Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Efsane FB 1907 Baterist Metin

http://blog.milliyet.com.tr/efsanefb1907

02 Ocak '09

 
Kategori
Doğal Hayat
 

Hayat Yeryüzüne Nasıl Yayıldı ?..

Hayat Yeryüzüne Nasıl Yayıldı ?..
 


O gün Manş Denizi'nden geçen gemiciler, denizin üzerinde kırmızı renkte geniş su alanları olduğunu görmüşlerdi. Oysa bir gün evvelki gece geçen bir başka gemide bulunanlar, bu suların hafifçe ışık saçtığını farketmişlerdi. Bütün denizleri çok iyi tanıyan, geminin tecrübeli kaptanı bunun sebebini şöyle açıklamıştı...


"Hollandalılar bu suya süt denizi derler. Bu olaya en fazla sıcak ülkelerin denizlerinde rastlanır ama bizim denizlerde de görüldüğü olur."


Gemi bu suyun içerisinden geçmeye başlayınca, dalgaların etkisiyle karışan sular, sanki içerisinde küçük yıldızlar durmadan yanıp sönüyormuşçasına parıldamaya başlamıştı.


Lâkin, bu yıldızlar canlıydı!.. Birgözeli olan ve mikroskopla bakılınca küçük bir elmayı andıran bu canlıların binlercesi, milyonlarcası, bazen böyle denizin yüzeyine kümelenirler. Bir santimetre küp suyun içerisinde bunlardan 800 tane bulunduğu dahi görülmüştür. Geceleyin parıldadıkları için bunlara Lâtince'de, geceleri parlayan anlamına gelen "noktiluka" adı verilmiştir.


Bütün ilkel yaratıklar gibi onlar da, koşullar elverdiği takdirde, inanılmaz bir hızla çoğalırlar. Neyse ki, bu koşullar her zaman elverişli olmaz. Yoksa; önce ikiye, sonra dörde, sonra sekize, daha sonra onaltıya ayrılan bu birgözeli hayvancıklar, bu bölünme hızıyla iki ya da en çok üç hafta içerisinde bütün okyanusların içerisini doldurabilirlerdi!


Kimi çok soğuk, kimi çok sıcak, kimi çok tuzlu ya da az tuzlu suların etkisinde olan bu canlılar, onları itip kakan, gelişigüzel sürükleyen dalgaların emrindedir. Her biri çok güçsüz olan bu zavallı küçük gözeler kendilerini nasıl koruyabilirler ki?


Güç, birlikten doğar, derler ya hani... İki milyar yıllık öyküleri boyunca bu canlı varlıklar işte bu yolu tutmuşlardır.


Noktiluka'ların bir başka savaş yöntemi de; birleşirken çoğalmakla yetinmeyip, iş bölümü yaparak örgütlenmektir. Bir ordu, herhangi bir görevi yüklenen askerler topluluğu değildir. Herkes ayrı bir işi üzerine alır ve belli bir alanda uzmanlaşır. Kimi tüfek taşır, kimi makineli tüfek... Birisi ön saflarda savaşanların ihtiyaçlarını karşılar, diğeri topun başındadır... Başka biri de haberleşme ile görevlidir...


Üstelik aynı işi yapan askerler manga, bölük, tabur, alay, tugay, tümen gibi birlikler halinde gruplaşmışlardır. O sonsuz savaş esnasında durmadan gelişme kaydeden hayatın yöntemi de bu olmuştur.


Yalnız olduğu zaman bir göze, her işi görmek zorundadır. Denizdeki besin maddelerini kabuğunun içerisinden emer, daima suyun içerisinde erimiş bulunan oksijenle solunum yapar, kasılma yoluyla ya da tüylerinin, kuyruğunun yardımıyla hareket eder.


Lâkin gözeler biraraya geldikleri zaman her görevi daha iyi yerine getirebilmek adına iş bölümüne giderler. Ancak bu yöntemi doruk noktasına ulaştırdıkları zaman havanlar en kusursuz şekle erişirler. Çünkü organizmaları, her biri çok belirli bir görevle yükümlü organlara bölüştürülmüş, çok değişik gözeler örgütüdür.


İlkel canlılar yalnız bir sürü gözeler meydana getirirler. Yapısı gelişmiş bir hayvanın vücuduysa, uzmanlaşmış birliklerden kurulu, her biri değişik görevleri olan ve bu görevleri bir harekât plânına uymayan asker topluluğundan çok daha iyi yerine getiren gözelerden meydana gelmiş bir kolordu gibidir.


İşte, çok küçük canlılar olan gözeler yerküremizdeki savaşlarını bu şekilde kazanmışlardır.

 
Toplam blog
: 1907
: 3759
Kayıt tarihi
: 28.07.07
 
 

03 Şubat 1967 İstanbul doğumlu, romantik bir müzisyenim işte... Müzik, bateri, spor, Fenerbahçe, ..