Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Ocak '10

 
Kategori
Psikoloji
 

Hayata Tutananlar

Hayata Tutananlar
 

Hayata tutunanlar


İstedikleri hedefleri gerçekleştirmek için birçok zorlu yaşantılarla karşı karşıya kalmış tanıdığımız ya da tanımadığımız silahsız zaferle imza atmış yaşanmış öyküler duyarız hayata dair… Hepsinin hayat hikâyesi belki farklıdır ancak hepsinde ortak olan bir özellik ne istediklerini çok iyi biliyor olmalarıdır. Belirledikleri hedefe bir gün ulaşacaklarına dair güçlü bir inanç geliştirmiş olmalarıdır. Ve bu inancın ödülü de ona ulaşmak değil midir? Bireyi harekete geçiren en önemli motivasyon unsuru da inançlarımız ve hedeflerimizdir. Hayat ağacının uzattığı bir dal olur bize

HEDEFLER… Bazen ona ulaşmak için verdiğimiz mücadele elde edeceğimiz hedeflerin kendisinden daha anlamlı olur. “ Ben bu hedeflere ulaşmak için ne fedakârlıklarda bulundum veya ben ne zorlu yollardan geçtim, ne mücadeleler verdim de buralara geldim” tınısı duyarız kendileri tarafından seçilmiş başaranlardan… Bugün birçok şirketin yönetim kurulu başkanlarının ya da ünü kendi ülkelerinin sınırlarını aşmış insanların hayat hikâyelerine baktığımızda sıfırdan zirveye tırmandıklarını görürüz. Hepsinin hayat hikâyeleri başarıları gibi aynıdır aslında. Yoksul kalabalık ailenin bir ferdi. Çok çileler çekmişlerdir ama çektikleri çileler onları daha da hırslandırmıştır. Acaba aynı kişiler daha rahat bir ortamda yetişmiş olsalardı yine aynı başarılara imza atalar mıydı? Belki evet belki hayır. Ama ortada bilinen bir gerçek varsa o da yaşadığımız zorluklar bizi daha da güçlü yapıyor. Sorunsuzluğunda sorun olduğu dünyamızda yolumuza çıkan engeller olmasa onları aştığımızda “BEN BAŞARDIM” duygusunun verdiği hazzı nerde yakalayabilirdik. Sorunlar bizlere bahşedilmiş lütuflardır, onlarla mücadele etme ruhunu kendimizde bulduğumuz sürece. Ve biri geldi mi diğerleri de peşi sıra gelir sanki birbirleri ile anlaşmışçasına… Sanki bir sınavdan geçeriz. Sabır taşlarımız törpülenir, dayanma gücümüz test edilir. Ve bunu sınavı geçenler büyük sırra hakim olur. Sır dediğime bakmayın herkes tarafından bilenen ama herkes tarafından anlaşılamayan, sır olarak bilinen ama bakarken göremediklerimizdir. Eğer sır isterseniz gerçek sır, yolumuzdaki en büyük engel bizden başkası değildir. “Hayatta büyük başarılara imza atmış insanların hayat hikâyelerini okuduğumuzda ilk zaferlerini kendilerine karşı kazandıklarını görmüşümdür.” Der Harry TRUMAN… O halde asıl yapmamız gereken (ki bu ikinci sır) zihnimizin içindeki engelleri bir bir aşmaktır. Yapamamları, başaramamları, denedim ama olmuyorları; BAŞARABİLİRİM, YAPABİLİRİM, İSTERSEM OLURA ÇEVİREBİLMEKTİR.
Eli Bowen, Amerika'nın Ohio eyaletinde 1844'te dünyaya geldi. 10 çocuklu bir ailenin son üyesi olarak geldiği bu dünyaya gözlerini biraz eksik açmıştı çünkü ayakları beline bitişikti bir başka deyişle bacakları olması gerekenden çok daha kısaydı. Gençliğinde ailesini geçindirmek için çiftliklerde çalışmaya başlayan Eli, ellerini kullanmakta o kadar usta olur ki bir gün onu tesadüfen izleyen sirk sahipleri onunla çalışmak ister.13 yaşında Barnum ve Bailey Circus tarafından işe alınan Eli Bowen, "Bacaksız Akrobat" olarak Avrupa turnesine çıkar ve ünü kısa zamanda tüm dünyaya yayılır.26 yaşında Mattie isimli genç bir bayanla evlenen Eli Bowen, dört sağlıklı çocuk sahibi olur. 2 Mayıs 1924'te dünyanın en meşhur akrobatı olarak hayata veda eder. Ludwig Van Beethoven; Almanya'nın Bonn şehrinde fakir bir ailenin oğluydu. Alkolik bir müzisyen olan babasının sert eğitimleri sonunda Beethoven, küçük yaşlarda ailesinin geçimine katkıda bulunmak için kilisede piyano çalarak çalışmaya başlamıştır. 1792 yılında Viyana’ya giden Beethoven klasik müziğin ünlü bestecisi Joseph Haydn’ın yanında çalışmaya başladı. Joseph Haydn kısa sürede Beethoven’in üstün yeteneğini fark etti ve her konuda ona destek oldu. Beethoven, başlarda besteci olarak değil piyanist olarak adını duyurdu. Daha sonra yaptığı bestelerle klasik müziğin 19. yüzyılın sonuna kadar yaşayan tüm müzisyenlerini etkiledi. Yaşamı boyunca sağlık problemleri çeken Beethoven 1801’de işitme problemleri yaşamaya başlamış ve 1817’de tamamen sağır olmuştur. Bu dönemden sonra sağırlığı müzik yaşamını hiçbir şekilde etkilememiştir. Hatta hepimizin çok iyi bildiği 9. senfoniyi sağırlık döneminde bestelemiştir.1827 yılında 56 yaşındayken dünyaca tanınan bir besteci olarak ölmüştür ve cenazesine otuz bine yakın insan katılmıştır. 13 yaşında görme yetisini tamamen kaybeden Erik Weihenmayer, ülkesinde öğretmenlik ve güreş antrenörlüğü yapmaktaydı. Adını tarihe ilk geçirdiği olay 2001 yılında Everest'e tırmanması oldu. Böylece dünyanın en yüksek zirvesi Everest'e tırmanan ilk görme engelli oldu ancak bu onu durdurmadı Hong Kong, İsviçre, Tayland ve Şili'de dünyanın en yüksek zirvelerine tırmandı. 2008 yılında 7 kıtanın da en yüksek zirvesini görebilen dünya çağında bir sporcu oldu. Birçok dergi ve spor kuruluşundan ödüller alan Erik, Touch the Top of the World adlı kitabıyla bu maceralarını sevenlerine ulaştırdı. Şimdi soruyorum asıl engel bedensel engellerimiz mi? Yoksa zihnimizdeki engeller mi? Kazananın her zaman bir hedefi vardır ama kaybedenin her zaman bir özrü vardır..

Ya sizin HEDEFİNİZ mi var yoksa ÖZRÜNÜZ mü? www.muratdincer.com
 
Toplam blog
: 6
: 3580
Kayıt tarihi
: 07.10.07
 
 

1979 yılında Samsun'da doğdum. İlköğrenimimi Kazım Orbay okulunda, ortaokul ve liseyi 100.yıl lisesi..