Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Ekim '06

 
Kategori
Felsefe
 

Hayatı elemek ve yaşanmışlıkları süzmek...

Hayatı elemek ve yaşanmışlıkları süzmek...
 

Elimizde yaşamın görünmez eleği, bir sağa sola sallıyor ve eliyoruz yaşamı..Yaşadıklarımızdan süzdüklerimizi biriktiriyor, biriktirdiklerimizle yaşıyoruz..Biz yaşadıkça onlar birikiyor, birikenler çoğaldıkça kendimizi de çoğaltıyoruz..

Farkında olmadan o kadar çok şeyi biriktiriyor ve saklıyoruz ki.. Ve farkında olmadan biriktirdiklerimiz bizi zaman içersinde o kadar çok ‘’biz’’ yapıyor ki! Kendimize bu biriktirdiklerimiz sayesinde dönüşüyor, başkalarından farklı olan ve olacak her şeyimizi, bu biriktirdiğimiz detayları yan yana veya üst üste koyarak oluşturuyoruz..

Elimizde hayatın görünmeyen eleği, onu bir sağa sola sallarken, kendimize kalacak olanları alta eleyip, bizde kalması gerekmeyenleri, kişiliğimizin ve dolayısıyla yaşamımızın içine katmak istemediklerimizi ayırıp çöpe atıyoruz bu görünmeyen elekle..

Eleğin gözlerinden alta geçebilenler bize ait olabilecekler, üstte takılanlar ise bir ters çevirme hareketiyle çöpe atacağımız, kendimize ve hayatımıza katmak istemediğimiz detaylar..

Her gün, hatta her saniye sallıyoruz bu görünmeyen eleği bizler. Doğduğumuz anda veriliyor elimize ve ta ki ölene değin sallıyoruz, sallıyoruz, sallıyoruz..

Bir sağa bir sola.. Bir sağa bir sola..

Bazen eleğin gözlerinden düşmesini istediğimiz, pırıl pırıl kum taneciği gibi parlayan, gözümüzü alan bir şeyler görüyoruz eleğin telinde takılıp kalan.. Biz salladıkça bir sağa bir sola yuvarlanıyor o da.. Bazen eleğin derme çatma, yıllarca bir şeyleri süzmeye çalışırken yıpranmış kenarlarına çarpıp geri geliyor. Ve hatta eleğin teliyle kenarı arasında sıkışıp kalıyor bazen de.. İşte o zaman, ‘’O’’nu hayatımıza dair etmek istediğimizden, ısrarla kendi yaşamımıza katmak istediğimizden, bir parmak müdahalesiyle sıkıştığı yerden ortaya doğru savuruveriyoruz.. Yardımcı olmaya çalışıyoruz bizde kalacaklar arasına katılsın diye.. Ve ısrarla sallamaya devam ediyoruz eleği..

Sallıyoruz..Sallıyoruz.. Sallıyoruz..

Fakat nafile! Bir türlü geçemiyor eleğin gözlerinden! Ya o çok büyük, ya da bizim eleğimizin gözleri küçük.. Biraz ince eleyip sık mı dokuyoruz ne?!!

Ve iki seçenek kalıyor geriye.. Ya eleği ters çevirip içini boşaltırken çöpe gitmesine göz yumacağız, atıp kurtulacağız.. Ya da elimizle ayırıp, bizim için nadide olan detayları sakladığımız kutusuna yerleştirip, onu orada özenle saklayacağız.. Demek ki bizim eleğimizin gözleri ona uymamış, biraz küçük gelmiş.. Uysaydı zaten düşerdi aşağıya o da tüm kendimize kattıklarımız gibi..

Ama düşmemesine, yani hayatımıza katılanlardan biri olamamasına rağmen biz ona ‘’ayrıca’’ sahip olmak istiyorsak, elimizle seçip ayırmaktan ve ‘’değerli bir mücevhermişçesine’’ özel muhafazasına kaldırıp saklamaktan başka yapılacak bir şey yok!

Ben hayatı böyle düşündüğümde en çok başkalarının eleğindeki durumumu merak ediyorum aslında..

O insanların yaşamlarında, onların eleklerinden kendilerine kattıkları ‘’İnsan’’ olabiliyor muyum? Ya da, tamamen hayatlarına katılamadıysam bile, eleklerinin kenarlarına takılabilecek denli büyük olabiliyor muyum acaba?

Diyelim ki gözüne çarptım ve beni fark etti tüm yaşadıklarını elerken.. Asıl ondan sonrası önemli..

Kendine katamadıklarının arasında olsam da –ki eleğin üzerinde kaldıysan öyleyimdir zaten- işte asıl o noktadan sonrası önemli hale geliyor.

Eleği yan çevirip silkeleyerek beni çöpe mi atacak? Yoksa diğerlerinin içinden beni ayırarak, şefkatli elleriyle özel muhafazamın içine mi kaldıracak?

Zaman zaman sakladığı yerden çıkarıp beni ‘’İyi ki atmamışım’’ diyecek mi birileri bir yerlerde?!.

Sadece büyük olmak da yeterli değil yani! Ayrıca saklanmaya değecek kadar özel ve değerli olmam lazım ki; merak ediyorum, birileri yaşamını elerken, beni de ayırıyor mu caba diye?

Kendi eleğimden süzmeme ve kendime katmak istememe rağmen, alta geçmeyen o kadar çok detay takılıyor ki benim gözüme..

Ve ben o kadar çok detay saklıyorum ki.. Farklı hayatların yaşamışlıklarının süzgecinden alta düşmüş olsa da, benim eleğimde tellere takılıp kalan mücevherler misali saklanan..

Ve zaman zaman bu mücevher koleksiyonumu açıp, onların ışığı ve renkleriyle öylesine avunuyor ve ‘’İyi ki atmamışım bunu’’ diye öylesine çok teselli bulabiliyorum ki!

İşte o yüzden merak ediyorum kendim değerli miyim diye?!.

Hangimiz değer verilen olmak istemiyoruz ki?!.

Ama eleğimi de sallamaya ve süzmeye, bir taraftan da ayıklamaya devam ediyorum hayatı(mı).

Ve…

Sanırım ben bu gidişle ‘’eleğini duvarına asanlardan’’ olamayacağım kolay kolay!..

 
Toplam blog
: 117
: 2206
Kayıt tarihi
: 22.06.06
 
 

1969 İstanbul'unda açmışım gözlerimi bu dünyaya... Ege Üniversitesi Basın Yayın Yüksekokulu, şimd..