Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Haziran '09

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Hayatın getirdikleri...

Şimdi siz zannediyorsunuz ki ben burada yaşadığımız hayatın iyi ya da kötü bana yaşattıklarından örnekler vereceğim. Ama yanılıyorsunuz. Çünkü ben size bugün benim Hayat’ımın güzelliklerinden bahsedeceğim. Nasıl mı? Şöyle ki;

Bundan 3 yıl kadar evvel bir haber aldım. Bu haber ablamdan gelen bir haberdi. Hamileydi. O sırada çok şaşkındık çünkü henüz 10 aylık bir kızı vardı. Sevinsek mi üzülsek mi bilemediğimiz, sadece çok şaşkınlıkla karşıladığımız bu haberin aslında benim hayatımı nasıl değiştireceğini hiç kestirememişim o sıralar.
Bu haberi aldıktan birkaç gün sonra onunla ve kızıyla beraber doğru doktorun yolunu tutmuştuk. O ultrasondayken bende kucağımda minik yeğenimle onun yanındaydık. Dünya tatlısı doktoru Aylin Hanım, ablamı teselli etmeye çalışıyor, ‘üzülme kızım, ne var ikiz gibi büyürler birlikte’ dedikçe ablam ‘ama Aylin hanım daha çok küçük bu çocuk’ deyip, kızının hakkını yiyeceğini düşünüyordu. Aylin hanım ultrason cihazını çalıştırdığında, bakalım nerdeymiş miniğimiz dedi ve çok da iyi anlamasak da bize küçük hanımı gösterdi. Biz o sırada onun bir hanımefendi (bakmayın böyle dediğime Ekin için, şimdi erkek çocuğunu aratmayacak kadar yaramazdır kendileri) olacağını bilmiyor olsak da, o sırada Aylin Hanımın bir dakika deyip, şaşkınlık içinde, ‘kuzum burada biri daha var’ deyişini hiç unutamam. O da karındaşının altında kalan diğer hanımefendiymiş meğerse. 'Aman Allahım!' diye benim aklımda çınlayan bir cümle, 'nasıl olabilir ki, bizde ikiz yok' diyen ablam ve biraz daha fazla yeğenine sarılmış şaşkın ben. İnanılmaz bir andı. O an ablam bana ben ablama bakarken, ne diyeceğimizi bilemez bir halde kalp atışlarını dinliyorduk.

Tarifi pek mümkün olmayan bu andan sonra ablam devamlı ağlayan bir kadın halinde dolandı uzunca bir süre. Kabullenmesi zor bir durumdu. Hayatı bambaşka bir yöne dönecek, kendini çocuklarına adayacak ve belki de artık hiç çalışamayacaktı.

Diğer şok benim doğum günümde ortaya çıkmıştı. Bu ailenin ve damadımızın ailesinin tek ikizleri olacak bu minik insanlar da kız. Ablam o duygu karmaşası içinde, sadece ağlıyor, ağladıkça da ben napıcam diye gözleriyle haykırıyordu. O andan 2, 5-3 yıl evvel çocuk istiyorum diye her gece dua eden ablamın, bir kızdan sonra şimdi ikiz kızları olacaktı. Aslında çok da haklıydı tüm kaygılarında. Ancak şu anda yaşadığı hem zor hem keyifli hem de yorucu psikolojinin, tüm bunlara değeceğini içten içe de biliyordu aslında.

Zaman geçti. Doktor ziyaretleri diğerine göre daha sık oluyor ve her doktor ziyaretinin ardından, bir tehlike olup olmadığı soruluyor, benim tarafımdan da alttaki iyi mi diye hep endişe ediliyordu.

Doğum zamanı gelip de hastaneye gidildiğinde, ilk doğumdan çok daha zordu her şey. Ablam çok daha kilolu biz çok daha fazla endişeliydik.

Doğum gerçekleşti. Biz tüm aile bebek odası ve hastane odası arasında mekik dokur bir şekilde gelmelerini bekledik. Sonunda geldiklerini duyduğumda, kendimi bebek odasının camında buldum. Ancak o yıkanmış ve giyinmiş olarak minik yatağına alınmıştı. Bizim ilk kalp atışlarını duyduğumuz Ekin gelmiş ve kıyafetleri giydiriliyordu. Ben ve tüm ailem sevinç gözyaşları içinde onu hazırlamalarını izliyorduk. Şimdi ablamı beklemeye gelmişti sıra. O da gelmiş ancak çok yorgun düşmüş vücudu, hala narkozun etkisindeydi.

O gün ablam ve bebekler için zor bir gündü. Yanında refakatçi olarak ben kalmak istemiştim ve en küçük olmanın verdiği asla büyüyememek sıkıntısını burada da çekmiş ve zor da olsa annemi ikna etmiştim.

Bebekleri uyurken izlemek en büyük keyfimdi. Ablam ve onlar uyuya kaldığında, ben hiç gözümü bile kırpmadan onları izliyordum. Sonra o uyandı. Gözlerini açtı ve bir an göz göze geldik. O an onunla aramızda oluşan bağın ilk anıydı. Yavaşça onu kucağıma aldım. Güzel bebek tenine dokunma heyecanı sarmıştı tüm bedenimi. Mis kokusunda bir parça çektim içime. O kadar hafifti ki, sanki kucağımda sadece bu minik pikenin ve şapkasıyla kıyafetlerinin ağırlığı vardı. Sonra ablamın bize baktığını gördüm. Hiç farkına varmadığım gözyaşlarımın yanağımı ıslatmasından sonra, onu tekrar uyutup, yatağına yatırdım. 'Bu çok başka bir şey olacak' dediğimi hatırlıyorum ablama. O an gözlerinde gördüğüm ışığın beni bu denli kendine bağlayacağını hiç anlayamamıştım. Ablama dönüp, 'çok zayıf, nasıl büyüyecek bu??' diye ağladığım an, gözlerimden akan yaşlara engel olmamış ve ne yazık ki ablamın da ağlamasına sebep olmuştum.

Büyüdü Hayat. Şimdi Ekin’le birlikte bizi çıldırtacak cümleler kuruyorlar. Ekin dünyadaki en yaramaz kız çocuğu diye düşünüyoruz. Tam bir oyun delisi ve artık cümleler kurup bizi kendine hayran bırakacak kadar konuşabiliyor. Mesela dün annem, ablam ve onlarla birlikte boğaz keyfi yapan ben, ondan şöyle bir şey duyduğuma inanamadım; “Anneee demi denise pinmiş!”… Henüz iki yaşında ve gördüğü gemiye karşı tepkisi bu.

Hayat başka, o gün ağlamama sebep olacak kadar minik değil tabii ki artık. Bundan takribi bir yıl evvel konuşmaya başladı. Tüm derdini anlatabiliyor. Bizi cümleleriyle şaşırtma zamanları geçti. Artık yaptığı kurnazlıklara da alıştık. Çok nazlı ve zarif bir kız. Çok yaramaz değil, hatta uslu bile denebilir. Eline bir kitap ya da dergi geçtiğinde okuma yazma biliyormuşçasına saatlerce inceliyor. Tabii ki bir süre sonra o dergiyi ters tuttuğunu anladığımızda gülümseyip düzeltiyoruz. Ama şimdiden baba tarafındaki doktor akrabalarına çektiğini düşünmeden de edemiyoruz. Sen kimin kızısın diye sorulduğunda diğer kardeşleri annelerini söylerken, o benim adımı söylüyor.

Yeğenlerimi ayırmamak ya da onlara haksızlık etmemek adına eşit davranmaya ne kadar fazla çaba sarf etsem de, onun varlığı, bana sımsıkı sarılması, “men tini çok tiviyom” demesi, Ekin’i kucağıma aldığımda beni uzaktan izlemesi ve sonunda dayanamayıp diğer dizime oturmak istemesi, sevgisini gösteren minik bir insan olması, elimde olmadan onu çok özel ve ayrı kılıyor.

Hayat’ın hayatıma kattıkları bu kadar değil elbette. Ancak o benim gibi birçok insanı kendine bağlamayı iyi bilen, akıllı ve çok becerikli bir kız olacak. Ben de onunla birlikte tüm bu zenginliklere sahip olmuş, çok şanslı teyzelerden biri olarak kendimi sayelerinde çok özel biri hissetmeye devam edeceğim…
 
Toplam blog
: 33
: 611
Kayıt tarihi
: 05.05.09
 
 

Yazı genelde beni rahatlatır... Ancak yazabiliyorsam... Bazen içimde düğümlenir herşey... Bazen de ç..