Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

sufi-su /Emel Yeşilkayalı

http://blog.milliyet.com.tr/sufi-su

23 Aralık '10

 
Kategori
Anılar
 

Hayat mecmuası

Hayat mecmuası
 

Rahmetli teyzem biriktirirdi bu mecmuaları. Dedemlerin artık kullanmadıkları eşyaları koydukları, evin üst katındaki küçük odada bulmuştum onları. Okuma yazma bilmiyorken resimlerine bakardım sadece. Çizgi karakterlerle tanıtımı yapılan ürün reklamları çok hoşuma giderdi. Diğer reklamlar da o zamanlar köyde yaşayan bana, şehir yaşantısından ipuçları verirdi. Biz şehir yaşamıyla iç içe yaşardık köyde olsak da ama benim bildiğim yaşantıları çağrıştırmıyordu bu reklamlar. Özellikle de reklamlardaki kadınlar, benim bildiğim şehirli kadınlara benzemiyordu. Bir çamaşır makinesi reklamı vardı mesela. Özenle giyinmiş, saçları yapılmış, topuklu ayakkabılarıyla bir kadın, mutlulukla merdaneli çamaşır makinesinin kolunu çevirerek sayfadan bana bakıyordu. Anlıyordum ki şehirli kadınlar böyle çamaşır yıkıyorlardı. Süslenerek, mutlulukla…

Kenarları tırtıklı, renkli olan bu mecmuaların bazı sayfalarında özenle kesilerek oluşturulmuş boşluklar olurdu. O zaman anlardım ki orada bir Türkan Şoray resmi vardı. Çünkü teyzem Türkan Şoray hayranıydı ve gazete ya da dergilerde gördüğü resimlerini özel bir deftere kesip yapıştırırdı.

Bu dergilerde Holywood’dan bile haberler vardı (Tabi o zaman Holywood diye bir yer bilmiyordum, bunu şimdi anlıyorum). Ben en çok Jean Paul Belmondo resimleri ve haberleri arardım. Bir de “Güney Sanayi” reklamı vardı televizyonda. O reklamda oynayan herkesin hayran olduğu bir çift vardı. Kadın çok güzeldi, erkek de çok yakışıklı. Türk değildiler. Onların gerçek hayatta da evli olduklarını sanırım bu dergiden öğrenmiştim.

Okuma yazmayı öğrendikten sonra, “İstanbul cemiyet hayatı” denen bir şey olduğunu da bu dergilerden öğrendim. Bu hayattaki kadınlar ve erkekler çok şıktı. Kadınların saçları genellikle topuz yapılmış, elbiseleri genellikle kolsuzdu ve tabii ki hep topuklu ayakkabı giyiyorlardı. Kadınlar ve erkekler ya dans ediyorlar ya da bir yemek masasında gülerek poz veriyorlardı.

O zamanın Magazin dergisi havasında olan bu dergilerde az da olsa dönemin toplumsal ya da siyasi olaylarına da yer verilirdi ama bunlar pek ilgimi çekmiyordu doğal olarak. “Mankenlik” diye bir mesleğin olduğunu da bu dergilerden öğrenmiştim. Sanırım Başak Gürsoy o dönemin mankeniydi ve sık sık “Hayat Mecmuası”nda fotoğrafları çıkardı. Bu durumda moda da bu derginin içeriğinde yer alıyordu tabii. Hatta bulmaca bile vardı dergide.

Hayat Mecmuası’nın, fotoğraf sanatçısı Ara Güler’in, bu yıl vefat eden ünlü karikatürist Bülent Düzgit’in de çalıştığı ve belki de yetiştiği bir yer olduğunu öğrendiğimde çok sevindim. Bu çok sevdiğin, değer verdiğin, kendinden üstte, daha ulaşılmaz bir yerde tuttuğun biriyle, hiç ummadığın bir noktada geçmişte ortak bir yaşantınızın çıkması sonucu duyulan bir sevinç gibiydi.

Çocukluğumun dış dünyayla bağlantısı gibiydi “Hayat Mecmuası”. Bu dünya ulaşılmaz ve yabancıydı. Ancak merakla izlenmesine rağmen içinde yer alma isteği duyulmayan bir dünyaydı...

 
Toplam blog
: 76
: 1567
Kayıt tarihi
: 28.03.09
 
 

Merhaba, ben sufi-su. Sosyal hizmet uzmanıyım. Yıllarca korunmaya muhtaç çocuk çocuklar, koruyucu..