Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Şubat '07

 
Kategori
Felsefe
 

Hayatın neresindeyiz

Hayatın neresindeyiz
 

Boyası solmuş çok katlı bir binanın orta katlarından birinde elimde Türk kahvesi, pencereden dışarıyı izliyorum. Aynı katta biri dizüstü bilgisayarında Reuters ekranından kurları takip ediyor. Birileri magazin haberlerini takip ediyor. Alt kattaki sekreterin televizyonu açık. Yandaki inşaatın çatısında iyi giyimli bir adam aşağı düşse parçası kalmayacağını hiç aklına getirmeden arkadaşının fotoğrafını çekiyor. Tam kenarda kardan ıslanmış mermerin üzerinde bir o yana bir bu yana yürüyor.

İnşaatın işçileri de korkusuzca ileri geri gezinirlerdi; ama onlarınki ekmek parası diye düşünürdüm. Çok yükseklerde hiçbir önlem olmaksızın, koşuşturan insanlardı ve her şey evine, çocuğuna üç-beş kuruş para götürmek içindi. İş yerinde beş dakika kahve molasında onları izlerken de yüreğim ağzıma gelirdi. Ama bu iki adamı anlayamadım. Kelle koltukta fotoğraf, tam kenarda yerini beğenmeyen, nerede duracağına karar veremeyen akrobatlar gibi...

Sonra tam yanımdaki ara pencerelere bakıyorum. Bu pencerelerin rüzgardan korunaklı kısmında güvercinler, dışkıları onları ısıtıcak tek şeymiş gibi içli dışlı olmuş, donmamak için nefeslerini tutmuş duruyorlar. Öyle üşüyorlar ki, anne karnındaki bebekler gibi kendilerine sarılmışlar. Ellerinde olsa tüylerini de içlerine çekecekler, öyle ısınacaklar. Düşünüyorum, her katta tek bir güvercin, pencerenin hep aynı yerinde kafasını içine çekip duruyor. Alt katta, onun altında ve daha aşağısında. Biliyorlar ki o taraf rüzgarı daha az alır, o taraf dışkılanacak, yaşanacak ve durulacak yerdir. Yazın da durum farklı değildi, bir tek başları dışardaydı ve titremezlerdi. Kuşlar hayatta duracakları yeri çok iyi biliyorlardı.

Kuş beyinli tabirini çıkaran insanlarsa belki de en önce kendileriyle alay etmelilerdi. İnsanlar hayatta nerede durmaları gerektiğini bilmezler. Restorana, bara, kafeye gidince şu dipteki masaya mı, cam kenarına yoksa orta masaya mı oturacaklarına bir türlü karar veremezler. Birine otursalar diğerinde gözleri kalır. Oraya otursalar daha mı iyi olurdu düşünüp dururlar. Seçenekler arttıkça kararsızlık da artar.

İşe girerler, diğer işe girseler daha mı iyi olurdu? Akademik kariyer mi, özelde çalışmak mı, yoksa kamuya mı girse? E, yetenek bizde bol. Şarkı mı söylese, resim mi yapsa iyiydi? Birini severler, başkasında akılları kalır. Evlenseler, erken mi evlendi, doğru insanla mı, evlenmese miydi?

Kuşlar bile hayatta nerede duracaklarını bilirler. İnsanlar bilmez. Biraz oraya bakar, biraz öbür yöne. Bir-iki adım arkaya, bir-iki adım geriye... Ve sonunda başladığı yerde kararsızlıklar altında ezilirken bulur kendini. Sonu gelmez bir doyumsuzlukla her şeyi ister, hiçbir şey yapamaz insanlar. Yerini beğenmez, nerede durulur bilmez insanlar...

Blog Foto: deviantart.com

 
Toplam blog
: 132
: 3374
Kayıt tarihi
: 09.08.06
 
 

Odtü mezunu; edebiyat ve sinema düşkünü biriyim. AFSAD’ta fotoğraf, Sinematek’te film yapımı üzer..