Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Ocak '11

 
Kategori
Eğitim
 

Hayata dokunmak

Yazarı: Halis Kuralay

Yazar, 1968 Çanakkale Bayramiç doğumlu olup, doğuştan görme özürlü ve altı çocuklu bir ailenin son çocuğudur. Doğumundan iki ay sonra komşular, bakışlarının bir başka olduğunu fark ederler. İşte o günden sonra altı yaşını dolduruncaya kadar birçok doktor gezilip, gözlerinin görüp görmediği ve görmüyorsa nasıl açılabileceği hususunda araştırmaya koyulurlar. Ancak olumlu bir sonuç alınamaz.

Yazar, hem ele avuca sığmayan bir âmâ hem de çok yetenekli biridir. Görmediği halde, hem at ve eşeğe binebiliyor hem de top oynayabiliyordu. Ayrıca babası sayesinde namaz kılmayı da öğrenir. Yedi yaşına girdiği yaz, babası Halis’i Kur’an kursu için bir camiye götürür. Kur’ an’ı okuyamayacağını bildiği için babası, camideki hocaya, “Hiç olmazsa namaz surelerini öğrenir, ” der. Halis, dua ve sureleri bu şekilde öğrenmiş olur.

Halis’in babası ilkokul mezunu bile olmamasına rağmen, akıllı ve ileri görüşlü birisidir. Kendisine yapılan bütün aksi telkinlere rağmen, Halis’i okula göndermeye kararlı bir şekilde uzun araştırmalara koyulur. Birkaç yerle görüşme yaptıktan sonra, Körler Okulunun varlığından haberdar olur. İstanbul’da İstinye Körler Okulu’na Halis’in kaydını yaptırır. Babası kaydını yaptırdıktan sonra Bayramiç’e döner. Halis ailesinden ayrıldığı için bir yandan üzülür bir yandan da okula başladığı için sevinir.

İstinye Körler Okulu, iki katlı, beş derslikli küçük bir okuldur. İki ucunda basketbol potaları ve küçük bir bahçesi bulunmaktadır. Birkaç öğrenci hariç, çoğu yatılı altmış kadar öğrencisi vardır ve bu öğrencilerin yaşları yediden on sekize kadar farklılık gösterir. Yemekhane, banyo ve çamaşırhane alt katta; sınıflar, çamurla şekiller yapılan modelâj odası giriş katında, müzik ve müdür odası ile revir üst katta bulunmaktadır.

Halis’in yazıyla ilk tanışıklığı, okula başlamadan önce araba plakalarını okumaya çalışmakla başlar. Plakalara dokunarak, kabartılarak yazılan plaka yazılarını okuyabilir hale gelen Halis, okulda da kabartma yazı ile öğrenim görür.

Halis’in ilk öğretmeni Muharrem Polat’tır. Muharrem Polat da görme engellidir. Muharrem öğretmen ilk olarak ‘al al at al, ev aç ev’ gibi yazılar yazan fişler verir. Halis, bu fişlerle okumaya başlar ve daha sonra kitaba geçer. Okumasını pekiştirmek için öğretmenleri ona kabartma hikâye kitapları verir ve böylece kabartma yazıyı iyice öğrenmiş olur.

O zamanki Körler Okulunda yoğun bir müzik eğitimi verilir. Mesela ilkokulun ikinci sınıfında bir saat normal müzik dersinden başka, üç ya da dört aletli müzik dersi de vardır. Halis de ikinci sınıfta piyano başına geçer ve öğrenmeye başlar. Beşinci sınıfın sonunda, okula gelen misafirlere gösterilmeye değecek kadar piyano çalar hale gelir.

Okulda görülen derslerden birisi de Modelâj dersidir. Bu ders, görenlerin resim dersidir. “Görmeyen öğrenci resim yapamayacağına göre, o da çamurdan şeklini yapar, ” diye düşünüldüğü için böyle bir derse ihtiyaç görülmüştür. Görme engellilere bir şekil incelettirilir ve çamurla o şekli yapmaları istenir. Güzel yapanlarınki okula gelen misafirlere gösterilir.

Hafta sonları dışarı çıkış izne tabi olup, izin ise nöbetçi öğretmenin insafına kalmıştır. Nöbetçi öğretmeni ikna edici bir sebep bulunup öyle dışarı çıkılır.

Dördüncü sınıfın başında, yan tarafta görenlerin olduğu okulla, Halis’in okuduğu okul birleştirilir. Bu okulda sınıflarda öğrenci az, kitaplar kabartma, şartlar görmeyenlere özel değildir. Maksat, görenlerle görmeyenleri bir araya getirmek, kaynaştırmaktır. Böylece normal şartlarda ayrı bir mahallesi, köyü olmayan görme engellileri, eğitim sırasında da ayrı tutmayıp, toplumun içine serpiştirmek, amaçlanmıştır.

Halis, “Bu okula ayak uydurabilir miyim?” diye çok heyecanlanır. Halis ile birlikte Sadi ve Yüksel isimli iki arkadaşını da aynı sınıfa ve aynı sıraya verirler. Onlar da Halis ile birlikte aynı heyecanı, aynı duyguları yaşar.

Sınıf öğretmenleri Dursun Akkaya’dır. Sınıf mevcutları elliden fazladır. Halis, Sadi ve Yüksel dışında, sınıftaki herkesi görür. Bütün derslere aktif bir şekilde katılırlar. Sorulara cevap verip, soru soruyor, duydukları haberleri, haber anlatma saatlerinde anlatırlar. Yalnız Beden Eğitimi ve Resim derslerinde öğretmenleri, onlara biraz ayrıcalıklı davranır ve bu derslerde Halis ve arkadaşlarını sorumlu tutmazlar.

O yıllarda, telefon gerek yaygın olmadığı, gerekse ekonomik olmadığı için mektup haberleşmede yoğun olarak kullanılır. Daktilo yazmayı bilen görmeyen öğretmenler, Halis’in mektuplarını yazarlar. Halis, ailesine gönlünden geçtiği gibi hitap edebilmek için daktilo öğrenmek ister ve tuşların yerini ezberleyerek daktilo ile yazmaya başlar.

Halis 1980’li yıllarda beşinci sınıfta okumaktadır. İlkokulu bitirme zamanı gelmiştir. Gerek çevresi, gerekse ailesi Halis’in konservatuara gidip, ses ya da saz sanatçısı olmasını ister. Bu düşünceye aletli müzik öğretmeni Kadir Bey de katılınca, Halis baskılara dayanamayıp razı olur. İlkokuldan sonra konservatuar okuyup sanatçı olacaktır.

İlkokuldan mezun olduktan sonra, yaz tatilinde Konservatuar başvurusuyla ilgili bir şey mi yapmıyorlar, yoksa birilerine sorup da cevap mı alamıyorlar, konusunu yazar tam olarak hatırlamaz ama görünüşte, Halis’in istediği şey gerçekleşmez ve böylece Konservatuara gidemez.

Daha sonra Halis, babası ile birlikte İstinye’ye gidip, Büyük Çekmece Lisesi’ne kayıt yaptırır. Kayıt yaptırırken türlü zorluklar yaşarlar. Müdür Halis’i görme engelli olduğu için okula kabul etmek istemez önceleri. Ama daha sonra olay MEB’a gidince kabul etmek zorunda kalır.

Büyük Çekmece Lisesi Matematik, Fen eğitimi veren bir lisedir. Bu okulun bahçesi daha önceki okuluna kıyasla daha geniş ve ferahtır. Ayrıca, kantini olan bir okuldur. En önemlisi okul dışına çıkarken izin almak gerekmez. Halis buna çok sevinir. Bu okul tam ona göredir ve harika bir yerdir. Burada özgürlük vardır ve onlara güvenilmektedir.

Halis’ten sonra, 15 kadar öğrenci daha bu okula kayıt yaptırır. İlk gelen dört kişi Halis, Sadi, Yüksel ve bir de Murat olur. Sadi, Yüksel ve Halis lise boyunca birbirlerinden ayrılmazlar. Derslerde, teneffüslerde, etütlerde, yemekhanede velhasıl her yerde beraber olurlar.

Ders çalışma aleti olarak kabartma daktilo, teyp, tablet, karton gibi aletler kullanırlar. Dersleri karton, notlarını belli kalınlıktaki kartonlara yazarlar. Karton kıtlığından dolayı aynı sınıfta olan görmeyenler -mesela Halis, Sadi ve Yüksel- her ders için yalnız biri not tutup, birlikte çalışırlar.

Örmeyen öğrenciler, okulun seçtiği kitaplar kabartma olmadığından, birilerine okutma ihtiyacı duyarlar. Etüt saati başlayıp da okuyucuya ihtiyaç duyduklarında, bütün etüt sınıflarına uğrayıp, “Arkadaşlar, ders çalışmayan arkadaş var mı? Fen çalışacağız da, ” derler. Olumlu bir cevap çıkarsa ne âlâ... Kimi zaman, altı ayrı etüt sınıfını gezip yaklaşık iki yüz kişiden okuyucu bulamadıkları olur. Kimseyi bulamadıklarında, sadece kendi notlarına çalışırlar.

Halis, üniversite sınavına hazırlanmaya lise birden itibaren başlar. Hazırlığa ise, gerçek anlamıyla lise iki yazında başlar. Sırf ders çalışmak üzere Bayramiç’ten bir teyp alır. Teyp görmeyen için çok önemli bir ders aracıdır. Çünkü her zaman kitap okutturacak birilerini bulmak zor olur.

Halis, sınıfta en iyi not tutan bir arkadaşından notları alır ve bu notları okuyup teybe kaydedecek birilerini bulur. Teypte kayıtları dinleyerek dersleri takip eder. İki kaseti vardır. Arkadaşına birinci kaseti verir, arkadaşı okuyup getirir. Halis ikinci kaseti arkadaşına verir. Arkadaşı ikinci kaseti doldururken, o da birinci kasettekileri çalışır. Böylece Halis, üniversite sınavına hazırlanır.

Halis, sınava girer ve Boğaziçi Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nü kazanır. Bu üniversitede İngilizce eğitim yapılır. Birinci yıl sadece İngilizce görür. Halis iki yıl Sosyoloji bölümünde okuduktan sonra, bu bölümün ona göre olmadığını anlayıp, Psikoloji bölümüne geçer.

Bu üniversitede insanlar fikirlerini en güçlü şekilde savundukları halde, oturdukları masadan yumruklarını sıkmadan, bıçak çekmeden kalkabilirler. Halis üniversitenin bu yanını çok sever. Ayrıca hocalarının fikirlerine bakarak da, ayrım yapmadıklarının farkına varır.

Bu üniversite kütüphanesi bünyesinde, yalnız görmeyenlere ayrılmış bir bölüm bile vardır. Bu bölüme Braille adı verilmiştir. Braille ismi, kabartma yazıyı bulan Fransız Luis Braille’den gelir. Aslında karanlıkta, askeri haberleşmelerde kullanılmak üzere düşünülmüş bu yazı, bütün dünyada bir anda görme engellilerin yazısı oluverir. Şu an dünya milletlerinin tamamı bu yazıyı kullanmaktadır.

Bu bölümde 2000 civarında kabartma yazılı (Braille) kitap vardır ve bu kitaplar üstelik İngilizcedir. Braille bölümünde romanlar, hikâyeler, tarih ve felsefe kitapları hatta sözlük bile vardır. Dünyada tanınan bazı dergilerin kabartmaları da mevcuttur. Gönüllü insanların kasetlere okumalarıyla oluşturulmuş bir de kaset-kitap kütüphanesi vardır. Bu kaset-kitapları ödünç alıp, dinledikten sonra iade ederler.

Boğaziçi Üniversitesi’nde okurken Halis, boş zamanlarında çalışmak ister. Ancak bir iş bulamaz. Memurluk için başvuru yapar ve başvurusu kabul edilir. 25 Kasım 1991 tarihinde memur olur. Boğaziçi Üniversitesi Kayıt İşleri Şube Müdürlüğü’nde göreve başlar. Görevi, bankoda bulunup, telefonla sorulan sorulara cevap vermek, bilhassa yabancı öğrencilerle iletişim kurmak, İngilizce yazışmaları takip etmektir.

1992 Eylül’ünde MEB öğretmen alımını başlatır. Alınacak öğretmenler arasında İngilizce öğretmenleri de vardır. Üstelik İngilizce öğretmenliği düşünenlerden, öğretmenlik formasyonu aranmamaktadır. İstenen şartlar tam Halis’e göredir. Psikolojiyi bitirmiştir ama Pedagojik Formasyon derslerini almamıştır. Hemen evrakını hazırlayıp başvuru yapar ve başvurusu kabul edilir. Uzun yıllar bakanlıkta, görmeyenlerin öğretmenlik yapamayacakları kanaati hakimdir. Fakat o günkü sayın bakan Köksal Toptan, görme engellilerin yolunu açan bir kararname çıkarmıştır.

9 Şubat 1993’te Sarıyer İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’ne gider ve İngilizce öğretmeni olarak Kilyos Veysel Vardal İlkokulu’na verilir.

Okul, İstanbul’un Avrupa Yakası’nda bir sahil köyüdür. Kilyos’ta otobüsten inip, sorarak okulu bulur. Bu okul aslında Halis’in yıllar önce mezun olduğu okuldur. Halis’ten sonra İstinye’den taşınmak durumunda kaldığı için Kilyos’a gelmiştir.

Okula gittiğinde, bahçede top oynayan çocuklara müdürü sorar ve çocuklardan biri koluna girip onu müdürün odasına götürür. Müdürle tanışır. Sonra yan odada bulunan müdür muavini Fikret Bey’e seslenir. Fikret Bey de ilkokulun öğretmenlerinden biridir ve görme engellidir. Onunla oturup uzun uzun eski günleri yâd ederler.

Daha sonra da Fikret Bey’le birlikte öğretmenler odasına çıkıp, diğer öğretmenlerle tanışır. En geç olanının 10 yıllık öğretmen olduğunu öğrenir.

Halis’in atandığı bu okul beş yıllıktır ve o yıllarda henüz 8 yıllık eğitim başlamamıştır. İngilizce dersleri de altıncı sınıftan itibaren başlıyordu ve dolayısıyla İngilizce öğretmenine ihtiyaç yoktur. Müdür Bey’in dikkatini Halis’in Psikoloji bölümü mezunu olması çeker. Okulun Rehber Öğretmeni yoktur ve Psikoloji bölümü mezunları rehber öğretmenlik yapabilirler. Kaymakamlık onayıyla, Halis’i okul rehber öğretmeni olarak görevlendirir. O günden itibaren Halis resmen öğretmenliğe başlar.

Halis öğretmen, eğitime katkılar yapmak, yenilikler getirmek ister ve bunun ilk somut örneği, beşinci sınıflara her gün birer saat gönüllü İngilizce dersleri vermek olur. Elinde kabartma yazılı hiçbir kaynak olmadığı için konuları ve sırasını tamamen doğaçlama bir yöntemle belirler, öğrencilere not tutturur. Dersi takip etmeyenlere hiçbir şekilde taviz vermez. Öğrencilerinin, “hayatta ancak sebat edenlerin kazandığını ve başarılı olduğunu” şimdiden anlasınlar ister. Zamanla ayrılan öğrencilerle, ihmal ettikleri için Halis öğretmenin ayırdıkları sonucunda ‘gerçekten isteyenler’ grubu netleşir. Bu grup 14 kişiden oluşmaktadır.

Üç-dört ay gibi kısa bir sürede, sekizinci sınıfın sonuna kadar olan müfredatın önemli kısımlarını vermeyi başarır Halis öğretmen. Yaptığı kabartma yazılılarla, kötü sayılmayacak bir başarı ortaya çıkar.

Halis öğretmen, Rehber Öğretmenliğin yanında, okulda boş geçen derslere de girer. Her boşluğu dolduran joker öğretmen olmak, Halis öğretmeni bir süre sonra rahatsız eder.

Rehber öğretmenliği birbuçuk yıl sürer. Daha sonra okulda, Ortaokul açılır ve Rehber öğretmenlikten ayrılıp, İngilizce ve Türkçe derslerine girmeye başlar. Boş zamanı olmadığı ve sürekli bir şeylerle uğraşmak zorunda olduğu için ders öğretmenliğini daha çok sever.

Öğretmen olduktan sonra Kilyos’a yerleşmeye karar verir ve babasını bir ev bulmada yardımcı olması için yanına çağırır. Biraz ev arama uğraşından sonra bir ev bulurlar. Halis öğretmen, annesini de yanına alarak birlikte yaşamaya başlarlar. Her şey yolunda giderken, Halis’in babası rahatsızlanır ve ameliyat olur. Bir süre sonra da Halis’in babası vefat eder.

Halis, kendini topladıktan sonra evlenmeye karar verir. Boğaziçi Üniversitesi Kimya bölümünden, gözleri gören bir bayanla evlenir. Eşi Halis’in görme engelli olmasının önemli olmadığını, önemli olanın dinî ve diğer açılardan kafa yapılarının uyuşması olduğunu söyler. Saliha Nur, Abdullah Sadık ve Şükriye Zeynep olmak üzere üç çocukları olur. Mutlu mesut yaşarlar.

Sonuç:

Halis öğretmen, sadece görmeyenlere değil, görenlere de bir kılavuz, bir deniz feneri, bir ışık olur.

 
Toplam blog
: 425
: 3089
Kayıt tarihi
: 06.12.06
 
 

Gazi Eğitim Fakültesi, Eğitim Bilimleri Bölümü, Eğitim Yönetimi, Teftişi, Planlaması ve Ekonomisi..