Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Aralık '10

 
Kategori
Öykü
 

Hayatın Devam Çizgisi Var mı?

Anılarla yatıp kalkıyor, gerçeklerle günü birlik, hayalleriyle ise uzun vadeli ilişkiler kuruyordu. Eş, metres ve iş hayatını birbirine karıştırmadan evliliklerini yürüten insanlara hayret ediyordu. Çünkü zayıf yanını tespit eden ruhu, tamamen dizginleri eline almış, mantığı boşta kalmıştı.

Kimliğini; bazen anı dolabının en yoğun çekmecesinde, bazen hayal penceresinin iç pervazında, bazen de bir kaç dakika önce elinden bıraktığı romanının bilmem kaçıncı sayfasının arasında unutmuş gibiydi. Fani dünyanın gelip geçici insanıydı o... Kalıcı olarak ne bırakmıştı ki zaten... Ruhu mu bedenine, yoksa bedeni mi ruhuna teslimdi anlayamıyordu.

Geçmişi ve geleceğinin arasına bir bölme koyamadığı için ikisine de aynı anda yoğunlaşıyordu. Hal böyle olunca da kafası çatlayacak gibi oluyordu.

Gülüşleri bile yarımdı. Kesik kesik öksüren hastaya verilen göğüs yumuşatıcı şurubun kahkaha atmak için satılanı olsa şüphesiz hemen alırdı. Yüreğinin yumuşamaya ve rahat rahat konuşup gülmeye öyle ihtiyacı vardı ki...

İki elini alnının üzerinde birleştirdi ve parmaklarını sertçe bastırdı. Vücudu ürpermeye başlamıştı. Duvarda asılı dereceyi gözünü kısarak okumaya çalıştı. Göremeyince doğruldu ve yanına yaklaştı. Kaşlarını çatarak kendi kendine söylendi.

- Beynim tutuşuyor, bedenim donuyor nasıl bir iş bu anlayamıyorum.

Mutfaktaki kombiyi yakmak için salondan çıkıyordu ki kapının zili çaldı. Kolundaki saat vaktin bayağı ileri olduğunu gösteriyordu. Merak içinde seslendi "Kim o" diye... Gelen cevabi ses çocukluk arkadaşı Emin'e aitti. Hemen açtı kapıyı...

- Hoşgeldin dostum! Ne iyi yaptın da geldin. Çıldırmak üzereydim. Uzun zamandır yoktun!

- Hoşbulduk Tahir! Yurt dışındaydım. Haber vermeden geldim ama umarım yalnızsındır...

- Pek değil... Kafamda kırk tilki var!

- Onlarsa mühim değil! Bende de fazlasıyla mevcut! Sen kafanı yorma benimkilerle seninkileri kapıştırırız!

Tahir'in yüzünde buruk bir tebessüm oluştu. Eliyle salonu işaret etti. Emre, antredeki terliği ayağına bir hamlede geçirerek pencerenin önündeki tekli deri koltuğa yerleşti.
Emin ile Tahir'in konuşmaları havadan sudan, siyasetten derken Ezgi'ye gelip dayandı. Tahir derin bir iç geçirdi.

- Herşey boşmuş Emin! Biliyorsun okulda gözüm ondan başkasını görmezdi. Hatta kendi aramızda alyans bile takmıştık. Ne olduysa oldu herşey tepetaklak oldu. Biraz da benim yüzümden! Halen kızıyorum kendime! Bilgisayarımın şifresini nasıl verdim Adnan'a diye! Adam, ciddi bir evrağın son taslağı üzerinde tahribat yapmış! İş işten geçince hata farkedildi. Sonuç her ikimiz de kovulduk! Bu devirde güvenmeyeceksin kimseye! İşten atılınca Ezgi de yok oldu.

- Oğlum bunu sen biraz geç öğrenmişsin! Oysa hayatın temel kurallarının başında gelir bu! Neyse dostum! Allah beterinden korusun!

- Daha ne olsun Emin! Hayatım alt üst oldu.

- Her şeye yeniden başlayabilirsin...

- Zaten başlangıç çizgim tamamen kayboldu. Sonum nasıl olacak o da meçhul! Canım kanım dediğim dostumdan kazık yedim, biriciğim sevdiğim dediğim Ezgi tarafından terkedildim, ekmek kapımdan birebir ben suçlu olmadığım halde salaklığım yüzünden defedildim.
Emin kafasını iki yana salladı ve elini Tahir'in dizine koydu.

- Gerçekten de bütün olumsuzluklar üst üste gelmiş... Güçlü olmak zorundasın. Böyle hindi gibi düşünerek olmaz bu iş! Toparlanmalısın!

- İyi de nasıl? Her şey üstüme üstüme geliyor.

- Dostum! Herşeyi aynı anda çözmeye çalışırsan olmaz ki... Bu iş elbisesinin üzerine, pijama, onun üstüne eşofman giyinmeye benzer. Yerine ve zamanına göre davranış sergileyeceksin!

Beynin salon olsun, sana açılan odalar ise düşüncelerin! Her düşüncen için ayrı bir oda tahsis etmelisin... Onların kendi iç savaşlarının sesi salona yayılıp seni rahatsız etmemeli. Böyle olduğu takdirde üstlerinden kapılarını sıkıca örtmelisin. Dostum kafanı dinlemelisin sen! Hangi çatışmada kimlik yok olmaz ki! Hele bu insanın kendi içindeki savaşsa..
Tahir Emin'in konuşmalarını pür dikkat dinliyor ve sindirmeye çalışıyordu. Ayağa kalktı ve Emin'in gözlerinin içine bakarak;

- Peki sonuç!
Emin, cebinden bir kağıt parçası ve kalem çıkardı. Sonra ise yatay bir çizgi çekti. Tahir merakla sordu.

- Bu ne?

- Başlangıç çizgin silinmiş, bitişten bihaberiz. Bu, senin kaldığın yerden devam etme çizgin!

- Yahu kafa bulma benimle! Devam çizgisi diye bir şey var mı?

- Ben yaptım oldu!

Her ikisinin yüzünde oluşan tebessüm yerini alabildiğince bol kahkahaya bırakmıştı.

Aysel AKSÜMER

 
Toplam blog
: 334
: 482
Kayıt tarihi
: 22.03.10
 
 

Halkla İlişkiler bölümü mezunuyum. Iki çocuk annesiyim. "Bir Öykü Kadar Kısa Bir Roman Kadar D..