Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Mayıs '11

 
Kategori
Deneme
 

Hayata dokunmak...

Hayata dokunmak… 

Zamanın daracık kalıplarından kendimizi kurtarabilmek yani… 

İşi gücü bırakıp, ödenecek faturaları, yapılması gereken ziyaretleri, aranması gerekenleri bir an için ardımızda bırakmak… 

Bir yerlere yetişmek için koşturmak değil ; amaçsızca, ufak adımlarla yürümek… 

Tanıdık birisine değil de; daha önce hiç görmediğimiz bir yaşlı amcaya ya da sokağın köşesinde, kaçan topunun geri gelmesini bekleyen bir çocuğa gülümseyebilmek… 

Bir şarkı mırıldanmak ya da bağıra çağıra söyleyebilmek onu, gecenin bir yarısı kimsesiz bir sokağın ortasında… 

Bir kaldırım taşına oturup aklına yalnızlığını getirip hüngür hüngür ağlayabilmek ya da bir çocuk parkında salıncak sırası beklemek… 

Kalorisini düşünmeden koca bir çikolata kavanozunun dibini görebilmek… 

Şimdi zamanı mı demeden gecenin bir yarısında nicedir görüşmediğin bir dostun telefonunu çevirmek… 

Bir deniz kıyısında oturup saatlerce denizi izleyebilmek… 

Sabah kahvaltısını, sabahın köründe kalkan ilk vapurda martılarla bir simidi paylaşarak yapmak… 

Sokak merdivenlerinde sere serpe oturup bir gazete okumak… 

Hiç anlamadığın halde maça gidip hakeme küfretmek… 

Kuytu köşede kalmış kahvede demli bir çay eşliğinde insanları seyretmek… 

Odanın ışığını kapatıp ışığı yanan evlerde olup bitenlerin hikayesini yazmak… 

Sabahtan akşama kadar tek bir şarkıyı dinlemek, tekrar tekrar, hiç usanmadan… 

Tadının berbat olma ihtimali yüksek de olsa aklına ne geldiyse eklediğin bir yemeği pişirmek… 

İstasyonda bir bankta öylece oturup geceyi dinlemek… 

Atlayıp bisikletine, gücünün yettiği kadar uzağa gidebilmek, bunun bir de geri dönüşünün olduğunu bilerek hem de… 

Saatlerce balık tutmak, tuttuğun balıklara isim vermek ve onları tekrar ait oldukları yere bırakmak… 

Caddenin ortasında, kalabalığın arasında alıp eline gitarını dilediğin gibi çalmak… 

Bir sokak çocuğuyla sabah kadar dolaşıp sokakla sokak, çocukla çocuk olmak… 

Sadece içimizden geldiği için birine seni seviyorum demek… 

Koca bir gece gözünü kırpmadan yıldız kaymasını beklemek… 

Bir şiir kitabını sayfaları yırtılsa da ve içindeki tüm şiirleri ezbere bilsen de okumaktan vazgeçmemek… 

Kalbin kırık bile olsa yine de sevmek için mücadele etmek… 

Tüm hayal kırıklıklarını bir yana bırakıp sadece güzel bir günün hayalini kurmak… 

Hayata dokunmak… Ne kadar da basit aslında. Ama zamanımızdan çok bahanelerimiz var bunları yapmamaya. Bir gün olsun doğan bir günden hiçbir şey beklemediğimiz ve gün boyu sadece gün ne getirdiyse yaşamaya razı olduğumuz oldu mu? Beklentisiz yaşamak mutluluğun rehberi aslında. Her beklenti , içinde bulunduğumuz anı memnuniyetsizleştiriyor çünkü. Beklentiler içinde boğulmaktansa, her neredeysek ve her kimsek hayata bir şekilde dokunabilmek kulağa daha hoş geliyor oysa… 

 
Toplam blog
: 32
: 570
Kayıt tarihi
: 23.09.08
 
 

İstanbul Ünüversitesi Türk Dili ve Edebiyatı mezunuyum. 6  yıldır özel bir dershanede edebiyat öğ..