Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Ekim '11

 
Kategori
Deneme
 

Hayat muhasebesi

Hayat muhasebesi
 

Yıllar öncesiydi ve de çok iyi hatırlıyorum ki, gözlerimi açıp hayata merhaba derken yasalara uygun davranıp beni ayaklarımdan tutup ters yüz eden doktorun bedenime atmış olduğu ilk tokat sonrası ağlamaya başlamıştım. Evet, yanlış duymadınız “yasa”lar dedim. Neden şaşırdınız anlayamadım? Nasıl ki, bir devletin temel yapı taşlarını, örgütleniş biçimini ve yönetim şeklini gösteren bir anayasa var ise, bu dünyada hayatımızı sürdürmemizin de bir anayasası vardır. Her neyse, bölmeden devam edecek olursak tıkanıklık çözülmüş olur. Dokuz ay on günlük süre içinde olağan koşullar altında dünyaya geliş olduğu gibi, dokuz ay on günlük süreden önce de, yani olağanüstü koşullar altında da dünyaya geliş mümkündür. Böyle olağanüstü bir durumda operasyon başlar ve doktorun hünerli ellerinde bıçak darbeleri konuşturulur. Sonrası beklenmeyen bir durum olmadığı sürece malum. Hayatın muhasebe defterine yeni bir açılış kaydı yapılır.

 

Temel hak ve özgürlüklerimizi bizimle beraber kundaklamıştır hayat ve en aktif olan kısmımız bir şeylere ihtiyaç duyduğumuzda ya da bir sıkıntımız olduğunda ağlayarak çıkarmış olduğumuz rahatsız edici seslerdir. Zaman geçer ve emekleme dönemi başlar ve bununla beraber bizlere ilk söz hakkı tanındığında ağzımızdan anlamlı olabilecek ilk sesler çıkar. Bunlar “babba, dedde” gibi seslerdir. Henüz kendi ayaklarımızın üzerinde duramadığımız için yine birilerine gereksinim duyarız. Ve gün gelir kendi ayaklarımızın üzerinde durup yürümeye başlarız ve de sesleri doğru çıkarmaya, kendi ihtiyaçlarımızı gidermeye, kısıtlı da olsa kendi bağımsızlığımızı elde etmeye, doğru ve yanlışı öğrenmeye, kendi haklarımıza ve başkalarının haklarına saygı göstermeye, sevmeye ve sevilmeye başlarız.

 

Büyürüz ve bedenimiz geliştikçe buna paralel olarak düşüncelerimiz, haklarımız ve de sorumluluklarımız da büyümeye devam eder hayat devam ettiği sürece. Aktif yaşam süresince hayata karşı sürekli borçlanırız ve bunun karşılığında doğal olarak da hayatın her daim bizlerden alacak bir şeyleri olur. Sürekli bu borcu ödemek için çalışıp çabalarız. Günler, haftalar, aylar ve hatta seneler geçer. Dönüp de ayanaya baktığımızda saçlarımıza aklar düştüğünü, bir zamanlar pürüzsüz olan yüzümüzde kırışıklıklar oluştuğunu görürüz. Yaşlanır, eskimeye başlarız. Ama hayat hiç eskimez. Sürekli kendisini yeniler durur. Bir tarafta bilanço ağırlaşırken, diğer bir tarafta hafifleyerek yoluna devam eder.

 

Durmaksızın başa sarıp yeniden oynadığımız bu hayat oyunu sıkça araya giren reklamlar sonucu kesintiye uğramakta ve bir bedeli olmaksızın oynanan bu hayat oyunu sonrasında yapılan envanter sonucu, sağlam görünen bir bedende yorgunluk had safhalara tırmanmaktaydı. Anayasaya aykırı hareket eden bedende cezalandırılan bir ruh olsa bile alternatif çözüm üretme süreci yoğunluğu başka yorgunluklara yol açmakta ve uykusuzlukla mücadele eden göz kapakları ansızın bastıran uykuya yenik düşmemek için silahını çekip hızlı davranmakta ve uyku zor kullanılmış olunsa da kaçırılmaktaydı. Geçici uyku her ne kadar kaçırılmış olsa da ebedi uyku kapıya dayanmıştı bir kere. Kapıyı açmamak da olmazdı zaten. Yaşam kanunu bunu emrediyordu ve kanun karşısında her zaman boynumuz kıldan inceydi.

 

Hayat muhasebesi yaşam ile ölüm arasında yer alan ince bir çizgiden ibarettir. Doğduğunuz anda dünya nüfusuna yeni bir birey olarak kayıtlara eklenirsiniz ve öldüğünüz anda da dünya nufusundan bir birey olarak kayıtlardan çıkarılırsınız. Hayatın sonuna geldiğiniz zaman bütün sevap ve günahlarınız mahsup edilir, toprağa verilip ruhunuza bir “Fatiha” okunur ve hayatın muhasebe defterine -musalla taşına- kapanış kaydınız yapılır.

 
Toplam blog
: 102
: 1428
Kayıt tarihi
: 24.06.11
 
 

Çukurova Üniversitesi Maliye Bölümü mezunuyum. 8 Nisan 1987 doğumluyum ve Adana'da Seyhan ilçesin..