Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Haziran '07

 
Kategori
Felsefe
 

Hayatı Sorgulamak !

Hayatı Sorgulamak !
 

İnsanoğlu, diğer tüm canlılar gibi, doğar, gelişir, yaşlanır ve ölür. İnsan var olduğu evren üzerinde neden var olduğunu bilmeden, bunu sorgulamadan yaşar. Sorgulayabilenler, karlarını görmüşlerdir, sorgulayamanlar ise bir boş vermişlik içinde yaşamlarını idame ettirirler ve nihayete erince de, hepimizin gideceği yer bellidir zaten. Bu kadercilik mi ? Hayır değil !. Kadercilik biraz da her şeye baştan razı olmaktır. Bu ise, biraz daha farklı. Ne olacağını tam bilmeseniz de, bir şey olacağını bilip, kısa hayat çizgisi üzerinde ilerlerken, nelerle karşılaşabileceğinizi tahmin edip, bir ön hazırlık yapmak. Yarına bir adım daha yaklaşmak.

Yaşamı ne için sorgulamalıyız ? Bunun için yaşam nedir diye önce bir sormak laızm.. Yaşam, yalnızca, doğma-büyüme-ölme üçgeni arasına sıkışmış bir değer değildir. Yaşam, bir değerler bütünüdür. Ve yaşamı sorgulamak ise, insanın kendi gerçeklerini araması, bulması, bulduğunda bunları iyi analiz etmesi demektir. Bunları iyi analiz etmesi gerekir ki, önce kendisi hakkında bilgilenmeli, sonra aradığı şeyler hakkında fikir sahibi olabilsin. Kendisini tanıyan birey, çevresini, ait olduğu dünyayı, evreni daha iyi anlayabilir, daha iyi tanımlayabilir.

Hiç kimse, dünyaya gelirken, belirli bir yaşam seçeneği ile gelmez. Bir açıklamaya göre bu bize tevdi edilmiştir ama dünyaya geldiğimizden sonra, içinde bulunduğumuz çevre, insanlar, doğa, bizim dünyamızdır artık. Biz buraya aitizdir. Boş yere bu aidiyetlik içerisinde debelenip duracağımıza, kendimizi ve benliğimizi bu aidiyetliğe yormak, hayattan daha fazla zevk almak için bir gerekliliktir.

Şu bir gerçektir ki, pek çoğumuz istediğimiz, hayalini kurduğumuz hayatı yaşayamıyoruz. Bunun en başta nedenlerinden biri de, alışagelmiş bir yaşam düzeni içerisinde olmamız ve bazı şeyleri kabullenmemiz ve aslında ne istediğimizi bilmediğimizdir. Ya da, yanı başımızdaki fırsatların farkında olmadan görmezden geliyoruz ve ondan sonra bazı gerçeklerin farkına varamıyoruz. Düşüncelerin derinlerine daldığımız, kendimizi çaresiz hissettiğimiz zamanlarda ancak, yaşam, hayat, öbür taraf, sevdiklerimiz, sevemediklerimiz, sevmek zorunda kaldıklarımız, kendimizi zorla sevdirdiklerimiz, el edemediklerimiz, ulaşmaya çalıştıklarımız, değerini bilemediklerimiz vs. aklımıza gelir. Dara düşmeden, sıkıntıyı yaşamadan, kendimizi varlıkla hiçlik arasında hissetmediğimiz günlerde de halbuki, yanı başımızdaki fırsatların farkına varabilsek, zaten bu sorgulamanın hiç gereği olmazdı.

Yanı başımızdaki fırsatlar !.. O kadar çok ki, yeter ki varlığımızın ve çevremizdekilerin farkında olalım. Yaşam sonsuz bir özgürlüktür. İstediğin zaman içinden geleni yapabilmektir. Yaşam, hayatının bazı gerçekleri ile yüzleşmemiş insanların düşünceleri için kendinden taviz vermeden hayatı yaşayabilmektir. İmkânsızlığı başaracağım deyip, eldekilerden de olmaksa, mevcudu kabullenip, eldekilerin kıymetini bilmektir ama her şeyden önce savaşmak ve sürekli kendi benliğimizde katma değer oluşturabilmektir. İşte tam bu noktada katma değer oluşturabilecek değerlere ulaştığımızda, hayatın içinde bazı şeylerin değeri daha iyi anlaşılır. Bazı şeyleri elde ettiğimizde de yeni hedefler peşinde koşarız. Ama bazı hedeflere ulaşamadan, önümüzdeki basamağa henüz basmamışken, birkaç sonraki basamağa basmaya çalışmak, basmadan önceki tökezlemenin sinyalleri geliyor demektir. Tökezlememek için de, bilgilenmek, araştırmak, hayatı tanımak, insanları tanımak, çok aceleci davranmamak, bazı şeyleri olduğu gibi kabul etmek ama kendimizi sürekli geliştirmemiz ve çevremizi iyi analiz etmemiz lazım ki, gelebilecek tehlikeleri savuşturabilelim..

Dostlarımızı, yandaşlarımızı, safhını tuttuğumuz değerlerin kıymetini iyi bilelim. Elimizdeki değerlerin, nimetlerin kıymetini bilelim. Şükretmekten asla vazgeçmeyelim. İlahi gücün dünya üzerinde bizim için bahşettiklerinin tadını çıkartalım. Ama hiçbir zaman, bunun da bir gün son olacağını unutmayalım. Bu dünyada olanlar biz insanlar içindir. Her şey ama her şey bizim içindir. Hiç kimse, yanlışlıkla dünyaya gelmez, yanlışlıkla bir ömür yaşamaz. Neden üzülüyoruz, neden ağlıyoruz, neden gülüyoruz, niçin evleniyoruz, neden ürüyoruz, neden soluk alıyoruz ? Her şeyin bir anlamı var. her şeyin bir şifresi var, bu şifreyi çözebilmek için, analizi iyi yapmamız gerekiyor. Bu şifre de başka bir yerde değil, insanın kendisinde, işte o yüzden ilk önce kendimizi tanımamız sonra çevremizi tanımamız gerekiyor. Dünya’da anormal bir dengesizlik var. Bir tarafta, kuraklık varken, bir tarafta seller can alıyor. Bir taraf çok zenginken, bir taraf aşırı yoksul. Bir taraf, her anını lüks içinde geçirirken, lokantalarda yenilenler kadar gıda çöpe atılırken, bir tarafta bir yudum su, bir lokma yiyecek bulamayan o kadar çok insan var ki ? Bir taraf günlük, gülistanlıkken, savaş borazanları çalan başka bir taraf var. Bu örnekleri artırmak mümkün. Hepsinin ortak paydası ne biliyor musunuz ? İnsan !..

Ben kendimi tanıyorum diyenler. Bir kez daha düşünün bakalım, kendinizi ne kadar tanıyorsunuz?

../..
 
Toplam blog
: 671
: 2572
Kayıt tarihi
: 26.06.06
 
 

Anadan doğma bir İzmirliyim ve bu şehirli olmaktan gurur duyuyorum.. Hem bu şehirde doğmuş, hem b..