Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Nisan '11

 
Kategori
Öykü
 

Hayat perdesi

Oyunda rol alan bütün oyuncular tekrar sahneye gelmişlerdi. Seyircileri selamlayıp, birbirine kenetlenmiş ellerini havaya kaldırdıklarında salonda büyük bir alkış tufanı kopmuştu. 

Oyuncu ve seyirciyi aynı noktada buluşturan piyes, şimdi de herkesi bütünleştirmişti. Sahnenin tozunu hep beraber zevkle yutmuşlardı. 

Kadife perde, çift taraflı kapanmıştı artık. Arkasında kalanlar ezber hayatlardan kendi karakterlerine dönmüşler, önünde olanlar ise oyun süresince attıkları kahkahaların yüzlerinde bıraktığı tebessümle çıkış kapısına doğru ağır ağır ilerliyorlardı. 

Hayatın içinde başka bir hayat daha yaşanmış ve bitmişti. Şimdi akrep ve yelkovan gerçeklere doğru yol alıyordu. 

Başrolde oynayan Özlem, diğer oyuncular gibi makyajını temizliyordu. Az sonra üstünü değiştirecek dinlenmek üzere evine gidecekti. Aynadaki kadın, bu sezon hep gülecek ve güldürecekti. Bir sonraki oyunda da belki hep ağlayacak ve rolünü iyi oynadığı için salondakileri de ağlatacaktı. 

Hayatı iki kez yaşıyor gibiydi. Hayatının en kötü günlerini yaşıyor olmasına rağmen sahnede kahkahalar atıyordu. Rolünü oynamak değil gerçek hayatı zor geliyordu ona. Ama gönül vermişti bu mesleğe ve ağlarken de gülebilmeyi çoktan öğrenmişti. 

Salonu terk eden seyirciler içinde Meltem ve Sedat’ın dışında yüzü asık bir kişi dahi yoktu. Her ikisi de dram veya gerilim türü bir oyun seyretmiş kadar gergin görünüyorlardı. İkisinin de bakışları oldukça sertti ve birbirlerine mesafeli yürüyorlardı. 

Dışarıda ise hava iyice kararmıştı. Meltem hızlı hızlı yürüyor bir yandan da titreyen elleriyle kabanının düğmelerini ilikliyordu. Sedat’ın “Lütfen bekler misin? Bu saatte seni yalnız bırakacağımı sanıyorsan yanılıyorsun. Seni evinden aldım, evine de ben bırakacağım” cümlesi sessizliğin arasında yankılanıyordu. 

Civardaki insanların şaşkın bakışları arasında Sedat, Meltem’i kendine doğru çekti ve bir öpücük kondurdu yanağına. Meltem ise kendini geriye doğru çekti. 

Gözyaşları, makyajıyla beraber siyah damlacıklar halinde elmacık kemiğine doğru süzülüyordu. Sedat eliyle sildi ve özür dilediğini söyledi. Ama Meltem’in yüz ifadesinde en ufak bir değişiklik yoktu. Kaşlarını çatarak kahverengi gözlerini Sedat’a doğru dikti. 

- “Sana layık bir kız nasıl düşünür, konuşur ve güler bunu bir kağıda yaz bari. Ben de evde çalışırım. Unuttuğum bir yer olursa da suflörlük yaparsın. Nasıl olsa metin sende olacak. Allah’ın aşkına Sedat kişiliklerimizi kendi belirlediğimiz kalıplar arasına sıkıştırırsak biz gerçek biz olabilir miyiz sence? Rollerini önceden çalışan oyunculardan ne farkımız kalır ki? Oysa biz oyun oynamıyoruz. Beni ben olduğum için sevmedin mi? Benim için de aynı şeyler geçerli. Peki şimdi ne değişti? 

- Sana biraz yavaş gülmeni söyledim. Çünkü öndekilerin bakışından rahatsız oldum. Kötü bir niyetim yoktu. 

- Gülünecek yerde gülünür, ağlanacak yerde de ağlanır. Koca salon kahkahadan çınlarken ben neden içimden güleyim ki. Üstelik önümüzdekiler de yanımdaki çocuk ayağını sallarken koltuklardan ses geldiği için dönüp baktılar. Yani gülüşümden senden başka kimse rahatsız olmadı. Bana hafif biriymişim gibi davrandın ve çok üzüldüm. 

Sedat kafasını iki yana salladı ve Meltem’in ellerini tuttu. Gözlerinin içi buğulanmıştı. 

- Canımın içi. Kesinlikle böyle bir şey aklıma bile gelmedi. Çocukluğumdan beri bizim evde hep ciddiyet hakimdir. Babamın kahkaha attığını hiç işitmedim. Annem ise ablamlar biraz fazla gülünce “Ne o? Kız kısmı o kadar gülmez” derdi. Hatta çok gülünürse başımıza bir felaket geleceği düşüncesiyle yetiştik. İnan ki kötü bir niyetim yoktu. Seni çok seviyorum. 

Meltem ve Sedat bir süre konuşmadılar. Arabalarına doğru ilerlerken Sedat usulca Meltem’in elini kavradı. Meltem bu defa elini çekmedi. Aynı dünyada iki farklı iç dünyası olan çiftlerin birbirini tesadüf eseri bulmaları, tanımaları ve anlaşmaları ne kadar zor olsa da denemeye değerdi. Çünkü aşk emek ve yürek istiyordu. 

Hayat, oyun içinde bir oyundan ibaretti. Sahnedekiler, sahne arkasındakiler ve sahte önündekiler. Perde tamamen kapanana kadar, hayat tekrarlardan ibaretti. Tıpkı gülmek ve ağlamak gibi. 

 

Aysel AKSÜMER 

 
Toplam blog
: 334
: 482
Kayıt tarihi
: 22.03.10
 
 

Halkla İlişkiler bölümü mezunuyum. Iki çocuk annesiyim. "Bir Öykü Kadar Kısa Bir Roman Kadar D..