Lisesi Edebiyat Bölümünü okudu. Buca Eğitim ..