Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Mayıs '09

 
Kategori
Felsefe
 

Hayat sana yetişemedim.

Hayat sana yetişemedim.
 

Düşünüyorum. Hiç umudum olmuşmuydu acaba.
Yoksa ben böyle mi doğmuştum. Umutsuz...
Küçüktüm büyüdüm, büyürken neleri getirdim götürdüm,
kimler girdi hayatıma ve çıktı.

Neleri aldılar benden, çalanlar ne çaldı, hiç bilmiyorum.
Suçlu var mıydı, ben mi yoktum bilmiyorum.

Şimdi sorsam, herkes kendi halinde,
kendi mutluluğu ve mutsuzluğunun peşinde.
Sanki benim hayatımda bir rolleri olmadı,
gidişatı etkilemediler.
Beni ben yaptılar mı, yoksa
yanıma bile uğramadan, gittiler mi?
Giderken ellerindeki ucu keskin sopayı, hayatıma mı sürüdüler.

Neden diye sorasım geliyor, bazen. Neden?
Sormuyorum ama vazgeçiyorum, hızlı bir iç çekişle nefes alıp veriyorum ve susuyorum.
Sormak istediğimin ne olduğunu ben de bilmiyorum, farkediyorum.

Farketmek, farkedilmek güzel mi?

Yoksa diyorum, ben hiç farketmediğim için mi, farkedilmedim. Kimi farketmedim, onları mı kendimi mi?
Sorular o kadar çok ki hayat sana...

Bir bilsen, bir duysan sesimi, belki de yetişeceğim sana...

Arsız suratlar görüyorum rüyalarımda. İnsan kalmaya çalışırken yoruluyorum.
O kadar değişik suratlar var ki içinde, ben yetişemiyorum...

Çocukları seyrediyorum, kıskanıyorum.
O kadar yaşlandım ki hayat, çocuk olmak istiyorum, çocuk kalmak mı yoksa.

Sanki koca elini uzatmışsın alnıma, tüm avucunu hissediyorum, farkediyorum.
İlerliyemiyorum.

Bir anlam aradım sende
arama dedi bir dost,
dinlemedim.

Seni önce bir sevgilinin koynu sandım, orada aradım.
Denizin kokusuna baktım, ağaçtaki kuşa, dost sıcaklığında aradım
Bulamadım

Bir insanın gülüşünde dedim, güldürdüm...
Sevgi dedim, sevdim...
Dokunuş dedim, dokundum
Bir çocuğun kafasını okşamak dedim, okşadım
Ama hayat...
Yine de yetişemedim sana.

Anlamsızlıklarda aradım, anlam yükle dediler, olmadı.
Ne aradıysam, tersini yapmamı söylediler, güldüm ama bu sefer dinledim,
yine olmadı.

Bir akıllının deliliğine baktım, bir delinin aklını aradım
Çareler aradım, çözümler ürettim, koştum durdum, koştum durdum...

Ölümde çare aradım
Ben hiç yaşamadım oysa.

Hep seni aradım, engeli aşamadım. Yolumu açanda olmadı
Dedim ya, sürüyüp gitti herkes, hiç olmamışcasına.
Avucunun sıcaklığını hep hissettim ama
Hayat
bir türlü yetişemedim sana.

Tam vazgeçiyordum ki, bir hikaye dinledim.

Genç adam kanser olmuş. Her ay vücudundan bir yerini kaybediyormuş.
Kolları ve bacakları kesildiğinde ise nişanlısı onu terketmiş.
Mahallenin sevgilisi bu adam, tekerlekli sandalye süremediği için, yerde sürünerek yol alırmış.

*Pınar'a demiş ki; Portremi yapmanı istiyorum.
Pınar bir an düşünmüş, acaba tamamlamaya ömrü yeter mi, diye.

Adam Pınara dönmüş ve...
''Acaba ömrün yeter mi, benim resmimi tamamlamaya. Ya bir kaza geçirsen, ya aniden başına birşey gelse. Resmimi tamamlayabilecek kadar yaşayabilmen için Allaha dua edeceğim''

Okuduğum zaman gülümsedim. İşte hayata yetişmiş bir insan, dedim.

Pınar bu cevap karşısında, şaşırmış ve bir an başına birşey gelir mi diye, endişelenmiş.

Hemen sordum. Resmi yapabildin mi?

Resim yarım kalmış. Adamın en son bir böbreğini almışlar.

En acısı ne biliyormusun hayat?

Adam, karşıdan karşıya sürünerek geçerken, koca bir Tırın onu farketmemiş olması.

Şimdi ben anladım ki,

Hayat farketmekti

Hem kendini, hem de yaşamı...

* Pınar Dersuniyeli http://blog.milliyet.com.tr/Blogger.aspx?UyeNo=1776741

 
Toplam blog
: 44
: 2108
Kayıt tarihi
: 15.09.08
 
 

Burdayım ya, gerisi teferruat ..