Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

31 Ağustos '06

 
Kategori
Alternatif Enerji
 

Hayata dair ne yapmayın kılavuzu - 2

Hayata dair ne yapmayın kılavuzu - 2
 

köy ocağındaki ateşi de ben yaktım fotoğrafı da ben çektim.


Ortalıkta uçuşan hayata kılavuz yazılardan başka bir de oturup uzun uzadıya yazılmış kitaplar sardı dört bir yanımızı. "Evlilikte başarının yolları" ya da "mülakatta başarılı olmanın yolları" kitabını bitirsek ne fayda. Bir anneanne lafıdır ki doğrudur "koyma akıl kar etmez" der okuma yazma bilmeden. HAYATA DAİR YAŞAYARAK ÖĞRENİLEN BİLGİDİR GERÇEK HAZİNEMİZ.

Peki ama sadece bir yaşamımız ve de topu topu iyi ihtimal 65 yılımız var yaşayacak o da bilinmezlere dahil. Bunun için panikteyiz. Aman yanlış yapmayalım da en doğrusunu bulalım, başka yaşamımız yok yaşayacak diyoruz da neyin yanlışı neyin doğrusu aradığımız.

Hangi ölüm döşeğindeki filozof bulabilmiştir "hayatı doğru yaşamanın yolları"nı bilen var mıdır ve ayrıca tamamen doğru yaşamış olsak da ölmeyecekmiyiz acaba çok merak ediyorum. Bize bir madalya ve ek yaşam süresi mi verilecek ödül olarak? "Tebrikler hayatınızı hiç hatasız yaşadınız tam da planladığımız ve istediğimiz gibi. Bu durumda buyrun size bir 30 yıl daha tepe tepe yaşayın" mı denecek tam ölmeden önce?

Öteki dünyaya şüphesiz inansak bile yine de korkmuyor muyuz ölümden. Hangimiz okullarımızı bitirdikten sonra yaptığımız mesleği bir de yeniden "işin içinde yaparak" öğrenmedik. Hangimiz önce bilgi depoladık ta bu bilgileri birebir yaşamak bir yana tam tersinin ispatlarını görmedik? Ya da önce "aman hakkaten de doğruymuş" dedik ve bir gün, tek bir örnek herşeyi berbat etmedi.

Hatta ilkokuldan sonra hiç okumayıp sadece yaşayarak hayatı öğrenenlerden kaç tane başarı hikayesi duyduk kaç tane herşeyi bilen okullar bitirmiş başarısız tanıdık. Hangisine ve bilgisine imrendik.

Hangimiz insanları kitaplardan tanıdık da vay be tam da anlatıldığı gibi şu insanoğlu dedik ve de hiç yanılmadık. Hangimiz aşkı yazılanlara göre yaşadık ve tanımladık. Peki evlilik üzerine milyonlarca yazılandan hangisine kulak astık da evlendik ya da boşandık. Tam da aradığımız doğru kişiyi bulmak için kaç yanlış kişiyi hiç tanımadan eledik acaba.

Ve zaten hangimiz hayatı planladığı gibi yaşayabiliyor? Biz zaten herşeyi kontrol altında tuttuğumuzu sanmak üzere yetiştirildik. Hayatımızın doğru gidişatı için "planları aksatacak her türlü risk olasılığını minimuma indirgeme" bilgisini veren eğitimlerden geçirildik. Riski tanımlayan pekçok örnek gördük vay be hakkaten de buymuş deyip anladık riski. Ve tam da bir gün arabamız ilk 10000 bakımından çıktıktan sonra yolda kaldık. Servisteki eleman bir vidayı iyi sıkmadığı için.

Kendini hayatın akışına bırakma yoksa "akıntıya kapılıp boğulursun" ikazlarıyla büyümedik mi. Ama sonra yaptığımız yine de eninde sonunda bu olmadı mı? Ama neden kendimizi suçlu hissettik? Suç mu işledik hayata saygı duyunca. Önümüze konanı yaşarken ya da hep önünden geçip de sapmadığımız o yola bi anda hiç düşünmeden sapınca suç mu işledik?

Ya o filmlerde serüvenlere, yeni yerlere, yeni insanlara, yeni aşklara ya da işlere korkusuzca atılanlara hayranlık duymamıza ne demeli? Sinema salonundan çıkar çıkmaz içimizdeki o ses bize "sen de yapabilirsin" derken biz kendimize "gerçekçi ol bunlar sadece filmlerde olur demelerimiz"... Kendimize yazık etmiyor muyuz gerçekten de.

Uzmanların, hayli mürekkep yalamışların korktuğu şeydir "bilmiyorum" demek. Mutlaka biliyor olmamız lazımdır. Bilmiyorsak öğrenmemiz gerektir çünkü ilerde lazım olabilir. Oysa "Bilmiyor olmayı farketmek ve de hatta hiç bir zaman da bilemeyecek olmayı kabullenmek okumuşlara çok zor gelir.

Öğrenme psikolojisi dersimizde bir soru vardı; BİR ŞEYİ BİLMEDİĞİMİZİ NASIL BİLİRİZ? Yani bize sorulan bir soruya tüm bilgilerimize bir anda ulaşıp da bilmiyorum kararını nasıl verebiliriz? Bir yerlerde varlığını hiç bilmediğimiz bir bilgi duruyor olamaz mı zihnimizde? Ya da belki onu kapatıp kaldırmıştık biryerlere ya da unuttuk ama bir şey, bir yer, bir yüz anımsatmaz mı bize onu bir anda? Biz onu biliyorduk ama bildiğimizi bilmiyorduk ve bilmediğimizi ise sanıyorduk" denmez mi bu duruma sindi...

Bu koskoca evrende hangi göktaşının hangi anda kime çarpacağı hesaplanamıyorken biz kalkalım da nano-hayatlarımızı mikro evrenlerimizi kontrol edebilelim. Sokağa çıktığımızda arabamıza kimsenin çarpmayacağını nasıl bilemiyorsak 10 senedir çalıştığımız işimizin ya da işyerimizin bizi aslında hiç de mutlu edemediğini bilemeyeceğiz o 10 yılı yaşamadan. Ama nedense biliyormuş gibi yapıyoruz. Bildiğimizi varsayıyoruz. Varsayalım biliyoruz.

(bu klavuz hayatta hiç hata yapmayanlara ithaf edilmiştir)


foto: "köydeki ocakta yanan ateş"- Başak Altın 2005

 
Toplam blog
: 121
: 2834
Kayıt tarihi
: 09.07.06
 
 

Başkentte doğmuşum ve orada gidilecek tüm okullara gitmişim: ODTÜ-Psikoloji ve Ankara Üni. İletiş..