- Kategori
- Gündelik Yaşam
- Okunma Sayısı
- 822
Hayatı koşarcasına yaşamak: Dünyamdan kısa bir kesit!

Sınıf arkadaşlarıyla ortak yanımız buydu, herkes Türkiye’nin çeşitli illerinden gelen okul, bölge veya il 1.si idi, hatta bu nedenle sınıfça burs alıyorduk rektörlükten... Mesleği kabul etmek ve bunu bir yaşam tarzı haline getirmek okulda bölüm hocalarımdan birinin verdiği bir hikaye çevirisi ödevi ve aldığım teknik terimler sözlüğü ile oldu. Çocuklar için kaleme alınan hikayelerden oluşan seçki, ertesi yıl kitap haline geldi ve basıldı. Kitapta adımızı görmenin verdiği coşku sayesinde, bu seçkilerin devamı geldi. Böylece kendimizi çeviri havuzunda İngilizce-Türkçe kelimelerle uğraşırken bulduk.
Yoğun geçen staj dönemleri, mesleki kimliğimizin bir türlü tanımlanmaması nedeniyle giderek artan kaygılar derken, okulun son yılına geliverdim. Yaşamımın bundan sonrası daha da hızla akmaya başladı. 14 Haziran 2005’te sözlü çeviri dersinden 4 saatlik son sınavımı olduğum gün, bir çeviri bürosuna başvurmuştum. Niyetim üç beş yıllık büro deneyiminden sonra sözlü çeviri yapmaktı. Ama işler umduğum gibi gitmedi. Ben de ne de olsa “dünyada misafiriz, misafir umduğunu değil bulduğunu yer” diyerek ertesi gün başvurduğum bir büronun aracılığı ile İstanbul Büyükşehir Belediyesinde işe başladım. Hayli travmatik olaylar ve karmaşık süreçler yaşamama rağmen hayatımda istikrarı korumak için orada 2 yılımı tamamladım. Ve 15 Haziran 2007’de istifa edip özel sektöre geçtim. Mezun olup işe başlama ile bir işten diğerine geçme arasında, sadece deneyim farkı var. Kazandığımız bu deneyimler ileriye yönelik olarak kendimize güvenmemizi sağlıyor. Bu bir sayfaya sığan yıllar aslında hiç de kısa bir ömür değil.
Şu anda yaşamımın yavaş yavaş şekillenmeye başladığı bir dönemindeyim. Ama yine de henüz tamamen oturmuş değil. Yaşamın benim için daha çok sürpriz sakladığını biliyorum ve heyecanla bekliyorum her bir sürprizini. Bazen hayata erken atıldığımızı düşünmüyor değilim. Kendi kendime ‘ne gereği vardı bu kadar gergin süreçleri yaşamaya? Hayat o kadar da kısa değil’ diyorum. Sanıyorum insanın varoluşsal kaygıları her zaman tetikleyici ve teşvik edici oluyor. Ve hep koşturuyor insanı yaşamın çoğu zaman dik yokuşlarında.
Bakın bu gün yeni bir adım daha attım. Şimdiye kadar kendime ait, çoğu kez kimseyle paylaşmadığım duygu ve düşünce dünyamın kapısını sizlere araladım. Bu da yaşamın bir sürprizi değil mi? Umarım bundan sonra benim dünyamı, içinde yaşadığım dünyayı, yaşamımın içinde bulunduğum dönemini sizlerle paylaşmam için beni teşvik edersiniz.
Tüm zorlukları, üzüntüleri ve acılarına rağmen yaşamak yine de güzel! Hele içinizde benim gibi hiç eksilmeyen bir yaşam sevinciniz varsa…
Önerilerine Ekle Beğendiğiniz blogları önerin, herkes okusun.

Sibelciğim kolej öğretmenliğimde öğrencilerimin çoğunda mütercim tercümanlık idealleri vardı.Demek ki bu alanın da zorlukları varmış.Bölümün adı hala öyle mi anılıyor?''Mütercim tercüman''Arapça ve çok komik değil mi?Çünkü mütercim zaten tercüman demek... Ama sana ne mutlu bir dili başka bir dilde yaşatıyorsun...Demek ki iki Sibel var...Açık yürekli ve sevimli bir üslüp kullanman içimi rahatlattı...Sana yaşam boyu mutluluklar ve başarılar diliyorum..Sevgisiz kalma...Mesut Selek...
Mesut Selek 20.08.2007 23:46Blogumuz şenlendi artık çünkü dört sene hep güleryüzlü gördüğüm, pozitif yüzlü arkadaşım da burada. Ah be Sibel'cim dört senemizi iyi anlatmışsın valla. Ben de sen gibi sil baştan yaptım bakalım. Ama iyi şeyler olsun hayatımızda ve sadık kalalım hayata çevirirken aslından di mi ama. Tekrar hoşgeldin burası uygun bir yer yaşadıklarımızı anlatmaya. İmt'den bir dost:))))))))))))))))))
Şenay Tufan 26.07.2007 23:42Güzel bir başlangıç yaptın. Gerisini bekliyorum merakla! Nerede kaldı ikinci yazın? Hadi artık gel! O güzel dünyandan bize de haber ver.
İbrahim Kapaklıkaya 26.07.2007 0:08