Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Şubat '07

 
Kategori
İş Yaşamı - Kariyer
 

Hayata tutunmak

Eğer merak eden varsa biraz düşünelim. Ülkemizde kaç kişi mesleğini severek icra ediyor? Kaç kişi mesleğini gerçekten kendisi seçebiliyor? Kaçımız lisede gideceğimiz bölüme kendisi karar verdi ve ünversite seçmelerinde kendi istediği bölümü formlara yazabildi? Hangimiz yaptığımız işten haz alıyoruz ve işimize koşarak gidiyoruz? Kendinizden bir düşünün ve çevrenize bir bakın. Herkes bir işin ucundan tutmuş görünüyor ama ortalık hiç de tozpembe değil maalesef.

Lisede edebiyat okumak istedim ama, matematik daha iyidir dediler ve bu bölümde okudum. Matematik bölümünden mezun olduğum için üniversite seçmelerinde artık edebiyat ile ilgili bölüm yazma şansım kalmamıştı. Basın-yayın okumak istiyordum ama uygun bir öğretmenlik bölümüne razıydım. Doktorluk geçerli meslek deyip tıp fakültesi ile dolduruldu formum. Tabi ki o yıl hiçbir yeri kazanamadım. En azından doktor olamayacağım anlaşılınca finans sektörüne kaydırıldım ikinci yıl. Maliye ve işletme bölümleriyle doldu formum. Maliyeyi kazandım ve bir baktım bankacı olmuşum. Bankacı oldum ama etrafıma baktığımda hiç ilgimin olmadığı bir bölümde boş yere 4 yıl okumuşum diye düşündüm. Ziraat mühendisinden veterinerine, çevre mühendisinden arkeologuna kadar herkes bankacıydı aslında. 'Ne işiniz var burada?' diye sorduğumda, 'Hayat' diye cevapladılar hep. Hayat insanı öyle bir savuruyor ki, eğer tutunacak bir dalın yoksa ya da dalın var ama sen sıkı sıkıya tutunamamışsan, savrulup düştüğün yerden kalkıp devam ediyorsun hayata. Ta ki, bir sonraki rüzgara kadar.

Ben ilkokuldayken boş sigara paketlerini açar, arka beyaz sayfalarına o günün kendime göre önemli haberlerini yazar, başta ailem olmak üzere eve gelen giden herkese günlük gazete diye okuturdum. Çünkü o yaşta bir amacım vardı ve bu da gazeteci olmaktı, yazmaktı. Lisede de amacımdan bir sapma yokken, 'matematik bölümü iş yapar, o bölümde oku' dediklerinde itiraz etmedim. Amacım için mücadele etmedim ve kendimi hayatın rüzgarına bırakıverdim. Düşüp gözümü açtığımda bankacıydım artık. Benimle uzaktan yakından ilgisi olmayan bir mesleğin içindeydim. İşimde başarılıydım ve devamlı yükseliyordum ama, işimde geçirdiğim saatler ömrümden yıllar götürüyordu sanki. İşe giderken resmen ızdırap duyuyordum, ayaklarım beni götürmemek için direniyordu. İşyerimdeki hüznüm benimle birlikte evime geliyor, eşim de huzursuz oluyordu. Mutluluk benim için kağıda yazılmış güzel bir kelimeden öteye gidemiyordu. 'Senin yerinde olmak için herşeyini vermeye hazır binlerce insan var dışarıda' şeklinde telkinler benim için hiçbir şey ifade etmiyordu. Çünkü, gönlümün kabul etmediği bir işi yapıyordum ve mutsuzdum. Bunun daha öte bir açıklaması yok işte.

Birgün düşündüm ki, evet hayat beni savuruyor ama ben tutunmak için hiçbir şey yapmıyorum. Halbuki, tutunacak çok sağlam bir dalım da var; yazı yazmak. Madem yazmak istiyorum, o halde yazmalıyım. O gün bugündür yazıyorum. Halen yazmaya devam ettiğim bitmeyen bir romanım ve denemem var. Onlar üzerinde hergün birkaç satır yazmak bile bana büyük keyif veriyor. Şimdi de Milliyet Blog'da yazıyorum, hayata tutunuyorum. Herkese merhabalar.

 
Toplam blog
: 41
: 671
Kayıt tarihi
: 11.02.07
 
 

1972 doğumluyum ve bir bankacıyım. Hayatım boyunca en büyük hayalim bir yazar olmaktı. Ama, Türkiye'..