Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Haziran '17

 
Kategori
Öykü
 

Hayat devam ediyor

Hayat devam ediyor
 

Bahçe çok güzel...


Balkon demirine bir kumru kondu. Az önce sulanmış çiçeklerin yapraklarından su içti. Kuyruğunu havaya dikmiş, saksıya eğilmiş su içerken üst katta bir pencerenin kapanmasıyla irkildi, uçtu, az ötedeki kızılçamın dalına kondu. Konduğu yerde kanatlarını açtı, havalanacakmış gibi birkaç kez kanat çırptı, uçmadı. Olduğu yerde hoplayıp, ters döndü, konduğu dalı parmaklarıyla iyice kavradı.
 
Çamın gövdesinde açık kahverengi iri bir karınca ağır adımlarla yürümekte. Kanat sesini duyunca, durdu, olduğu yere çakıldı. Sanırsınız, ağacın gövdesinin bir parçası. Çamın yanındaki ardıcın yaprakları arasında bir kumru kuğurduyor. Kızılçamdaki kumru da kuğurdadı. Tutunduğu yerde yükseldi, kanatlarını açıp ardıcın tepesine kondu. Konduğu dal kumrunun ağırlığıyla hafifçe yaylandı. Kumru önce alt dala, oradan da bir alttaki dala uçtu. Dalın yaprakları arasından öteki kumrunun kafası göründü.
 
Çamın gövdesine yapışmış duran karınca antenlerini sağa sola çevirdi, ön ayaklarını birbirine sürttü, sert kabuğun üzerinde ilerledi. Önüne çıkan ilk kabuk çatlağında durdu. Çatlak, kabuğun altında mağara gibi bir oyuk oluşturmuş, başka küçük canlılara sığınak haline gelmişti. Oyuğun ağzında ölü bir tespih böceği… Muhtemelen bir başka canlıya yem olmaktan kaçarken ayağını kabuktaki ince çatlağa kaptırmış, kurtaramayınca da açlıktan ölmüştü. Karınca ölü böceğin çevresinde dolandı, onu çift taraflı testere gibi çenesiyle karnından yakalayıp çekiştirerek takıldığı oyuktan çıkarmaya çalıştı. Kurumuş tespih böceğinin gövdesi ikiye ayrıldı. Karınca, kaptığı gövdenin yarısını sürüyerek hızlı adımlarla ağaçtan aşağı inmeye koyuldu.
 
Ağacın gölgesinin bittiği yerde, güneşin altında, otların üzerine uzanmış bir kedi, tembelliğin tadını çıkarmakta. Hafiften esen rüzgâr kedinin kirli sarıya çalan açık kahve tüylerini okşamakta. Bahçe duvarının kıyısını mavi, pembe, gülkurusu renkleriyle ortancalar süslemekte. Ortancaların arasında “fa majör” notasıyla vızıldayarak bir karasinek dolanıp durmakta. Sinek, birdenbire keşif helikopteri gibi döne döne havalanarak, keyifle güneşlenen kedinin keyfini kaçırmaya geliyor. Kedi tek gözünü açıp, tepesinde dolanan sineğe bakıyor, gözünü tekrar yumup uykuya devam ediyor. Sinek kararlı. Kedinin kulağına konacak. Vızıltısını azaltıp, kedinin kulağına yumuşak iniş yapacak uygun bir zaman kolluyor. Kedi, gözlerini açmadan kulağını titretmekle ve böylece bu davetsiz misafiri istemediğini belirtmekle yetiniyor. Ama sineğin tındığı yok. Uçarken karnına çektiği ayaklarını uzatıp güneşin altında rahat ve sıcak bir hamak gibi görünen bu pembe kulağa konmak için iyice alçalıyor. Artık bu kadarı da fazla. Bundan sonrası haneye tecavüz sayılır. Kedi bir “sol minör tıslama” ile sırt üstü dönüp patisini sırnaşık sineğe savuruyor. Sinek vızıltının tınısını yükseltip havada halkalar çizerek olay mahallinden uzaklaşıyor. Az ötede yol kıyısına atılmış bir elma eşeleğinin üstüne konuyor. Yemek saati değil aslında; ama sinirler tavan yapınca canlıların açlık damarı kabarıyor işte böyle…
 
Balkondaki sardunyaların toprağı suyu emdi. Yeşil yapraklardan bazıları parça pinçik… Kocaman bir yaprağın altına gizlenmiş tırtıl, yeşil rengiyle yapraktan ayırt edilemiyor. İnsanlar için tırtılı yaprakta görmek ne kadar zorsa, saksağan için o kadar kolay. Çatıda bir aşağı bir yukarı dayılanarak yürümesi sona erdi. Nasıl dayılanmasın! Az önce çatıdaki kırlangıç yuvasından çaldığı yumurtalarla kendine bir ziyafet çekti. Ziyafeti taçlandırması gerek. Uzun kuyruğunu yelpaze gibi açıp sardunya saksısına konmasıyla yaprağın altında gizlenen tırtılı kapıp havalanması bir oldu. Sardunya tırtıldan kurtulmanın rahatlığıyla ve saksağanın kanatlarını çarpmasıyla çingene pembesi çiçeklerini etrafa saçtı. Pembe yapraklar tüy hafifliğiyle havalanıp balkonun altındaki lükstrümün üzerine yayıldı.
 
Güneş dünyanın arka yüzüne çekilmeye hazırlanıyor. Yüksek yapıların iç karartan duvarları arasından ağaçların üst dallarına iniyor. Dalların yeşil yapraklarını altın rengine boyayıp ufukta kayboluyor. Güneşin yerini hüzünlü ve loş bir akşama bırakmasıyla hava serinliyor, canlılar yuvalarına çekilmeye hazırlanıyor.
 
Sokak lambaları yandı. Kedi akşama kadar kim bilir kaçıncı yattığı yerden doğrulup sırtını kamburlaştırıyor, sonra ön ayaklarını ileri uzatıp iyice geriniyor. Esnerken ağzındaki bıçak gibi sivri dişleri parlıyor. Salına salına villaların bahçesine doğru ilerliyor. Sağda solda sürtüp zaman geçiren kedilerin toplanma zamanı. Birazdan Münevver akşam yemeklerini getirecek.
 
Toplam blog
: 142
: 969
Kayıt tarihi
: 04.07.08
 
 

Yaşam, sorulardan ve yanıtlardan oluşmuş. Her soru, aynı zamanda kendinin yanıtı... Çift yumurta ..