Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Şubat '16

 
Kategori
Sinema
 

Hayatı perdeye taşıyanlar...

Hayatı perdeye taşıyanlar...
 

Bugün pazar...
 
Ben de geçen hafta izlediğim vizyondaki bir filmi, izlediğim 3 filmi ile de performansına hayran kaldığım çok yetenekli bir oyuncuyu anlatan bir tatil günü yazısı yazayım dedim.
Biliyorsunuz bu gece Amerika'da Oscar ödülleri de bu yılki sahiplerini bulacak.
Benim " en iyi erkek oyuncu " kategorisinde tek bir adayım var!
 
Eddie Redmayne....
 
Onu ilk Sefiller filminde izledim. Ardından geçen sene Oscar aldığı ve Stefan Hawking'i oynadığı Her şeyin Teorisi filminde hayran kaldım. Geçen yıl da Oscar'ı sonuna kadar hak etti.
 
Ve son olarak geçen hafta izlediğim " Danimarkalı kız" orjinal adıyla "The Danish girl" 
 
Bu nasıl başarılı bir oyunculuktur? 
 
İzlemediyseniz Her şeyin Teorisi ve Danimarkalı Kız filmlerini mutlaka izlemenizi tavsiye ederim.
 
Her şeyden önce elbette yönetmenler James Marsh ve Tom Hooper'ı tebrik etmek lazım.
Anlatım, seçilen oyuncular, müzik, kostüm hepsi bir bütün başarılı bir filmde...
 
Eddie Redmayne her iki filmde de çok zor rolleri başarı ile oynarken, yanında ona eşlik eden yardımcı kadın oyuncuların da hakkını vermek gerek.
 
Gelelim yine Tom Hooper imzalı bu son filme... 
 
Danimarkalı kız filmi gerçek bir hayat hikayesinden alınarak beyaz perdeye aktarılmış, psikolojik açıdan sarsıcı, hazmı zor bir film!
 
Ben çok etkilenmiş çıktım.
 
David Ebershoff tarafından yazılan The Danish Girl adlı 2000 tarihli romandan uyarlanmış. Danimarkalı ressam Lili Elbe'nin (gerçek adı Einar Wegener) sıradışı yaşamını anlatıyor. Danimarka'da ünlü bir ressam olan Einar Wegener'ın (Eddie Redmayne) erkek olarak dünyaya gelip Gerda Gottlieb ile bir erkek olarak evlendiği halde aslında bedenine ait olmayan bir ruh ile yaşadığını fark etmesi ve çiftin bundan sonra birlikte yaşadıkları sarsıcı hikayeyi beyazperdeye taşımış.
 
Eddie Redmayne hem erkek bedenine sahip Eınar'ı, hem de o bedene ait olmayan ruhu ile içindeki kadın, yani Lili'yi çok etkileyici oynuyor.
 
Bu tarz aykırı ve genele ters düşen fimlere - ki filmler de gerçek hayatın hikayeleridir çoğu zaman- peşin bir önyargıyla bakanlar için şunu söyleyebilirim.
Eğer önyargılarınızdan sıyrılırsanız filmin her anında empati yapabilirsiniz. Film, mide bulandırıcı ve aykırı bir cinsellik içermeyen, asla homoseksüelliğe bir özendirme ya da aşağılama içermeyen çok naif ve özenli bir biçimde anlatılmış.
 
Çünkü sapkın bir cinsel tercihten değil, doğuştan gelen bir rahatsızlığın bir insandaki beden ve ruh çatışmasını anlatıyor. Aynı zamanda bütün bunlara rağmen birbirini çok seven iki kişiyi...
 
Sinema, internet ve televizyondan sonra en önemli kitle iletişim aracı!
Bu açıdan, başarılı filmler ve yetenekli oyuncular; insanların önyargılarının kırılmasında, bakış açısını değiştirmede, toplumsal sorunlara çözüm bulmada çok etkili.
 
Gecenin sonunu merakla bekliyorum. Leonardo Di Caprio da kaç yıldır Oscar bekliyor ve o da Diriliş filmindeki performansı ile aday ama dediğim gibi benim gönlümden geçen: 
 
....and the Oscar goes to Eddie Redmayne! 
 
 
Toplam blog
: 115
: 830
Kayıt tarihi
: 18.11.12
 
 

1967 yılında İstanbul'da doğdum.Hacettepe Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesinden 1988 yılınd..