Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Aralık '10

 
Kategori
Doğal Hayat
 

Hayata Yenik Düşmek

Hergün yaptığım şeyleri yapmak bazen sıkıcı gelir. O zaman eşortmanlarımı giyer sahilde yürüyüşe çıkarım. Bazen de bir çay bahçesine oturur , gelen geçene bakarım. Kendime çay ısmarlar. Küçük küçük notlar alırım. Karşımda çocuk parkı var.

Ne güzeldir çocukluk onları seyrederken kendimden geçerim. Herkes koşuyor oynuyor . Hatta kavga ediyorlar . Kumları başlarından aşağıya döküyorlar. Gülmeye başlıyorum. Kız erkek ne çok çocuk var . Herkes oynamaya ne çok heveslilermiş. Uzunca bir zaman onları izledim. Ama o neden hiç yerinden kalk mıyor? Dikkatlice bakmaya başladım. Evet sadece bakıyor ... bakıyor.... Arada birde yanında oturan kadına bir şeyler söylüyor . Annede durmadan onun başını okşuyor. Sonrada elindeki kağıtları karıştırıp bir şeyler okuyor.

Neden sadece bakıyor . Oynayan çoçuklara bakıyor .Sankı kanadı kırık güvercin gibi mahsun, üzgün , Yerimden kalktım. Onlara doğru yürüdüm. Banka yaklaştım. Bankın üzerinde tomogrrafi yazılı bir torba.... uzandım torbayı aldım . Sanki oturmak için almış gibi . Kadın doktordan geldiklerini artık hiç ümitlerini kalmadığını anlattı. Bu sarı saçlı mahsun çoçuğa baktım içim burkuldu. Güvercinin hikayesini hatırladım birden.

Deneye deneye uçmayı , koşmayı, oynamayı, öğrene bilirdi. Uzaklara gidemesede koşa bilirdi. O yeşilliklerle dolu dağlara doğru. Ama tam öğreniyorum derken , yaşamı boyunca gidebileceği yerler sadece yuvasının bulunduğu yerdi. Hani uçmayı öğrendiği gün annesini kaybeden kanadı kırık güvercinin hani öbür kanadı da kırılmıştı ya.

Zaman akıp gidiyordu. Doktor son ümit kırıntılarını da yok etmişti. Ne yürüyecek ayakları ne de kanadını çırpacak gücü kalmıştı. Hayallerini kaybederken gökyüzünden yere çakılırken biten hayallerini, düşündü.

Annesi eski evin çatı katında dünyaya getirmiş. Sonra bu eski evin samaşıklarla kaplı rengarek çiçeklerine gülümsüyordu sanki. Annesi onu yürütebilmek için ne kadar çok çaba harcamıştı. Anlattı hemde ağladı. Oğlunun saçlarını okşarken, her gün umutla nasıl uğraştıklarını anlattı. Ama olmuyordu . Çünkü ayağının birisi kısaymış. Ne zaman yürümeye kalksa dengesini kaybedermiş. Koşan arkadaşlarını görüyor . Dağlarda uçan güvercin olmak istiyordu.

Gözleri yaşlı kadın anlatıyor..... Hiç bir zaman yürüyemez deselerde birkaç adım attıkça hep ümit ettik. Yorulduğumuzda hep çiçeklerle dolu çimenlerde dinlendik. Hayatı hep kısır döngü içinde doğduğu mekanla sınırlı kaldı. Birgün uzaklara kadar gideceği dağları hep ümit ederek geçti. Karşıda ki evin penceresinde duran çiçeklere baktı. Belli ki çiçekler onun tek dostuydu . Çiçekler araında başladığı hayat yolculuğunu taşımaya artık gücü kalmamıştı. Yalnızdı . Yalnızlığın esiri olmuştu.

Kısa ayağıyla girdiği bu hayattan yenik çıkmıştı..........

05.12.2010 GÜLSEREN AKDAŞ

 
Toplam blog
: 140
: 595
Kayıt tarihi
: 31.08.10
 
 

18.03.1950 yılında Samsun'un Bafra ilçesinde dünyaya gelmiş. Altı çocuklu bir işçi ailesinin üçün..