Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Ekim '09

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Hayata yön veren istekler

Hayata yön veren istekler
 

Angelina


Birkaç yıl önce öğrencilerime hayatın manası nedir diye sormuştum. Daha hayata yeni başlayan ya da başlamak üzere olan acemilikleriyle cevaplar vermişlerdi. Kimi için basketbol maçında son saniyede atılan 3 lükle maçın kazanılması, kimisi için sevgi, kimisi içinse çok başka birşeydi. Bense öğrencilerimden biraz daha deneyimli bir acemi olarak Nietzsche'nin hayatın manası yoktur sözünü söylemiştim. Cidden hayatın manası yok mudur? Şimdiki cevabım hem vardır hem yoktur sanırım. Hayat bizim verdiğimiz manalarla şekillenir ve biz bir mana yüklemezsek hayat manasızlaşır. Belki de Nietzsche de hayata mana vermeyenlerdendi. O yüzden ona göre hayat manasızdı. Bu soru oldukça büyük bir sorudur. Cevaplayabilmek için belki de ölmeyi gerektirecek kadar büyük bir soru. Aslında büyük soruların tamamının cevabını almak için belki de ölmemiz gerekecektir. Diğer olasılıkla da oldüğümüzde sorulamızda bizimle yok olacak ve sorularımız manasını kaybedecekdir. Ben öldüğümüzde sorularımızın cevabını alacağımızı düşünenlerdenim.

Şimdilik bu soruyu bir kenara bırakmak ve göreceli olarak daha kolay bir soru üzerinde düşünmek istiyorum. Bizim hayatımıza yön vermemizi sağlayan şey nedir? Her insanin hayatina yon vermek icin etkilendigi degisik seyler vardir. Kimimiz kucuklugumuzde o kadar cok sevilmisizdir ki bu sevgiyi hayatimiz boyunca yasabilmek icin yollar arariz ve hayatimizi ona gore bicimlendiririz. Kimimiz kucuklugumuzde sevilmemisizdir ve bu sevgiye ulasabilmek icin her yola basvururuz. Bu iki secenekte mutluluk arayisimizin bir parcasidir. Ama her insan mutluluk aramaz. Bazisi sevgiyi hic tanimamistir ve taniyabilecek bir kalbe sahip olmamistir. Gunumuzun sorunlarindan bir cogu da bu sevgiyi tanimayan ve sevgiyi isteyemeyecek kadar sevgi yoksunu insanlar tarafindan yaratilir. Bir cocugu sevemeyecekleri icin onun uzerine bombalar atarlar, zehirli sular icirirler, yiyecegine zehir katarlar, ac birakirlar, konusmasini veya dilini yasaklarlar, doverler, soverler ve ellerinden gelen herseyi yaparlar. Buyuklere bunlari yapanlari da onaylamam ve boyle olaylarla karsilastigimda uzulurum. Ama cocuklara dahi bunlari yapabilmek ciddi bir ruhsal bozuklugu gerektirir. Bu ruhsal bozukluk cogunlukla cocukluktaki saplantilardan ve kotu olaylara maruz kalmaktan kaynaklanir. Baska bir deyisle kotu davranilarak sevgiden uzaklastirilmis insanlar, yeni yetisenlere de benzer bir siddet uygularlar ve daha fazla insanin sevgiden uzaklasmasina sebep olarak sevgisizligi artirirlar. Zamanla sorunlarin daha da buyumesine sebep olan kisir bir dongu. Umarim gelecekte insanlar bu kisir dongunun elinden cocuklari kurtarabilecek yontemler gelistirirler.

Sevgiyle veya sevgisiz buyuyen insanlar icin yukarda ki durumlarin yasanmasi ihtimali buyuktur. Peki bu iki sinifa da sokamayacagimiz insanlar yok mudur? Tabi ki vardir. Onlarin durumunu aciklamak yukarda ki kadar kolay degildir ve asil beynimi mesgul eden soru da bununla ilgili. Bir miktar sevgi ile buyumus ne eksikligini ne de fazlaligini yasamis insanlarin hayatina ne yon verir? Kapitalizm aslinda bircok noktada onlara yol gosterir. Bazi anlari veya nesneleri yucelterek sahip olunmasi gereken hayati manali kilan isteklermis gibi gosterir. Bu insanlarin kapitalist yapinin tuketici toplumunda ki yerleri buyuktur ve cogunlukla bu siniftaki insanlardir. Basketbol macinin son saniyesinde 3luk atarak maci kazanmak, spor bir arabaya sahip olmak, dunyanin en guzel/yakisikli insani olmak, dunyanin en guzel/yakisikli insani ile birlikte olmak ve daha bunlara benzer bircok istekler. Bu isteklerin hepsinin benzer noktasi insan varliginin binlerce yillik suresince var olmamis, yeni yeni yani kapitalizmle birlikte turemis olmasidir. Insanlarin tarihsel surecte istekleri daha cok kendi hayatlarini kolaylastiracak veya yasamina devam etmesini saglayacak nesneler uzerineydi. Tabi ki sevgi her zaman vardi (bu insan olmanin dogasiyla ilgili bir sey). Bunun yani sira kapitalizmin isteklerine benzer ozentilerden olusan isteklerimiz de vardi. Bir sehri istila etmek, baska bir insanin hayatini arzulamak gibi istekler. Kapitalizmin bize sundugu isteklerle bu istekler arasinda farklar vardir. Tarihsel olanlar bireysel hayatizda daha cok elle tutulabilir haldedir. Ama kapitalizmin verdigi isteklerin cogu dogrudan bireysel hayatimizda bir rol oynamazlar. Daha cok dolayli getirileri vardir.

Sonuc olarak kapitalizmin bize sondugu buyuk bir liste halinde olan ve cogu zaman hayatimizin yakininda uzaginda bile bulunmayan istekler zincirinin hayatimizda ki yeri nedir, hayatimiza nasil yon verir ve daha temelde hangi gudulerimizden kaynaklanir? Butun insanlar kapitalizmin isteklerini hayatlarinda uygulayabilecek durumda degildir. Cogunlugu bu isteklerine sahip olanlara ozenir ve kendi hayatlarinda bu isteklerin degistirilmis sekillerini yasarlar. Son model spor bir arabaya sahip olmak... Bu istegin farkli insanlarda yarattigi hayata yon veris sekli, genis bir yelpazeye karsilik gelir . Son model spor bir arabaya sahip olamayan birisi, durumuna gore iyi bir arabaya sahip olmayi, bu olamiyorsa bir arabaya sahip olmayi arzulayabilir. Arabaya sahip olamayacak birisi bu hayalin yerine son model bir cep telefonu koyabilir. Son modeli olmuyorsa herhangi bir cep telefonum olsuna da donusebilir. Temel olarak teknolojik bir alete duyulan hayranlik ve bu hayranligin sahiplenme gudusuyle birlesimi insanlarin olanaklarina ve yapilarina gore degisiklik gosterir. En kotu durumdakilerse son model spor bir arabaya sahip olmak isteyip siradan bir cep telefonuna sahip olanlardir. Bu tipteki insanlar hayata dair beklentilerini kaybetmisler ve hayatta herhangi bir sinifa dahil olamayacak orda burda herhangi bir sekilde yasamaya calisan ve hatta bazen bu isteklerini kimi zaman hirsizlikla karsilamaya calisan insanlardir. Tabi ki cep telefonunu sadece haberlesmek icin bir arac olarak goren ve ne marka ve nasil oldugunun onemi olmayan insanlarda vardir. Bunlar kapitalizmin istekler zincirinin halkasina tam olarak dahil olmamis ve her zaman saygi duydugum sadece ihtiyac olarak gordukleri icin teknolojik aletlerden faydalanan insanlardir. Tabi ki yukarda ki ornek kapitalizmin en cok kullandigi meta olan teknolojik aletler uzerineydi ama bunun farkli ornekleri de bulunabilir. Dunyanin en guzel/yakisikli insani ile birlikte olmak istegi ise cok farkli durumlara yol acabilir. Mahallenin yada okulun en guzeli/yakisiklisiyla birlikte olmak, bu olamiyorsa herhangi birisiyle birlikte olmak, yok onuda beceremiyorsa parayla bari birisiyle birlikte olmak. Daha sonra guzel/yakisikli insan avciligi, kadin/erkek avciligi... Tabi ki insanlarin icindeki sevmek ve sevilmek arzusuda burda bir yere sahiptir. Belki de cogu insan icin bu yola cikarken baslangic noktalaridir. Ama daha sonra sevgi unutulmus, hislere yabancilasilmis ve tamemen farkli bir istek amac haline gelmistir.

Peki ama son saniyede atilan 3 luk basketle maci kazanmak hayatimizin neresindedir? Nasil bu istege bagimli hale gelebiliriz ve hayatimizi yonlendirir? Teknolojik bir aleti daha rahat yasama istegimizin degistirilmis sekli, (cinsel durtulerimizin de katkisiyla) guzel/yakisikli insan avciligini sevgi istegimizin baskalasmis bir hali olarak gorebiliriz. Ama 3 luk basket atmayi hayatimiza yon veren sey olarak gormek ne demektir? 3 luk basketi atan insan icin degil, buna ozenen ve hayatin manasi olarak bunu goren insan icin bu ne demektir? Sevgi veya daha rahat bir yasam arzusuna benzer, 3luk basketi onemli kilan bir istegimiz var midir? Bilemiyorum. Asil yazmamin sebebi de bu sorunun makul cevabi nediri bulabilmek icin dusuncelerimi duzenlemeye calismak istemektir. Dusuncelerim buyuk oranda dezenlenmis olsa da hala bu sorunun cevabini bilmiyorum.

 
Toplam blog
: 13
: 730
Kayıt tarihi
: 09.01.09
 
 

Hamburg'da (Almanya) Biofizik alaninda doktora yapan bir ogrenciyim. Bilimle ilgili konular ilgi ala..