Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Şubat '16

 
Kategori
Deneme
 

Hayata dair / Nimetullah Yıldız

 Bir savaşın en zor tarafı nedir biliyor musunuz? İnsanların ölmesinden çok uğruna öldükleri anlamsızlığa yaşıyorken ki esaretleridir. Ölümün anlamı vardır. Ama anlamlı bir ölüm yoktur aslında. Mesela yaşamak için ölünmez değil mi? İnsanlar çok hırslı. Her şeye sahip olabileceklerini sanıyorlar. Bir o kadar da aceleciler. Sonsuzluğu bile parantez içine alıyorlar. Akıllarıyla övünüyorlar ama akıl almaz bir hüsrana uğruyorlar.

Uzun lafın kıssası yoktur. Ya yaşamın ne olduğunu anlayacaksınız, ya da zaten hiç yaşamamışsınızdır. Mesela diye başlayan her cümlenin, hakikati anlatmaktaki çırpınışına ortak olmalısınız. Geceyi de gündüzü de, gece gündüz düşünüp bulduğunuzu da hakikat sanmayın. Hissedin! Sadece hissedin. Güzel sözlere kanmayın. Hele kendini bile görmekten aciz gözlere asla inanmayın, bunların hepsi birer işaret.

Umudu yarında aramayın, yitirdiklerinize dönüp bakmayın. Hiç bir anın hiç bir anla aynı olmadığı bu alemde, zamana meydan okuyun. Ölmek için doğmaz hiç bir insan, bunu ölümsüz olmayı başararak anlatın.

İnadına gülümsemeyin. Gülümsemekte de inat etmeyin. Sadece şu anlamsız inattan vazgeçin. Bunu öğrenmek için belki de çok ağlayacaksınız ama gözyaşınızı bile en kral dostunuz sanmayın. Dost sandıklarınızın sizlere döktürdüğü gözyaşını dost bilerek en büyük yanılgıyı yaşayacaksınız. Ve gözünüzün yaşı her döküldüğünde fark edeceksiniz ki; Her dost sandığınız gözlerinizin terkindeki bir yalan.

Canının her istediğini yaparak mutlu olunamayacağını anlatıyor iken bu insanların hikayeleri, işte bu yüzden canınızın istediklerini canınızın cehennemine göndermeyi bileceksiniz. Sizi hiç bir zaman terk etmeyen yalnızlığınızda bulacaksınız en zor soruların cevabını. Öyle bir yalnızlık ki bu, sizi asla yalnız bırakmaz.

Bakın; tüm bu olanlar tesadüf olamaz. Mesela sen! Mesela o. Ya da günün birinde birinizden biri açısından sensizlik diye başlayan bir özlem.

Duyuyor musun artık içinde ki çaresizin çığlığını? Ne kadar da yardıma muhtaç bir sen bağırıyorsun senden içeri. Sessizliğin bastırıyor çığlıklarını. Ne kadar da gürültülü bir susuş ki bu, İçindeki gürüldeyen hasretliği perdeler.

Duyuyor musun artık içinde ki terk edilmişliği? Fark etmiyor musun yalnızlıktan usanmış bilgeliğini? Kalbinin en müthiş tahtına kurulmuş o yalnız hükümdarı kanına akıtıp damarlarında sır perdelerini dolaştırma zamanın gelmedi mi daha? Yalnızlığına hükmetmiş o eşsizin senden vazgeçmeyişinde ki hükmü hükümsüz mü bırakacaksın yoksa? Karar senin! Ya yanlışlığında ki yalnızlıkta kaybolacaksın; Ya da yalnızlığının yanılgısından sıyrılıp, o eşsiz hükümdara sığınacaksın.

Bu hayatta herkes kendi hikayesini yazar. Kaleminin içine hangi mürekkebi koyarsan onunla akıtırsın kelamını. Izdırabı bol bir yaşamın sıkışmışlığını soluyunca, acıların nefesini kesince, nefes kesen kelimeler dökülür bembeyaz bir kağıdın bahtı kara yazısına.

Kelimelerin canını acıtır okudukça. Yazan sensin, okuyan sen, yaşayan sen. Kelimelerin bir ucunda sen, diğer ucunda düşlerin, cümle sonlarında ki tarifsiz düşüşlerin. Nokta tanımaz pes etmeyişlerin. Ve de kağıdın bittiği yerdeki üzülüşlerin.

Umudunu her yitirdiğinde yeni kelimelere sarılıp; yeni cümleler kurma heyecanında ki yeniden dirilişlerin. Hikayenin bittiği yerde erişirsin kendine. Kelimelerinin kıymetini bilmeyenin koparırsın kıyametini. Ve de uçsuz bucaksız bir sonsuzlukta yazarsın gerçek  hikayeni.

--- Tigris / Nimetullah Yıldız ---

 
Toplam blog
: 24
: 180
Kayıt tarihi
: 01.09.15
 
 

09..09.1979'da Diyarbakır'da doğdum. İlk ve orta eğitimimi yine Diyarbakır'da tamamladım. 1997 Yı..