Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Ağustos '14

     
    Kategori
    Öykü
     

    Hayat ile oyun

    Hayat ile oyun
     

    Çocuğun biri, yolda yürürken;  "Hayat" ile karşılaşmış. Hayat, çocuğa şöyle bir bakmış ve yüzünde hiç bir ifade olmadığını fark etmiş. Bu çocuk, taşa takılıp düştüğünde ağlamıyor veya yaşıtlarının aksine, bisiklet kullanırken gülümsemiyormuş.  Hayat, bunun üzerine cebinden bir şeker çıkarıp, küçük çocuğa uzatmış ve ağzından şu kelimeler dökülmüş. "Bu şekeri istersen dişlerinle kırıp, bir dakika içerisinde bitirebilirsin ya da yavaş yavaş tüketip tadına daha iyi varabilirsin. Her şey senin elinde!". Çocuk, Hayat'ın söylediklerine, aldırış etmemiş ve yürümeye devam etmiş.

    Küçük çocuk şekeri kabul etmiş ama tadına bakmak da istemiyormuş. Çünkü;  eninde sonunda bitecek olan bir şeye başlamak, ona saçma geliyormuş. Daha sonra düşünmek için bir banka oturmuş ve insanları izlemeye başlamış.

    Bir adam; sahilde elleri boyalı çalışıyormuş,  başkasının ayakkabılarını silerken, yüzünden minnettarlık damlıyormuş. Belki bahşiş bırakır ümidiyle, dikiş makinesi gibi, her santimini dokuyormuş ayakkabının.

    Sonra, bir kadın görmüş uzakta. Yüzünde taşıyamadığı gizem, yerinde duramıyormuş gerçekler. Başkasının çocuğuna, hamile olduğunu, eşine itiraf eder gibi susuyor, susuyormuş kadın...

    Derken durakta otobüs bekleyen insanlar görmüş. Kimi işe yetişme tasasıyla yanıyor, kimi zamanı yakalama endişesi çekiyormuş.

    HAYAT AZ ÖNCE BENİMLEYDİ HÂLBUKİ AMA NEDEN KİMSE, ONU FARK ETMEDİ.

    Sonra küçük çocuk; uzun boylu, takım elbiseli, oldukça dikkat çekici bir gençle göz göze gelmiş. "Acaba ileride ben de, onun gibi olur muyum?" diye içinden geçirmiş. Bir elinde afilli çantası, diğer elinde Amerikan kahvesi gülünç bulmuş delikanlıyı. Onun gibi somurtkan olmak yerine, kuşlara yem atmayı tercih etmiş.

    Nasıl olmak istediğini düşünmüş sonra. Hayalleri neydi mesela? Ev, araba, eş, saygınlık ve hatta çocuklar? Hepsine sahip olsa,  mutlu olacak mıyım diye hayal etmiş. Aldığı cevaplar onu hiç de tatmin etmemiş. Sonunu bildiği bir filmi izler gibi heyecansız bulmuş hayallerini ve ilerletmiş filmi.

    Diğerleri gibi olmak, aynılaşmak! Nefes almak kadar basit değil mi? Telaşlarda kaybolmak, toplumda saygınlık elde etmek, hiç de ona göre şeyler değil ki. Susmak istemiş çocuk. Al sana hayatı sundum, dediklerinde: "Sen kimin gücüyle patronluk taslıyorsun, ÇEK GİT" dercesine susmuş.

    Sonunda "Hayat'ın" dediklerini anlam verememiş küçük çocuk. Ne de olsa unutulacak bir hayatı niye önemli kılmaya çalışmalıymış ki. Önemsiz yaşamayı göze alamayan onca insan varken, neden onlardan biri olsun şimdi? Çocuk daha sonra şekeri cebinden çıkarıp yavaşça banka bırakmış. "Ağzıma, bir parmak bal sürme!" dercesine uzaklaşmış hayattan…

     
    Toplam blog
    : 1
    : 44
    Kayıt tarihi
    : 11.09.13
     
     

    2011 yılından beri http://ecearas.blogspot.com.tr  adlı internet sitesinde e=yazarsever ismiyle 5..