Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Ekim '08

 
Kategori
Deneme
 

Hayat ve isteklerimiz ve gerçekler...

Hayat ve isteklerimiz ve gerçekler...
 

Bazen hayat denen kargaşada istediklerimiz vardır. Umduklarımız ve tabağımıza konan ve hatta kaşığımıza gelenler...

Hiç hesaplamadığımız bir ailede ve bir ortamda doğuvermişizdir...

Hiç hayat nedir? Ne ister? Nasıl yaşanır? Neden yaşanır? Diye sorgulama fırsatımız bile olmadan çeker gider çoğumuz bu diyarlardan...

Sorgulayanlar ise cevap bulamadan veya buldukları cevaplardan memnun olmadan çeker giderler çok zaman...

Hayat...

İnsanlar birbirlerini neden şundansın bundansın diye ayırırlar ki? Neden şu ailede ve şu coğrafik bölgede doğmuş olmak diğer ailelerde ve diğer coğrafik bölgelerde doğmuş olmaktan farklıdır?

Kim kendi doğum yerini ve zamanını belirleyebilir ki?

Buna kadercilik demek yanlış... Ama söylediklerimde gerçeklik de var. Gerçekten hangi bebe dünyaya gelme şartlarını belirleyebilir? Hiç bir bebe!...

Aslında işin özü herkes hayattan, kendince veya ufkunca bir barınak, yemek, iş ve eş bekler... Bu sadece insanların değil tüm canlıların bir gerçeğidir.

Ancak, insanoğlu aklını kullanarak, doğa ile doğaya karşı dahi olsa mücadele ederek yaşamını kolaylaştırmak adına teknoloji denen madde yığınlarını geliştirmiş ve geliştirmeye de devam etmektedir.

Kim bunlarla ne kadar çok karşılaşırsa/farkında olursa, hep daha kolaylaştırıcısı ve gösterişlisini elde etmeye uğraşmaktadır.

Günümüzde belgesellerden ve dergilerden izlediğimiz kadarıyla hala medeniyet veya teknoloji ile hiç ama hiç karşılaşmamış kabileler var.

Bunun yanında dünyanın biryerlerinde, bir köşesinde teknolojiyi en son ve belkide henüz benim hayal bile edemeyeceğim düzeyde kullananlar vardır. Kimbilir görsem belki bende sahip olmak hayaline/isteğine kapılabilirim.:)

.........

Mutluluk...

Nedir mutluluk?

En en en sahip olunabilecek maddi gereç midir?

En en en sahip olunabilecek malikane midir?

En en en sahip olunabilecek kabarık banka hesapları mıdır?

En en en sahip olunabilecek yakışıklı bir sevgili veya koca mıdır?

En en en sahip olunabilecek güzel hatta hani derler ya afet türünden bir sevgili veya eş/kadın mıdır?

Haytımızın belli dönemlerinde "en en en" lerimiz ve olmazsa olmazlarımız farklılaşıyor.

Gençken en iyi okulu bitirip en güzel/popüler meslek sahibi olmak, başlıca enlerimizdi çoğumuzun. Pek çoğumuz da beğensek veya beğenmezsek, yanlış meslek olduğunu geç olsa da anlasak ama geçen onca yıl hatrına emekliliği bekleyerek de olsa edindiğimiz "en" bir meslek sahibi olduk.

Belki bu mesleğimiz sayesinde "en" bir eş de kendi çapımızda bulduk...

Bize öğretilen veya o "en" lerimizin telaşında farkına varamadığımız "sevgi" ve "kaliteli paylaşımı" yaklayamadık...

İçimizi yakan belki de hayatımızın "en güzel yönü" olacağını hiç düşünemediğimiz insanı, diğer "en"lerimiz uğruna harcadık.

Şimdilerde, elimizdekilere bakıp, "değer miydiniz" demek de pek çoğumuzun yaptığı ne yazık ki...

Kendi kendime düşünürüm bazen. Hayatımın şekillenmesi daha farklı olsaydı nasıl bir yaşamım olurdu diye. Hatta hayat bana hiçbirşey vermemişken bir rastlantısal hayat tünelinde ışığı görebilmek umuduyla, gerek tökezleyerek gerek sürünerek gerek dimdik bir başla hala hayatla mücadelem bitmedi. Bitiremedim!

Bu mücadele hiçbir zaman en en en leri elde etmek adına olmadı, olamadı ne yazık ki...:) Sadece istemeyerek de olsa geldiğim bu dünyada gerçekten ve sadece kendi canlılığımın asgari ihtiyaçlarını karşılayarak yaşayabilmek oldu...

Geçen günlerde sevgili arkadaşım Ersin KABAOĞLU'nun kaleme/klavyeye aldığı "magazin etkisi ve düşündürdükleri" adlı bloğunda, magazinin nasıl bir yaşam şekli haline geldiği ve hatta farkında olmadan kölesi haline getirdiği ile ilgili araştırmalarla dolu yazısında da belirttiği gibi, insanın insanı olma yolunda hiçbir adımım olmadığını düşünüyorum.

Bu bağlamda, bazen depresif hatta agrasif hatta hırslı hatta geçimsiz insan olarak adledildim ki bana bunları söyleyenler benim tünelimin başında bile olmayanlar hatta belki de hiç ama hiç böyle bir tünel görmeyecek olanlar...Azıcık başları sıkıştığında küçücük sıkıntıları koca karanlıkmış gibi görenler!:)

Sonuç olarak, hayat hep bir mücadele ve eğer yaşam için mücadele, var olmak için mücadele ise mutlu olmak gibi bir lüksünüz de olmuyor zaten. Ya da sizin mutlu olma anlarınızı diğerleri anlamıyor bile! Komik hem de çok komik oluyor...

Sabah kalktığınızda, hiç bu günler için de, bu güneş için de, bu deniz için de, bu nefes çin de, atlattığım tüm kötülükler/sıkıntılar için olan sabrım için de hayata teşekkür ettiğiniz oldu mu?

Düşünsenize, sokakta çalışmak zorunda olan küçücük kızlı-erkekli ve annelerinin babalarının nerede olduklarından heberleri bile olmayan çocukları...

Ne mutlu eder bu çocukları sizce?..

Akşama eve epey yüklü bir para (kimine göre cep harçlığı bile değil) kazanmış olarak dönmek mi?

Güzel bir lokantada bir öğün bile olsa yemek yiyebilmek mi?

Güzel bir evde yaşayabilmek mi

Güzel bir okulda okuyabilmek mi?

Soğukta üşümüş, donmuş olan parmaklarını ellerinin içine alıp, nefesinin sıcağıyla ısıtmaya çalışan bir anne sıcaklığını, anne kucağını hissetmek mi?

.........

Hayat, kimine çengel bulmaca, kimine amorti ikramiye, kimine de ... vermekte:)

Her anını haz alarak yaşayabileceğimiz, sevgi dolan yüreklerle karşılaşabileceğimiz her nerde ve ne tür ilişkide olursa olsun mutlu olabileceğimiz yaşamlar dileğiyle herkese...

"En en en" lerin sonu yok...:)

 
Toplam blog
: 41
: 784
Kayıt tarihi
: 23.08.07
 
 

Üniversiteyi bitirdiğimden ve işe başladığımdan bu zamanabir hayli yıl geçmiş:). Bir de baktım ki em..